kaniyasor

kaniyasor.WordPress.com

BÜTÜN ÇÖZÜMSÜZLÜKLERİN TEMEL KAYNAĞI YALANLARDIR

Posted by kaniyasor 20 Eylül 2011

İnsanoğlu diğer canlılar gibi dünyanın partnerleridirler. Başka gezegenlerde de canlıların yaşayıp yaşamadığını henüz bilmiyoruz. Yeryüzünde yaşayan tüm canlıların ortak yanları olmakla birlikte ‘YALAN’ konusunda insanlar bu benzerlikten yoksundurlar. Bitkiler ve hayvanlar yalan söylemezler ve söyleme ihtiyacını duymazlar. Peki nedir insanları diğer canlılarda daha geri bırakan neden?

İnsanların diğer canlılardan ayıran düşünce aynı zamanda insanları diğer canlıların karşısında gülünç duruma düşürebiliyor.

Hayvanların yaşam tarzları ilkelidir ve onlar ilkelere bağlıdırlar. Yüce rabbimiz hangi özelliklerle yaratmışsa, onlar o özelliklerle ilkelere bağlı kalırlar. Avını yakalarken sofrada çatal-bıçak kullanmazlar ama insanlar kadar vahşi değildirler. İnsanların kibarlıkları vahşetlerini gizlemek için bir kamuflajdır. Kamuflajı gerçekleştiren özne kürklü giysilere sahipse yakayı çok çabuk ele veriyor. Bu kürklü insan aynı zamanda hayvansever olduğunu iddia ederse hiç şaşmam.

Bir insan yatağa gitmeden önce o gün kaç ton yalan ürettiğinin envanterini çıkaramıyor. İnsana göre bildiği ve kanıksadığı her şey doğrudur. Bundan dolayıdır yalanların nesilden nesile sirayet etmesinin önlenmesi önem kazanıyor.

İnsanlar dünyaya gelir gelmez yalan bombardımanlarına maruz kalırlar. Anne ve babalar bebeği kendilerine benzetmek için çok acelecidirler. Kandil’i bombalayan Türk pilotları gibi hedeflerine tam isabet kaydetmek isterler. Çocuktan izin almadan dünyaya getirdiği gibi yine çocuğun rızası dışında bilmediği bir dilden isim koyarlar. Kendisi de koyduğu ismin anlamını bilmez ya! Bu çocuk akl-i baliğ olduğu zaman dünyaya getirenler hakkında zarar ziyan davası açma hakkı vardır aslında.

Annelerin ninnilerle çocuğu yalan bombardımanına tutmasının sonuçları çocuğu yaşamı boyunca yalnız bırakmaz. Yeni nesillere anlatılan masallar çok korkunç sonuçlar ortaya çıkarırlar.Bu yalanlar kolaylıkla masal kitaplarında yer alabiliyor. “Hz. Ali zülfikarını sallayınca yüz kişinin kellesi gökyüzünde dans edermiş! Hz. Ömer’in gürzü iki kişinin ağırlığı kadardı!“ gibi ifadelerle çocuğun çocukluğundan koparılarak gerçek dışılığın sahasına sürülürken çocukların nasıl bir kişilik oluşumuna neden olabileceklerini hesap edemiyorlar.

Böyle söyleme be gözüm! ’’Bana bir harf öğretenin gözlerinden öperim’’ de! Ebeveynlerin tüm dikkatleri çocuklarının üzerinde olduğu ve tehlikelerden koruduğu halde kendi elleriyle tehlikenin içine sürüklediklerini fark edemiyorlar.

 Her ne kadar sistemlerin müdahalesiyle öncelik sırası değişse de aslında insan için en değerli varlık insanın kendisidir. İnsan kendine verdiği emekle yeni nesile değer katabilir. Bu katkılar nesilden nesile devam eder. Bu gün eğer toplumda şiddet hala geçerli yaşam biçimi ise bu katkı negatif yönden sağlanmıştır. Şiddete dayalı yaşam biçiminin varisleri, bunu kendinden sonraki nesile miras olarak bırakır. Bu yaşam şekli etkili bir eğitimle kesintiye uğratılmazsa sürekli tekerrür eder.

 Bu sırada her kes acılardan bahseder. Acılara neden olan savaşın barışla sonuçlanması için kimi dua eder kimi bu talebi uygulamak için bir çabanın içine girer. Kimse acının kaynağına inmiyor. Savaş acının nedeni değildir. Tam tersine acıların sonlanmasının ilk cinnetidir. Savaş acıların dağlara, savaş alanına göçüdür.

Politik barışlar savaşa, acılara son veremezler. Sadece savaş alanlarına  göç etmiş acıları tekrar mahalline geri getirirler. Acılar kendi mahallinde devam eder. Çünkü şiddet bitmemiştir. Sorun şiddeti esas alan yaşam biçimine aittir. O kendi kurallarında devam eder. Buna son vermek için hurafe ile, yanlışlarla değil, bilimsel düşünce ile maneviyat donatılmalıdır. Suyun nasıl oluştuğunu bilmeyen insan kendi yalanını Yüce Rabbimize mal eder. Allahın yarattığı doğayı doğru tanımlayamayan insanda oluşan maneviyat negatiftir.  

Şiddete dayalı yaşam ve savaş birbirine paralel gelişirler. Ve aynı zamanda birlikte azalır veya birlikte yok olurlar. Anne ve babaların ninnilerle, telkinlerle çocuklarına bin bir zahmetle kabul ettirdiği şiddete dayalı yaşam şekli ve bilgileri, hayatlarının sonuna kadar onlarla beraberdir.   Güç ile oluşan yaşam dengelerinin binlerce yıllık geçmişi vardır. Tüm canlılarda ilkedir ancak, insanoğlu kendi ayrıcalığında şiddet dışı yaşam erdeminin iddiasındadır. Bu iddia doğru ise bu erdemler insanın çehresini değiştirir. Askeri kışlalar çocuk parkları olurken kütüphanelerdeki kara kaplı kitaplar sadece müzelerde bulunur. Annelerin ninnilerinde kılıçlar, Zülfikarlar yerlerini zarafete bırakırlar. Kaba cüsseli babalar çocuklar gibi narin olurken onların yüreğine sevdalanırlar…

Erkek egemenlikli siyasal ideolojilerinin etkisi daha asırlarca devam edecektir. Cahiliye dönemlerinden günümüze kadar insanların yaşamında kalıcılaşan talihsiz geleneklerin kesintiye uğraması için çok şeylerin değişmiş olması gerekiyor. Kanıksanmış biçimlerden kurtulmak öyle kolay değildir.

Belediye çöplüğü kadar sorun olan bilgi kirliliğinin neden olduğu yanlış bilgi ve hurafe çöplüğü tüm insanların birlikte çözebileceği bir sorun haline geldi. Tekniğin gelişmesi ve iletişim hızının artması aynı zamanda bu bilgi kirliliği çöplüğünü de büyütmüştür. Siyasiler ha bire en profesyonel bir şekilde yaşama yalan pompalıyorlar! İnsanoğlu mutlaka birlikte buna bir çözüm bulmalıdır.

 

 

Yorum bırakın