kaniyasor

kaniyasor.WordPress.com

OYUNUN SON SAHNESİNE DOĞRU

Posted by kaniyasor 26 Aralık 2011

Hasta adam Osmanlı’nın can çekiştiği son yıllarında Avrupa’nın faşist mihrakları Anadolu’da bir küçük Ön Avrupa devleti inşa etmek için ön hazırlıklara başladılar. O zaman Almanya’da Yahudiler önemli konumdaydılar. Selanik Yahudileriyle birlikte önemli projelere imza attılar. 1913 yılında Bab-i Ali’ye baskın düzenleyerek hükümeti devirip İttihat ve Terakki hükümetini kurdular. Bu hükümet bu rezillerin tarihiyle iftihar ediyor!

 Bu tarihten sonra, Osmanlı karanlık mezarlığının şeriat yaşamında uyuşan Anadolu toplumlarını kolaylıkla yönlendirme imkânlarına sahip oldular. Anadolu’nun en bilinçli toplumu durumunda olan Ermenileri etkisizleştirmek için önlemler baştan beri alınmıştı. Kardeşlik mesajları verilmişti, Ermeni milli haklarından bahşedilmişti.

 TC’nin alışılmış taktiğidir, her yumuşak bir tavrın arkasında sert bir darbe gelir. Ermeni soykırımından bir yıl önce Türk-Ermeni kardeşlik festivalleri yapıldı. Güven duyguları arttıktan sonra Ermeni gençlerini askere aldı. Bu askerleri Çanakkale’de danışıklı savaşta topun ağzına verdiler. Sarıkamış’ta, soğuk dağlara yönlendirilip soğukta donduruldu. Aynı zamanda Ermeni katliamına başladılar.

 Başbakan yardımcısı Bülent Arınç’ın yumuşak sözleri, umut aşılayan konuşmaları başkaları tarafından alkışlandığı zaman benim aklıma Ermeni katliamı öncesinde İttihat ve Terakki canilerinin sahte yumuşak yüzleri geldi.

 1980 yılında Türk güvenlik birimlerine verilen eğitimde ” …..biz silahlı Kurdleri, istediğimiz zaman koyduğumuz yerden alabiliriz, bizim için tehlikeli olan Kurdler, silahsız olan Kurdlerdir. Bunlara karşı verilen psikolojik savaşla birlikte daha etkili mücadele etmeliyiz …..” denmişti. Bunu bize aktaran değerli Kurd Kekê Mahmut’un kulakları çınlasın! Yorumu da kendisi gibi değerliydi. Eğer polislik mesleğinden atıldıktan sonra devlet tarafından vurulmadıysa ona uzun ömürler dilerim.

 Biçimlendirdikleri Kurdler darmadağan, kimi arabesk, kimi alaturka, kimi Selanîkî. İlah  fanatikleri bir başka alem! Ne olacak halimiz? Türkiye’nin faşist yapılanması Avrupalı patronlarından çok şey örgendiler. Tecrübelidirler. Yine başımıza bir çorap örmekle meşguller. Galiba bu sefer Bülent Araınç kadar kibar bir çorap olacak!

 1968’den sonra oluşan Kurd özgürlük potansiyeli Kurdistan’ın çehresini değiştirecek düzeye geldiğinde 1970’lerin kuşağı daha leb demeden TC leblebiyi sundu. Tüm Kurdleri tek havuzda toplayarak kontrol edilebilir durumda otuz yıl umut denen hastalıkla oyaladı. Savaştırarak oyaladı. Savaştırarak Kurd dinamizmini toprağa gömdü. Ana yüreklerine ateşler düşürdü!

 Birinci Dünya savaşında Nursî diniyle Kurdleri ehli iman eylediği gibi bu dönemde de Kurdleri siyasi İlah’a sadakat imanına gömdü. Kurdlerin feodal otoritelerine karşı imanları zayıflamıştı. Şimdi daha müessir bir iman yaratıldı. Bijîci yeni sadık mü’minler!

 Ermeni katliamında bir milyondan fazla insan ortadan kaldırıldı. Türkiye’nin Kurdlere karşı geliştirdiği ‘qerbelek’ savaşta görüntüde insan kaybı az. Yani bir milyondan daha az. Ölümlerin diğer şeklini kimse hesap edemiyor. Kaç kişi ‘alaturka” şahsiyete intikal ettiğini kaç kişi biliyor? Ermeni katliamından çok fazla insan yeni bir kişiliğe intikal ederek ölümden beter ölmüştür! Bunlara da ‘qerbelek ölüm’ denebilir. Başka ne söylenebilir?

 Bu süreçte siyasi ağalara karşı sadakatin geliştirilmesi için siyasi ağalar klonlama yoluyla yaratıldı. Türkiye Üniversitelerinde sol üfüren Yalçın Küçük hoca takviye edildi. Arkasında ‘Küçük’ler sıra sıra dizildi. Derin general Veli Küçük veli mi veli! Bu veliler eski velileri, nebileri cebinden çıkarırlar. Profesör Tansu Çiller, hukukçu Veli Mehmet Ağar! Cephanelik Bedrettin Dalan velilerin velisidir. Silahları ışınlama tekniğiyle silaha muhtaç savaş yoksullarına iletiyordu!

 Bunlar hepsi kozmik imandan gücünü aldılar. Bu iman 20.Yüzyılın imanıdır. İlkel inançlarla karıştırmayalım, çağımızın üfürükçüleri bilim tekniğiyle üfürürler!

Artık bu kır katırın hem huyunu ve hem tüyünü örgendik. Tekmesini yedikçe aklımız başımıza gelir. Gelmesine gelir ama çok çabuk unutuyoruz. Balık hafızalılık mı ne, öyle bir şey…

 Hükümet bir şeyler yumurtluyor. Bazı işaretler veriyor. Çok sayıda insan tutukladığına göre kendi Silivri Tımarhane sakinlerini serbest bırakmak için malzeme yaratıyor. Silivri mahkûmlarından generaller ve Yalçın Küçük’e denk bir potansiyel olmalı ki Silivri işkencecilerini affedebilmek için Kurd -Türk terazisi denk gelsin. Böylelikle bize işkence eden işkencecilerimize hakkımızı helal edelim. Bize ‘’Bize yaptığınız işkenceler helal olsun işkenceci kardeş!’’ detirtecekler.

 Biz kime ne yaptık ki karşılıklı helalleşelim? Savaş oyunu da onlara aittir!

 Ne gülünç sahne! İyi valla! İşkence et, işkenceyle kinlendirip savaşa yönlendir, evlatları ana kucağından çıkar savaşa yem et, sonra ‘’hakkım sana helal olsun celladım!’’ de! Savaşı planlayıp Anadolu halklarını ‘Türklük’ çatısı altında birleştirenlere hakkımızı helal etmeyiz! Kurdler sizin kobayınız değil! Tenekelerden ‘Türklük’ yaratmak için ille Kurdleri kobay olarak mı kullanmak gerekiyor?

 Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları kendi adamlarının serbest kalması için Kurdlerin serbest kalmasına itiraz etmeyecek. Bu savaş Türkiye’yi Kurdlerin bağımsızlaşması  tehlikesine karşı geliştirilen bir savaş oyunuydu. Savaş oyunları sanıldığı gibi kolay değildir. Bazı ailelerin tüm evlatları bu oyunda kaybedildi. Savaş oyununda oyunu görebilecek yetenekteki bilinçli insanlarımız infaz edildi!

 Kurd patronlar! Bülent Arınç! Beyaz katliamda yok olan şahsiyetler, savaşta kaybedilen Kurd gençlerinin ebeveynleri ne düşünecekler? Kan üzerinde politika üretmek kolay mı? Fitil fitil insanın burnundan gelir!

 Aftan sonra strateji misyonerlerinizi korumak için ev hapsini de gündeme getireceksiniz biliyoruz. Kan üzerinden yaşam kuran, politika üreten hiç kimse iflah olmaz.

 Bizim neslimiz ölüm üzerinde yaşam kuran insanların nasıl insanlıktan çıktıklarına şahit oldu.  Türkiye bu acıların bedelini bir şekilde ödeyecektir. Ya tüm Kurd düşmanlığı yapan Türkler ve Kurdler keçi uyuzu olacak, ya da bir başka felaket!

 Palu’ya bağlı Ohu ovasında Dep, Yığ, Gırbo Ermenilerini katlederek topraklarını işgal eden Palu beyleri iflah olmayacak. Fitil fitil burunlarından gelecek. Nesilleri kalmayacak. Suçluluğun insanı içten kemirip bitirmesi kadar büyük acı yoktur.

 Palu mıntıkasında Dep’e yakın bir köyde canına karşılık şeyhe köle yapılan bir Ermeni’nin, köleliğe ve katledilen ailesinin acısına dayamayıp kendine taş bağlayarak çimenli gölde intihar etmiştir. ‘Gavur’ diye cesedi köyün altına atılmış, orada kuşa kurda yem olmuş! Puştlar! Bu mudur sizin imanınız, dininiz, inancınız, vicdanınız?

 Ben doğduktan 30 yıl önce Ermeni katliamı olmuş. İkinci  Dünya Savaşı’nın barışla sonuçlandığı yıl doğduğumda, katliamı gören annem ve babam 40 yaşlarındaymışlar.  Katliamı görenlerden her gün bu acıları dinledik. Bu yetmiyormuş gibi, 3o yıldır savaş oyununda acı çekiyoruz. Savaşanlar kaybedecek, savaştıranlar kazanacak!  Bu adalet mi yoksa bir bedel mi?

Yorum bırakın