Kani Yado – 28.07.2018:
Türkiye ve diğer gerici devletlerin resmi tarih bakış açısıyla etrafımızı görmek mümkün değildir. Bu yüzden biz antropolojik ve gerontolojik tarihin bakış açısıyla olayları, durumları tahlil etmek zorundayız.
Yaşadığımız coğrafya neden dünya sorunlarının yumağı oldu?
Çöl köleci üst sınıfı binlerce yıldan beri çalışmadan yaşamak için talanlara, fetihlere/işgallere ya da ticaret yoluyla emtiaya hiç bir değer katmadan ticari kazanç elde ederek bölgeye egemen oldular.
Sürekli haramla yaşamayı gelenek haline getiren Suudî çöl egemen sınıfının yaşam biçiminin din yoluyla kutsallaşarak günümüze kadar ortaya çıkan devletlerin sistemi oldu.
Talancılığı üstün meziyet olarak gören Emevi ve Osmanlı şeriat devletlerinde çalışmayı aşağılayan anlayış, talancılık, fetihçilik, her türlü gasp dinsel gerekçelerle meşru görüldü.
Cahiliye devirlerinde bu bedavacı yaşamı kurmanın en etkili şekli din ilanıyla insanların ruh dünyasını esaret altına alarak mümkün oldu. Günümüzde de demokratik uygarlığın gerisinde kalan gelenekçi geri toplumlarda yaşama emek vermeyen etkili parazit güçler kalbur üstü kaldılar.
Günümüzde de bu tahakküm geleneğiyle sivil ve askeri dinamikler oluşturulup insanların iradesi tutsak ediliyor. Üretime ne direkt ne de dolaylı katkısı olmadığı halde toplumun üzerinde kurumlaşabiliyorlar.
Parazitler böylece toplumu kapıkulu durumuna getirip toplumun üzerinde tahakküm kurmak biçiminde hedeflerine ulaşabiliyorlar. Öyle değil mi siyasetin muhterem kapıkulları?
İslam ülkelerinde bireyin ve toplumun aldığı biçim, hakikate ve fıtrata dayanmıyor. Bu coğrafyada toplumu teşkil eden birey Rabbimizin yaratılış biçiminde değil, geçmişteki köle sahiplerinin kendi kölelerine verdiği dinsel motivasyonla şekillenirler.
Bunlar içinde bulunduğu esaret koşullarında uyurgezer, sadık ve itaatkâr kukla yaşam biçiminde debelenip dururlar.
Köle sahipleri kendilerine ait din ve siyaset ideolojisiyle cennet ve cennetteki huri kadınları vaat ederek köleleri savaşa teşvik etmişlerdir. Günümüzdeki durum geçmişteki cahiliye devrinden farklı değildir.
Bir İslamcı militan kendini patlatırken bir sürü masum insanın yaşam hakkını düşünmez, çünkü o eylemi gerçekleştirdikten sonra kendini cennette hurilerin kucağında bulacağına inanmıştır.
Geri ülkelerde ve örgütlerinde de din veya siyasal ideolojiyle insanları savaşa yönlendirmek de bu şekilde değil mi?
Kapıkulu olmayı ilahi sadakat olarak kanıksayan birey, kendi efendisi için ölüme gidebilecek kadar kendi zalimine sadıktır. Biz buna kahramanlık değil, düşürülmüşlük diyoruz.
Düşkünler sadakatiyle oluşan köle orduları dediğimiz Roma Orduları, İslam Orduları, Haçlı Orduları şeklinde adlandırılıyor. Bu gelenek danışıklı ve danışıksız örgütlerde de sürdürülmektedir. Kendi lider efendilerinin uğrunda ölüme gidebilecek kadar derin sadakat da buradan geliyor.
İslam ordularının girdiği yerlerde talan ve kadınları gasp edip cariye pazarlarına sürmek tanrısal hak olarak kabul ediliyor.
Çöl barbarları ve onların kurbanı olan İslam ülkelerinde ganimet kavramını Allah’ın erkeklere armağanı olarak kanıksandı. Bu durumdan erkek dinleri ve erkek siyasetleri memnun olmaz mı!
Ortadoğu’nun genel manzarasına baktığımızda, Müslümanların dejenere ettiği yaşam ortamında bir inkılap hamileliği, bir sosyal doğumun ebesi ve inkılap tecellisi bu koşullarda mümkün değildir .
İhtirasların ve çöl gericiliğinin herkesi esir aldığı ortamda zor sadece siyasal taşeronlukta kendini gösterir ve kitleselleşmekten uzak kalıyor. Kurtuluşun umuduyla yola çıkıp ihanetin kucağına düşen çok sayıda umut yolcuları yok oluşuna şahit oluyoruz.
Gerici çöl kültürünü, Kürdlere Kürd kültürü olarak dayatan lânetlik Kürd gericileri, zalim TC’den daha büyük kültür katliamına neden oluyorlar.
Rabbimizin bir harikası olarak doğan insan, çöl vahşet inançları ve gerici yaşam gelenekleriyle kirli hale getiriliyor!
Kürdlerin sırtını Kürdistan’a, yüzlerini Ankara’ya çevirmelerinde Kürdlerin payına düşen bir kazanım yoktur ve esaretin kabulü anlamına gelir. Böyle bir siyasal davranışın ne stratejik ve de taktik anlamı olur.
Bölge güçlerinin orta oyuncusu durumuna düşen Kürdlerin, işgalci barbar TC’nin stratejik çıkarları doğrultusunda yönlendirilmesi, baştan beri TC’nin derin planı dahilinde ve uzun vadeli olarak gerçekleşti. Bu durumda yüzümüz kızarmıyorsa ne hale geldiğimiz doğru görelim bari!