kaniyasor

kaniyasor.WordPress.com

SİYASAL VE DİNSEL GERİCİLİK TAHRİK EDİLEREK GELİŞTİRİLDİ

Posted by kaniyasor 16 Ekim 2011

Türkiye’de kendine aydınım, ilericiyim diyenler gericiliğin karşıtlığında kendileri gelişemediği gibi gericiliği geliştirdiler. Tabi bu sadece kendiliğinden olmadı. Bu konuda bazı devlet projeleri olmakla birlikte kendiliğindenciliğin de rolü büyüktür. Milli İstihbarat Teşkilatı’nın bu hususta çalışmalara sahip olduklarını 68 kuşağı çok iyi biliyor.

 Doğada ve toplumda var olan karşıtlık konusunu ilericilerin iyi bilmesi gerekiyordu.

1970 yıllarının başında Milli İstihbarat Teşkilatı bu konuda çok yoğun çalıştı. Bu çalışmaların çok az duyulması düşündürücüdür. Ortadoğu, Anadolu toplumları yüz yıllarca gericiliğin fiili işgalinde kaldığı için daha çok ezberlerin cansız yaşamında çakılı kalabiliyorlar. Ayrıca yönlendirilmiş dinamiklerin bu konuyu dillendirmeye gerek duymayacakları gerçeği de vardır.

 Bizim yaşadığımız coğrafyada Alevilerin zorunlu devrimci olmaları şeklinde devletin çok yoğun çalışmaları ve dolaylı dayatması vardır. Buna karşı Alevi olmayan devrimcilerin Alevilere yakınlık duymamaları gerektiğine dair telkin, tavsiye hatta görüşmeler oldu. Örgenci evlerine gönderilen MİT elçileri “Devrimci olursanız olun ama Alevilerle beraber olmayın, size her türlü yardımları yapar okulda başarılı olmanızı sağlarız” şeklinde telkinlerde bulunuldu.

 Devlet Alevilerin gücünden korktuğu için değil, devletin Alevileri sola yönlendirme politikasının sağlıklı yürümesi için tedbir alınıyordu. Sünni devrimciler devletin oyununu bozuyorlardı. Sünni devrimcilerin devrimci hareketlerde görülmesi devleti yalancı çıkarıyordu. Devlet Sünni çoğunluğu kendi elinin altındaki faşist partilere yönlendiriyordu. Eğer Aleviler çoğunlukta olsaydı, Sünnileri sola yönlendirirdi, çoğunluktaki Alevilerin desteğini sağlardı.

 Burada tahminleri değil, devletin uygulamalarını anlatıyoruz. Devletin  bu konudaki çalışmalarına şahit olduk. O zaman yaşadığım alanda Sünni devrimcilerle Alevi devrimciler arasında çok iyi dostluk gelişmişti. Fakat bu yürekli Aleviler devrimciler ve Sünni devrimciler örgütlere şikayet ediliyordu. Sünni devrimciler sağ örgütlere şikayet edilirken, Alevi devrimciler Sünnilerle ilişkide bulunduğu gerekçesiyle sol örgütlere şikayet ediliyordu. Bu konuda Dersimde kendi örgütleri tarafından devrimciler sorgulandı. Sağcı örgütler daha insafsızdı.

 Sünnilerin devrimci olmamaları gerektiğine karar verilmişti. Alevilerin ise solda ne kadar anlayış varsa onların yükü altına sokulacaktı. Derin devlet baba öyle buyurmuş! Çünkü devletin temel felsefesi Sünniliğin üzerinde kuruluydu.

 Dersimden bir arkadaşımız 1980 dönemlerinde İstanbul Üniversitesi hukukta okurken devrimci olarak gözaltına alınmış. Hücrede Sünni evrimcileri görüyor. Ilk olarak Sünni devrimci görüyor ve kafası karışıyor, inanamıyor. Şaka sanıyor. Hangi ilahi güç insanları böyle şartlandırabiliyor?

 Bir düşünün, Mihri Belli, Yalçın Küçük, İlhan Selçuk, Doğu Perinçek gibilerin ustalığında uygulanan projeler! İttihat ve Terakkiden bize kalan bu bakiyeler başımıza büyük sorunlar çıkarabiliyor. Bunların attığı kancalarla devrimci hareketler marjinalleşiyor, Kurd Özgürlük Hareketi çıkmaza sürüklenebiliyor.Yunanistan’da bir patlama olsa bunlar aklıma geliyor!

 Biz 68 Dev-Genç devrimci geleneğinden gelen arkadaşlar olarak 1970’lerin başında deneyimli olarak çok dikkatliydik. Çok sayıdaki konularda gözlemler yapabiliyorduk. Devletin bize yönelmesi, bazı arkadaşlarımızı idam etmesi bazı arkadaşlarımızı infaz etmesi bizi daha fazla duyarlı hale getiriyordu. Bu duyarlılık şizofren bir duyarlılık değildir. Şizofrenler devletin çalışmalarında başarılı olmasından sonra piyasaya çıktılar.

 Ortadoğu’da yaşayan insanlar sorgulayıcı olamıyordu. Bir silahlı mücahit sadece cennete gideceğinin heyecanını yaşar. Onu kimin yönlendirdiğini düşünemez. Bu yönlendirmenin içinde epey yol kat edenlerin ağzı kalabalık olunca, komutan olma avantajında öbür dünyada daha fazla hurilere sahip olacağının coşkusunu da yaşar.

 Bilimin penceresinden bakmayan hiç bir insan siyasal aksiyonların nedenine ulaşamaz. Her kes aidiyetinde yaşadığı mutluluktadır. İnsan yönlendirildiğinde fırtınaya kapılıp savrulan bir hafif kağıt parçasıdır. Bir yönlenişte, artık durmanın ve duraklamanın imkanı da kalmaz.

 Büyük Birlik Partinin kurucusu ve genel başkanı olmak, Muhsin Yazıcıoğlu’nu kurtaramadı. Bir çete olarak devlet tarafından kullanıldıklarını deşifre edince, defalarca suikasta uğradı ve sonunda helikoptere sinyalle teknik arıza verdirilerek öldürüldü.

 Sağda ve solda devletin unsuru olan hiç kimsenin geriye dönüş şansı yoktu ama şimdi çok farklı bir sürece girdik. Günümüzde dünya dengeleri değişti. Hiç bir şey eskisi gibi olmadığı gibi, hiç bir eski proje tutmaz artik.

 Gericiliğe saygı duyan toplumların sonu hiç iyi olmadı. Tıb doktorları bu konuyu iyi bilirler. Bir bünyeye giren zararlı bakteriye karşı kesin önlem alınmadığı zaman insanın ölümüyle sonuçlanır. Bakterinin de bir canlı ve bu canlıya saygı duyulması iddiasında olanlar insanların ölümüne neden olurlar. Bu zararlı unsur gericilik ise o da insanın ruhuna musallat olan bir bakteri gibi öldürücü olur. Bu bakteri zihniyet olduğuna göre bu zihniyete karşı dünyanın huzuru için onlara karşı antibiyotik kullanılmalıdır. Bu antibiyotik doğru bir eğitim sistemidir.

 Biz ne gericilerin karşıtıyız ne de yandaşıyız. Dinlerin karşıtları biz değiliz, dinlerdir. Varsınlar Sünnilerin karşıtı Aliciler olsunlar! O gericiler savaşırlar veya barışırlar bizim dünyamızın dışındadır. Alicilerin, velicilerin, Sünnilerin desteğini almak için içine girilen bataklıktan kurtulmak mümkün olmaz. Karşıtlığımız da onların güçlenmesine neden olur.

 Bizim sorunumuz Arap İslam veya Osmanlı mezarlık hortlakları ile değildir. Enerjimiz 21. Asrın seviyesinde kullanılmalıdır. Gericilerin gavur icadı dedikleri araçları şimdi kendileri kullanıyor. Bunlar lokomotifin arkasından sürüklenen vagonlar gibi arkamızdan sürüklenmek zorundadırlar.

 ‘İlahi irade dururken demokrasi küfür nizamıdır’ diyenler bu gün TBMM’inde demokrasi için el kaldırıyorlar. Bir kaldırmasınlar bakayım, başlarına neler gelir! Gerçekler Silivri Tımarhanesinin kapısı önünde gözyaşı dökmeye benzemiyor.

 Gerici mezarlıklarda yaşayanlar ve bu mezarlıklardan hortlayan siyasal gericilik sayısal olarak ne kadar fazla olursa olsunlar gelişmeleri durduramazlar. Ne İslam papazları ne de Hıristiyan papazları güneş sisteminin bilimsel kabulünü engelleyebildiler. İlkin Allahın işine karışıyorlar diye canlı canlı bilim adamlarını yaktılar. Daha sonra düşünce evrimi ve devrimsel gelişmeler onları gerici emellerinin içinde yalnızlaştırarak geri planlara itti.

Yorum bırakın