kaniyasor

kaniyasor.WordPress.com

SİZ HİÇ UTANDINIZ MI?

Posted by kaniyasor 24 Eylül 2011

k.y.Kani Yado – 24.09.2011: Siz hiç utandınız mı et yerken? Etin canlıya ait olduğunu, o canlının bir canlı kasap tarafından katledildiğini ve yüzüldüğünü ve parça parça edildiğini, başını bir tarafa, yüreğini bir tarafa, gövdesini bir tarafa, ciğerini bir tarafa ayırdığını düşündünüz mü hiç? Onları besmele ile yalanlarla, siyasetlerle, ideolojilerle sağa sola çevirip meşrulaştırdınız mı?

Izgaralanmış mağduru iki elinizin arasına alıp veya çatal ve bıçak ile ve besmele ile yerken hiç utandınız mı? Çatal ve bıçak kullanacak düzeyde sosyalleşen bir yamyam olduğunu düşünüp utanmak!

Çatal ve bıçağın öyküsünü her kes bilir. Madeni yer altından çıkarmak, onu işlemek, işlemek için bilgi gerek. Bilgi için ise akıl gerek ve akıllı olmak gerek. Allah insanı yarattı, insan bilgiyi yarattı, bilgi bilgiliyi yarattı. Akıllı bilgili, hala canlıları parçalıyor aslanlar gibi, kurtlar ve çakallar gibi!

Bunlar en çok parçalayanlara kahraman aslan, kahraman kurt dediler. Beceriksizlere, kümesten tavuk araklayan hırsızlara tilki ve artıklara müptela olanlara çakal dediler. Bu bilgililer hala bilgilidir. Zalimlere büyük, mazlumlara küçük derler. Kılıçları, zülfikarları dişleri gibi keskin olanlara nebi veya veli derler. Her vuruşta bir kahraman yaratırlar bu akıllılar!

Elifi tanımayanlara evliya dediler. Cahilleri nebi ettiler. He ya, kahraman nebiler! Barbarlıkta korkaklığın gizlendiği her rol bir kahraman! Bu kahramanların bir kılıç, bir zülfikar darbesiyle yüz kelle gökte dans eder! İnandılar elbette çürümüş, kokmuş, beyinler. Bunlara büyük dediler!

Büyük küçüğün dışkısından beslenir.

Arılar kanatlı küçük serseri

Kıçında küçük hançeri

Büyük ayılara dışkıdan bal olur

Dağların kır çiçekleri,

Büyük kahraman iki arka ayaklarının üstüne kalkarak bir nara çeker! Tüm korkaklar hizaya girer. Korkuluğun karşısında sıra sıra olurlar bu erenler. Ben bu sıradan duruşta, bu sırada olduğumda utanmıştım. O yüzden askerlik yemininden firar etmiştim.

Siz hiç korkulukların karşısında tir tir titrerken utandınız mı?

Yoksa utanmaları da mı gizliyorsunuz? Korkuluklar çok mu korkuttu? Utanmaktan utanmamak gerekiyor. Utanmak insan olmanın rüştüdür. Ya utanmazlık nedir? Siz utanır mısınız? Yoksa utanmaz mısınız?

Bir bedeni, bir ciğeri, bir yüreği, parça parça ederek dört parça ederken yamyam sorgulamaz kendini. Neden sorgulasın ki? Bir yamyam, yamyam doğar yamyam ölür. Vatan ve Sakarya, gerisi teferruat ya! Ey yamyam! Çalış, öğün, güven! Allahu ekber! Tekbir! Vur Kürde bir bir! İşte budur yamyamlığın şiarı!

Merhamet be yamyam merhamet! Sen canlı insani yakalayıp yemek istiyorsun, canlı canını kurtarmak için sana el kardırdı diye canlıyı dünyaya rezil ediyorsun! Tahrik ettin, terör dedin! Kışkırttın, isyan dedin. Selanik’e bomba koydun, ‘gâvur yaptı’ dedin! İstanbul’u karanlığa teslim ettin!

Ey yamyam, yamyamsan yamyamlığını bil! Yamyamlık bir erdem ise göster o erdemini, insanlar sana erdemli yamyam desin! Eşek bile eşekliğini biliyor! Kurdleri oyuna getirip dünyanın gözünden düşürmek kalleşliğini anlarsak, senin yamyamlığını yeriz be barbar yamyam! İşte o zaman bir daha utanırız hep birlikte.

Yamyam bomba ile besleniyor şimdi. Yamyamın ihtiyacını Kurdler karşılamamalı. Yamyam istediği zaman Kurdler oyuna girmemeli.

Şiddet yamyamların yaşam tarzıdır. Kendilerine ait dilleri vardır. Biz yamyamca diyelim, bilim adamları ‘ahmakların şiddet dili’ desin. Bu dil unutulmalıdır, unutturulmalıdır. Nice diller unutuldu, neden yamyamca unutulmasın? Yamyamlığın olduğu ortamda özgürlük olmaz ki! ‘yamyamlara özgürlük!’ denmez ki! Yamyamlık yarışının kirli çamaşırları çoktan pazara düştü. Kayserili uyanıklığıyla yamyamlığı boyayıp yeniden piyasaya sürmeyin!

Abdullah devletin başı oldu nihayet. Kayserililikten vazgeç be Abdullah! Senin subayların Kurdleri suçlamak için askerini mayınla imha ediyorlar. Kışlanın kapısını açık bırakıp askerlerini öldürtüyorlar, yollarda kendi askerlerine pusu kurduruyorlar…

Kim neyin başı olursa olsun biraz da adam olmalıdır. Yamyamlığın şiddet dili yerine, insanların ağzına barışın dilini, insanlığın dilini koymak mümkündür. Bunu gerçekleştirmek için insan olmak zorunludur. Barışın dili insan olabilenlerin dilidir. İslam olmanın şartları olduğu gibi insan olmanın şartları da vardır.

İnsanlaşma aydınlıkta olur, aydınlıkta görünmeyen bir şey yoktur. İnsan bir yeri karartmadıkça görünürlüğü mümkündür her zaman. Karanlığa alışık canlıların aydınlıkta gözleri kamaşır. Bundan dolayı Türkiye demokrasi ile barışık değildir. Türklüğü kaybetmemek için insanlıktan vazgeçmek kimseye bir şey kazandırmaz, tam tersine çok şey kaybettirir.

Eskiden aşiretler de kutsanmıştı, şimdi çocukların alay konusudur. Milletler aşiretlerden daha büyük bir aşirettir. O da komedi konusu olacaktır ileride. Millet olmanın bir üstü insan olmaktır. İnsan olmakta karar kılalım. Mahallemizde on kabadayı varsa, ona bölünmeye gerek yoktur. Kabadayısız yaşamak en doğrusudur.

Siz kabadayılara secde etmekten hiç utandınız mı?

İnsana kul olmak eğilmeyi gerektirir. Eğilmek kırılmaktan daha vahimdir. Ölümden beter bir ölümdür. Sizin Atatürkleriniz, Anıtkabirleriniz var. Bari bize Atakürt’ler, anıtputlar dayatmayın! Anadolu’ya girdiğiniz gün bize duyduğunuz saygıda kalın ki sizi sevelim. Yoksa size yavuz hırsız demek zorunda kalırız.

Siz hiç işgalci olmaktan utandınız mı?

Biz utanmadık, hep kendi anavatanımızda kaldık. Hatta şimdi olduğu gibi kendi toprağımızda tutsak olduğumuz zamanlar vardır.

Yorum bırakın