kaniyasor

kaniyasor.WordPress.com

YAŞAMIN EZBERİNDE EZBERLENEN YAŞAM

Posted by kaniyasor 9 Ekim 2011

İnsan hiç bir şey bilmediğini fark ettiği andan itibaren, görebildiği kadar görmeye başlar. Bazen üzülür. Bazen “Gözlerim kör olsaydı da göremeseydim” der. İnsan bazen utanır. Utanmazlıklardan utanır. İnsan dediğin ne ki? Bir anda bir insan, bir Yahudi cazibesinde, elinde tespih, bilmediği bir dilde bir selamla tesadüfen karşılaştığı insanın nur-i cemaline hayran olabilir. Bu bir sevdadır. Karışılmaz ama insan üzülür.  İşte insan böyle uzaklaşır kendinden!

 Yıldırım aşk bu yıldırım gibi çakar. Bir de insanin kendine sevdalanması var ki, bir başka sevdadır! Dağları devirir. Yedi kıtaya ses verir. Aynalar çatlar. Dünyaya gelmiş geçmiş tüm diktatörler mezarda ise mezarında, yaşıyorsa kıskançlığında infilak eder. Cesedi Amerika tarafından saklanan Hitler’in bir parçası Silivri Hapishanesinin çatısına düşer!

 Bir de fikren tutsak düşmüşlerin sevdası var. Katiline sevdalanmak var. Bu sevda başka sevdadır. Psikologların deney masası boş durmaz bu sevdanın iskeletlerinden. Diktatörler infilak eder biterler, köleler her zaman bizimledirler. Köleliği sevsek de sevmesek de beraberiz hep.

Tutsaklığın sağı, tutsaklığın solu, tutsaklığın acısı, tutsaklığın ezberi! Ezberlerin içinde debelenmek ne acı! Dünya değişir, insan uzay yolculuğuna çıkar ama ezberler matemde kalır.

 Bizim mahallenin en delikanlısı ‘’kahrolsun emperyalizm’’ diye slogan atar! Dedesi Amerikancı. İşçi olarak Amerika’da çalışmış, emekli olmuş dönmüş. Dolar bereketliymiş. Bu bereket insani coşturur. Babası da Almanya’ya gitmiş işçi olarak. Çalıştığı patronuna hep “gavur” dermiş. Patronu gülüp geçermiş. Mahallemizin anti- emperyalistinin bir geçim derdi yok, sesi gür çıkar. Diğer delikanlıların geçim zorluğundan dolayı sesleri kısıktır.

 Ezberler bazen değişmek zorunda kalmış. Kürdistan Türkiye, Kurd Türkiyeli olmuş. Ezberin ezberi de bazen bozulurmuş. Her gün Kurd siyaset pazarında ezberler bozulurmuş. Bozulur işte, elimizden ne gelir ki? Cumhuriyetin ilanını biz mi istedik? Müslüman olmayı biz mi istedik? Her gün boynumuza bir ferman asıyorlar. Bazıları sanki idam fermanı gibi geliyor insana.

 Solcu olun ”dediler, solcu olduk. Sağcı olun” dediler sağcı olduk. Bazı olmaları yasaklamışlardı bazılarına. Alevilere sağcı olmayı yasaklamışlardı ki, Sünni çoğunluğu sağın garanti belgesi olsun diye. Sünnilere ” siz solcu olmayın, oyunumuz bozulur” demişlerdi. Dayattılar ezberleri her kese. Öyle ya! Hareket berekettir. Solu sağa vurdurur Hz. İbrahim’in bereketi yağar gökyüzünün maviliğinden kızıllaşan toprağa.

 Alevileri ölüm uykusunda vurur. Alevi uykudan, ölümden sıçradığı gibi Selaniklilerin kalbine oturur. Bu sevda eski sevda. Bu sevdanın karşısında esas duruşta durulur. Türkiye sevdalar ülkesidir. Sevdalar üretilir. Kavgalar üretilir, belalar üretilir.

Öyle bir süreci yaşıyoruz ki, gülsek mi ağlasak mı? Kurdmanca bakıyorsun her günkü gayreti Kurdmanciyi unutmak, ama siyasette sivri Urfa biberi gibi yakıcı ve acı. Sanki bir başka sevda var burada! Topal Doğu Silivri’de sivri sivri konuşur. Bizim dönemimizde tüm sola karşı sivriydi. General ağabeyleri çok beğenmişler, kadroya almışlar onu. Kurdu, Kurd masasına oturtmuşlar Doğu’yu doğu masasına…

 Kalleşler dünyası böyledir. Tuvaletlerde bez, siyasette insan kullanırlar. Bilge insanlar insanın iç dünyasını, dış dünyasındaki duruşuyla çözebilirler. İnsan çok sıradan bir konunun ne kadar önemli olduğunu fark edemeyebilir. Fark edebilen Uğur Mumcu, Musa Anter gibi bilgeler yok edildiler. İnsan sevgisini, insanlığı terk eden her kes, insan ilişkilerinde insanları kullanmak için ilişkileri geliştirirler.

 İnsanlar acı çekerler, cemaatler ve aileler kasaları doldurur. Ruhsuzlaştırılmış, iskeletten farksızlaştırılmış insana, elinde tespih, kafasında cehennem zebanisi külahı veya sarığı ile gelen yobazın trenine atlamaktan bir sakınca görmez. Abalalar gelir, ağabeyler gelir  apartmanların alt katına Arap cehennemine götürmeye gelmişler: Hoş gelmişler safa gelmişler, Abdulfethullah’tan selam getirmişler!

 İnsan dediğin ne ki! Bir sersem hindi, bir kuş beyni! Kanar ve hemen çıkar cehennem yolculuğuna! İmamlar ordusuna ablaları veya abileri vasıtasıyla her gün katılımlar çoğalır. O gider başkası gelir ‘’yoldaş ben seni kullanmaya geldim“ dercesine nursuz yüzündeki sahte tebessümle başka bir avcı dalar. Kendisi de insan olmak için bir çaba göstermeye hiç vakti olmamış. İnsan olmak gerekmez mi?
 
 Kıbrıs meselesinde insanlığa karşı kinini zirveye çıkarıp gönüllü savaşa gitmek için askerlik şubelerinde sıraya giren Kurd ve Türk hindilerin şimdiki gülünç durumunu seyredin. Kıbrıs zapt edildi ve orası simdi…,kara para, kumarhane ve meyhane cennetidir! Patronları da generallerdir! Şimdi marifetinizi gördünüz mü?

 Kıbrıs’ın zaferinin ismini terbiyem müsait değildir söylemeye. Gelin siz düşünün o ismi! Her zaman söylerim, siyasetin görünmeyen yüzünü fark edemeyenler koşturulan bir av tazısından başka bir şey değildir. Kıbrıs’ın işgali bir musibet olsun!

Libya’yi aile şirketine cevrine Tanrı-Kralın durumu, tüm insanlara örnek olsun. Aile şirketi devrimi yapmıştı, devrim diye yutturmuştu. Yutturulanlardan olmayalım, çok ayıp oluyor. Saddam’ın boğazında kaldı, diğerlerinin de… Dünya Nebi-Krallara karşı devrim esiğinde Türkiye’deki Kurdler hala “odunum odunum” diyor. İnsanin içi acıyor, oduncuya bakıp gülemiyor.

Yorum bırakın