kaniyasor

kaniyasor.WordPress.com

AVCI, AV VE TAZI

Posted by kaniyasor 14 Eylül 2011

Geçmişten günümüze kadar insanoğlu avcılık konusunu konuşur. Biri çıkar tanrı olduğunu ilan eder, topluma inandırır ve “iyi avladım” der. Tilki kümese sessizce yaklaşarak tavuğu kapar  “tilkiliğimi dünyaya ispat ettim” der. Kemalli ve kemalsiz tüm Kemaller dil dökerler ve “toplumu iyi avladım” derler. Başarıların birikiminde avcılar kulübünde(devlet) toplanan tüm avcılar yalancılık yarışına girerler. Kimi Allahın adına yalanlar üfürerek Tanrı-Kral olmuş, kimi Nebi-Kral olmuş.

 Avcılık öyle kolay değildir. Canlının canlıyı avlayıp yaşamını devam ettirme dediğimiz doğal avcılık da emek ve riziko isteyen bir faaliyettir. Politik avcılıkta akıl ön planda gerekli iken, doğal avcılıkta fizik ön plandadır. Avcılıkta araç zorunludur. Doğal olarak canlılarda var olan diş ve tırnak bu araçların başında gelir. Sonra ihtiyaç gereği ok, hançer, tüfek araç olarak kullanılır. Tazı canlı araç olarak kabul edilir. Avcı avını yakalamak için dişini, tırnağını, pençesini kullandığı gibi okunu, tüfeğini ve tazısını kullanır.

 İnsanlar İlkel komün sisteminde doğal avcılıkta av ile avcı baş başadır. Daha sonra araç kullanma ihtiyacı, aklını tahrik edince sivri taşlar, sopalar kullanmaya başlar. İhtiyaçlar düşünceyi tahrik ettikçe araçları geliştirir. İnsan gücü, becerileri önem kazanınca güçlü olanlar diğerlerini köleleştirip onların işgücünden yararlanmaya başladılar. işgücü, iş ve üretimden kar sağlama cazibesi olduğu sürece işgücünün tutsaklığı hep gündemde kaldı. Sistemler değiştikçe sadece zincirleri gevşetildi.

 Tarihin bazı dönemlerinde insanın insani avlaması çok büyük acılara neden olmuştur. Köleci sistemleri, köleleri Allah adına söyledikleri yalanlarla insanların yüreğine korkular, korkuluklar indirerek köleci sistem ideolojisini inanç tuzağında oluşturdular. Mekke köleci sistemi tüm Ortadoğu’yu egemenliğine aldı. Burada avcı insan, Allah adına söylediği yalanlarla avda kullandığı araçlara savaşma kabiliyetini artırıyordu. Avcıların, tazılarını koşturmak için ikna yöntemlerinde günümüze kadar fazla bir fark yoktur ama artık bu konu tartışılabiliyor. Hasan Sabah’ın ikna yöntemi de hala avcılar tarafından taktirle karşılanıp kullanılıyor.

 Düşünce evrimi, bir taraftan özgür insanın özgürlük sorununu gündeme getirirken, diğer taraftan düşüncenin insanı daha kolaylıkla tazı olarak koşturmaya ikna edip diğer insanları avlamayı kolaylaştırdı. Avcı krallar tazıları ava götürmek için ikna  yönteminde daha çok inançları kullandılar. Yoksa ilk çağlardan günümüze kadar köleler nasıl savaştırılırdı? Şehadetler, cennetler, huriler..

 İnsanlık vicdan devrimiyle uyandığında bütün avcılar hayvanat bahçelerinde ibret-i alem için kafese konacaktır. Kral, şah, şah-ı şahanlar başkomutanlar, devlet adamı dediğimiz bütün avcılar kafeste de rahatta durmazlar ve “biz bu hayvanat bahçesinin aslanıyız, biz bu ormanın kralıyız” derler.

 Sayın ezilenlerin hür iradesini gasp eden kızıl avcılar! Kara kalpaklı, kral sopasında püsküllü faşist avcılar! Allah adına yalan söyleyip Allahın kendi nurundan yarattığı insanları tazılaştırıp ihtirasları için koşuşturan yeşil cübbeli cehennem zebanileri! Biliyorum düşüncelerimiz sizin hoşunuza gitmez. Kusura bakmayın, isyanda olan bir vicdan ölüm pahasına bile olsa doğru söyler. İnsan tazı değilse avcı olmak zorunda değildir, insan olmak da alternatiftir. İslam olmak insan olmak değildir. İnsan olmak bir erdemdir. Bu erdemle buluşan insan ne avcı olur ne de tazı.

 En güzel sözler kötülüklerin en fazla yapıldığı yerlerde söylenir, biliyoruz. Sonuçta güzel sözler değil, musibetler son sözü söyler! Avcılar da kullanır güzel sözleri, onlar da söyler aldatmak için! Güzel sözlerle bazen güzel tuzaklar hazırlanır. İnsanların tutsaklığı gündemde kaldıkça, gerçeklerin, düşüncenin de özgürlüğü konuşulur. Doğru düşünce avcının elinde kafesteki kekliktir, tazıya moral olur koşmak için, insanın kendi cinsine düşmanlıkta, katlinde ikna olur. Güzel aldatmak için güzel sözler söylenir. İşte düşüncenin mağduriyetinin diğer yönü!

 Gerçeği kabul edelim! Bilinçaltında sakladığımız ihtirasa geçirdiğimiz kızıl, kara, yeşil, sarı maskelerin altındaki kendimizden kurtulmanın sevincini yaşayalım! İhtiraslarımızla zalimleşen kendimizden kurtulunca “Yaşasın özgürlük!”diye haykıralim. Bu haykırış özgür olmaya giden yolun ilk adımıdır. Özgürlük yolculuğuna çıkmak için hepimiz birlikte çözülmesi gereken sorunlarımızın tarafı ve iradesi olalım.

 Özgürlük, insanlaşma evriminin altyapısını, bu alt yapıda mutluluğun devrimini oluşturuyor. Acelemiz yok, sabrediyoruz, sabrımızı tohum olarak dünyaya ekiyoruz. Özgürlük bilinciniz çiçek domurlar olur. Bu çiçek domurları patlasın ilkbaharın newrozunda. Çiçeklensin, meyveye dursun her bahar. Yazlar cennet, cennette meyveler bol olsun…

Yorum bırakın