kaniyasor

kaniyasor.WordPress.com

KAYSERİLİ BAŞKOMUTAN OLURSA!

Posted by kaniyasor 15 Ekim 2011

Hep Osmanlı oyunlarından bahsedilir. ”Osmanlı gibi kalleş, Osmanlı gibi güvensiz, Osmanlı gibi cambaz” gibi sözler halk dilinde kullanılır. “bana Osmanlı oyunu yapma!” şeklinde sözler de sık sık duyulur. Tabi Osmanlılık tek ulus kurnazlığı, tek ulus kalleşliği değildir. Dünyanın çok uluslu bir belasıdır. Osmanlı artığı olan  Türkiye Cumhuriyeti aynı özelliklerden bir şey kaybetmemiş.

 Müstakbel Türkiye Cumhuriyeti’nin Ittihat ve Terakki çetesi, çok uluslulukta Ermenilerin ağırlığından kurtulmak için, Ermeni soykırımını gerçekleştirerek ve Kurdlere gözdağı verip dengeyi kurtardı… Selaniklilerin kanı soydaşlarına kaynamış. Katlettikleri bir milyondan fazla Ermenilerden eksilen insan yoğunluğunu, Osmanlılar döneminde vergi kanunuyla İslamlaştırılmış, kendi benliğinden koparılmış Avrupalıları getirip yerleştirmiş.

 Osmanlı tarihi ihanetlerin üzerinde şekillenmiştir. Her ihanette Osmanlı markasını görmek mümkündür. Şimdi Kurdlerin birliğinde kalmayanlar da Osmanlı ruhu vardır. Ya Osmanlı halifesinin mürtlüğünde şekillenmişler veya Osmanlı Paşası Mutafa Kemal Paşa sevdası vardır.

 Ermeni düşmanlığını Hrant Dink’i katlederek devam ettirdiği yetmedi. Şimdi Batı Ermenistan’ın önemli bir kenti olan Müslümanlaştırılmış Kayseri’den Ermeni Şehrinin temsilini Başkomutan yapıyor. Bu başkomutan Kurdistan’ın yüksek tepesini ‘Kocatepe’ sanarak “ilk hedefiniz Kandildir ileri!“ talimatını veriyor.

 Osmanlı artığı Türkiye Cumhuriyeti Devleti, dede mirası Osmanlı oyunlarıyla, ihaneti organize ederek varmak istediği hedeflere yürüyor. Cumhurbaşkanını, yani Türkiye Cumhuriyeti Başkomutanı islamlaştırılmış bir Kayserili, Başbakanı İslamiyete daha yeni geçişin heyecanında olan bir Gürcü olan Tayyo Emmi. Koltuk değneklerini Merhamet Metiner gibi armutların iyisini seçmekte mahir olan zat-i muhterem Kurdlerden  karşılıyor. Bunlar ağzı laf edebildiği gibi, ağzının tadını da biliyorlar.

 Kurdleri teslimiyete razı etmeye çalışan bu devlet, Kurdleri silahsızlandırıp köleliğe razı etmeye zorluyor. Filistin sorunu ne ise Kurd sorunu da odur. Filistin devlet statüsüne kavuşturulmak zorunda ise, Kurdler de bir ulus olarak kaderlerini belirleme hakkını kullanmalıdırlar.

Türkiye ve diğer İslam devletleri Filistin’in yanında olduğu görüntüsünü verirken, el altından İsrail ile ilişki kurarak Filistin sorununu çıkmaza sürüklüyorlardı. Türkiye, Filistin devlet olursa Kurdler için model olur korkusunu taşıdığı için Filistinin devlet olmasını istemiyor. Aynı tutumu Kurdler için de sergiliyorlar.

 Kurd sorununda da ırak; İran ve Suriye ile yoğun bir ilişki trafiği yaşanıyor. Özgürlük mücadeleleri Ortadoğu’da zafere kavuşup model mücadele tarzına dönüşmemesi için her türlü tedbirler alınıyor. Ortadoğu’da özgürlüğün ayak sesleri gelmeye başladı. Statükolar tir tir titriyorlar şimdi.

 Toplum üzerinde dikta olmak isteyen sağ ve sol niyetler de titriyor. Kimi Stalin olmayı düşlemişti, kimi Hitler, kimi halife olmayı düşlemişti. Artık şanslarına küssünler, kusura bakmasınlar çağımızın toplumu olarak ne sağcıyız ne de futbolcuyuz, biz artık 21. Yüzyılın demokratik uygarlığına aidiz.

 Gel gelelim Şamil Tayyar’a. Bu güne kadar her kes onu cesur bir yazar olarak tanırdı. Kimse bu cesaretin nedenini doğru dürüst sorgulayamadı. Mağduriyet edebiyatını iyi beceriyordu.

Şamil Tayyar güdümlü bir yazar olarak ortaya çıktığı biliniyordu. Taşımalı bilgilerle öne çıkarıldı. Taşımalı bilgilerle ’palyaço gibi adam’ yaratmak Osmanlı’da bir beceriye ulaştı. Hatta Kurdlere bir sürü Şeyh ve Seyit yarattı.

 Mağduriyet, güçsüzlüğün edebiyatıdır. İktidar olamama güçsüzlüğü, hala kimseye zulüm edememe güçsüzlüğü ve sızlanmaları! Ne güzel değil mi? İnsan kimseye zulüm edemediği zaman mağdur oluyor! İnsan başkasına işkence edemediği için işkence mağduru oluyor! Sonra güç sahibi olduğunda gerçek yüzünü gösteriyor.

 Şamil Tayyar sırtını vermiş Tayyo’ya ve nara atıyor! Mecliste ‘’Var mı bize yan bakan ülen!’’ diye meydan okuyor! Tayyo Emmisi faşist generallerle tam mutabakat sağlamış. Şamilin korkusu yok artık.

 Kayserili, Kocatepe’ye çıkan Selanikli gibi parmağıyla hedef gösteriyor. Katliamdan artakalan ermeni çocuk olarak pilotluk mesleğinde egitildıkten sonra Anakara necisiyle  pislenen Sabiha Gökçe de Selanikli üvey babasının işareti ile Dersim’i bombalamadı mı? insanlık bu edepsizliklere izin verirse daha parmakçılar çoğalacak.

 Teşkilat-i Mahsusanın Nurs’lu şeyhi becerikliydi. Devletten aldığı güç onu fırtına yaptı. Dersim’e ve Elaziz’e tayin edilen Seyit ve Şeyhleri iyi tanıyoruz. Onlar hepsi bu günler için hazırlandılar. Dersim’de her gün pîrler azalırken seyitler çoğaldı. Kürdistanın her yerinde Arap ve Türk kültür misyonerleri olarak  Türkçü şeyhler öne çıkarıldı.

 Şamil’in korkusu yok artık. İstediği bilgi kaynaklarına sahipti, şimdi iktidar gücüne ve iktidarına sahip oldu. Bizim Bingöl-Kiğılı Xêyro nara attığı zaman delikanlılığını, mertliğini elden bırakmazdı. Bunlar bizim kabadayılarımızın eline su bile dökemezler.

 Bir nara da biz atalım: Bak ülen! Önce seçilmiş Kurd temsilcileriyle yapılacak müzakerelerle Kürdistana bir statü, sonra iki taraflı silah bırakma gelir. Anladınız mı ülan?

Yorum bırakın