kaniyasor

kaniyasor.WordPress.com

HURAFEYE İLİM, HURAFECİYE ÂLİM DENMEZ

Posted by kaniyasor 10 Kasım 2011

‘’Feodal toplumun geriliği ile kapitalist toplumun ilk dönem sarhoşluğu arasında şekillenen ulus-devletler ve onun ideolojik-siyasal biçimi olan faşizmin Türkiye versiyonu olan ırkçı Kemalizm’in kurucusu Mustafa Kemal bu gün, yani 10 kasım 1938 yılında ölmüştü. Ölmeden önce  Dersim katliamını gerçekleştirmeyi ihmal etmedi.  Tunceli’nin hurafelerden beslenen Şii-Bektaşilerinin yasta olduğunu söylemeye gerek yoktur.  Kanı Yado’’

 Hurafe ve hurafeci kavramlarının ne olduğunu anlamak için onları doğru tanımlamak gerekiyor. Hurafeler insan bilincinin tekamül etmediği koşullarda insanların iddia ve eylemidir. Bunun nedenlerinin başında çıkar ve umutsuzluk gelir. Birçok kişi çıkar sağlamak için hurafeleri uydururken bu çıkar vesilesi olan hurafe ise iğfal edilen taraf için ise umuttur.

 Vicdandan yoksun kişilerin marifeti olan hurafelerin tahribatlarını hesap etmesi mümkün değildir. Biz bunları iddia ederken hurafelerden beslenenleri, üfürükçüleri muhatap olarak kabul etmeyeceğimizi de burada belirtelim. İddialarımız üfürükçüleri anti tezde muhatap almaya yönelik değildir.

 Bidat ise çok fazla rastlanan uydurmalardır. Hıristiyanlık ve Yahudilik dininin çoğunu bidat teşkil eder. Tevrat ve İncil bu dinlerin peygamberinin ölümünden uzun süre sonra yazıldığı bir gerçektir. Bidat o dinin çıkışından sonra ortaya çıkan inanışlar olduğuna göre Tevrat ve İncil’in ayetlerinin çoğu bidattir.

 İslamiyet’te ise Hz. Hatice’den sonra İslamiyet’e eklenen sure ve diğer eklemelerin bidat olduğu bilinmelidir. İslam din adamlarına bu konuyu açtığınız zaman ya yalana başvurup işin içinden çıkıyor veya tartışmaktan kaçıyor. Güzel insan Hz. Hatice’nin vefatından sonra çok evlilikler ve Hatice’nin sağlığı döneminde kabul edilmesi mümkün olmayan surelerin kurana eklenmesi dikkat çekicidir.

 Hz. Hatice’nin vefatından sonra Müslümanlar putperestlerin hac ibadeti mevsiminde onlarla görüşülüp putperestlerin hac ibadetini İslamiyet’in şartı olarak kabul edilmesi belgeli bidattir. Bundan dolayı biz diyoruz ki İslam inkılabının ömrü kısa olmuştur.

 Hz. Hatice’nin veraset yoluyla Muhammed soyuna intikal eden serveti ve putperestlerle ittifak kurduktan sonra güçlenen İslam hızla devletleşti. Daha önce savunmayı esas alan İslam güçlendikten sonra saldırı gücüne dönüştü. Çevreye saldırarak ganimet oluyla hızla zenginleşti. Putperestlerle aralarındaki anlaşma maddelerinden biri de, putperestler Hz. Muhammed’in tarafına okuma yazma öğretmeleriydi. Kâbe’nin İslam’ın kapsamına alınması karşılığında faydalı bir taviz koparılmıştı. Çünkü o tarafta okuma yazma bilen yoktu.

 Cahiliye döneminin tahribatları etkisini günümüze kadar sürdürmektedir. Ayın üstündeki engebeler çatal yapılıyor, ay tutulmalarına karşı ayı kurtarmak için seferber olunuyor, karga kovalar gibi teneke çalınıyor! Ay ve yıldızlar madde olarak kabul edilmezdi. Ayın ve güneşin madde veya mana tartışması yüzyıllarca devam etti ve Kur’an esas alınarak nur ve ziya olarak kabul ediliyordu.

 Ortadoğu’da insanların iradesi, beyni iğfal sırayla Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam hurafeleri tarafından iğfal edilmiş vaziyetteyken, toplumun ayak seslerinin duyulmaya başladığı sırada Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ulemadan bahsediyordu.

Bu ulema dedikleri kişilerin iç yüzünü bilmeyenler, bu Recep’in uleması uzayı keşfetmiş, orada yaşamın olduğunu ispatlamış birleri olduğunu sanacaklar! Bunların bir marifeti olsaydı toplumu rezil hurafelerden kurtarıp cağ ile buluştururlardı. Biz bunların ne olduğunu çok iyi biliyoruz.

 Bunlar Apollonun aya insan indirmeden önce ayın nur olduğunu, madde olmadığını söylüyorlardı. O gün yüzümüze bunu iddia eden utanmazlar insanoğlundan özür dilemediler. Utanmazlıklarına farklı bir şekilde devam ediyorlar. Yakında aya yolcu seferleri yapılacak. Müracaatlar başladığı zaman seyahat organizatörlerine ilk yolculardan dünyanın en tanınmış Müslüman, Hıristiyan ve Yahudi din adamlarından üç kişiye kontenjan ayrılmasını teklif etmeli.

 Doğal olarak hurafecilerin masraflarını toplum değil, dini kurumlar ödemelidir. Hem hurafelerle mağdur olmak hem de hurafecilerin masraflarını üstlenmek adil değildir.

 Vatikan’ın horozu kurtuldu. O daha evvel insanlıktan özür diledi. Dünyanın öküzün başının üstünde olma yalanının kefaretini ödediler.

 Seyahatten döndükten sonra dünya televizyonlarından insanlara hitaben yolculuklarını anlattıktan sonra insanlıktan özür dilemelidirler. Özür dilenmedikçe suçlu affedilmez. Bunun kuralı budur. Soykırım suçları, Allahın adına yalan söylemek ve üfürükçülük suçları, işgal suçları büyük suçlardır.

Bu suçların failleri günümüzdeki temsilcileri kendilerini biliyorlar. Hala bu tür suçlara iştirak edenler, bu suça iştirak etmenin müeyyidesi olduğunu bilmelidirler. Biz toplum olarak onların özür dilemesi koşuluyla affetme büyüklüğünü göstereceğiz.

 Artık üfürükçüler eskisi gibi kendilerini alim statüsünde gösteremezler. Dünyayı, insan ruhunu kirlettikleri kadar kirlettiler. Bundan sonra belediye çevre temizlik faaliyeti gibi bilgi kirliliğine karşı temizlik sektörleri geliştirilecektir. Başına sarık, üstüne cübbe geçiren ulema olarak ortaya atılamaz. Alim olmanın ispatı istenecektir.

Din adamı olmak için alım olma şartı getirilecektir. Alim olmadan din adamı olunmaz, ancak ancak üfürükçü olunur. Yeni anayasaya laiklik ile birlikte mutlaka din adamı olmak için yüksek öğrenim şartı , sosyoloji, modern hukuk, felsefe dalı zorunluluğuyla birlikte tez şartı getirilmelidir.

 Dini iyi bilen din adamlarıyla Alimler aynı kategoriye girmezler. Alim genel bir kavramdır. İlim dallara ayrıldığı gibi âlim de dallara ayrılıyor. Yerel tariflere göre kuran okuyanlar alim sayılır ama bilimsel düşünce dünyasında böyle değildir. Dini bilim kategorisine aldığınız zaman onlara din alimi diyebilirsiniz. Bizim kasabada avare bir deli vardı, ona “derin ulemalardandır” diyorlardı. Belki Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ulema dediği kişi bizim köyün delisidir.

 Bir çok yerde üfürükçülere de alim diyorlar. Ne ilim ne de alim böyle ucuz değildir. İlmin ispatlı, kanunları ve teorileri olduğu gibi, buna vakıf olan kişi ise alimdir. Din, tarihi, sosyoloji tarihini kapsadığı için kendine ilim olarak yer bulabildi.  Din alimleri de bu kapsamda ona sahip oldukları taktirde alım sıfatını alabilirler. Mitoloji kendine yer bulamıyor ve kimse mitoloji alimi olmak istemiyor, çünkü uyduruktur.

 Hurafe ve bidat konuları dünyada en fazla tahribat yattığı için konu olarak işledik. Hurafe ve bidatin dinleri ve sosyalist anlayışı ne rezil hale getirdiğini hepimiz biliyoruz. Dinde bidatın nasıl gerçekleştiğini anlattık. Sosyalizmde lideri tanrılaştırmak diye bir rezillik yoktur ama devletler ve örgütler neden liderleri diktatörlüğe tırmandıran bidat rezilliğini sergiliyorlar? İşte buna politik bidat deniyor. Politika cağımızın hizip kapsamında olduğuna göre bidatın sonuçları cağımızda daha büyük acılara neden olabiliyor.

 Mistik düşüncelerin ve yalanların felaket boyutunda estiği geleneksel aile yaşamında şekillenen insanların ilerici olduğunu iddia eden nesli de kendi anlayışında bidat ve hurafeleri biçimlendirdikleri gözden kaçmıyor. İlkel kahramanlık övgüleri, olağanüstülükte tanrılaşmalar, tanrıçalaşmalar, şehadetler, putperestlikler, gazilikler daha neler neler…! Yoksa dinlerden ve dincilerden daha ilerici olduğunuzu mu sandınız?

Yorum bırakın