kaniyasor

kaniyasor.WordPress.com

KENDİNE TUTSAK DÜŞEN İNSAN GELİŞMEZ

Posted by kaniyasor 9 Şubat 2012

Geriliğin; tutsaklığın, ezberlerin, magandalığın en fazla olduğu siyasal çevreler kendine tutsak düşmüş bağnaz din gericiliği fanatikler ile sol fanatiklerdir. Bunlar dünyanın gidişatından habersiz olan çevrelerdir. Kemalist sol ile ırkçı-milliyetçi Kemalist sağın muhalefette kardeşleşmesi bunun bir sonucudur.

Bunu nazari olarak anlatmak pek önemli değil, nedenleri çok önemlidir. İnsan nasıl gericileşir?

İnsan ilerici olduğunu sanmazsa gericileşmez. Bu korkunç sonuç, insanın kendini ilerici sanmasından kaynaklanıyor.

Belki tren yolculuğunda bu yanılgıyı tren garlarında dururken farkedenler olmuştur. Kompartımanda yerinizde otururken aniden treninizin hareket ettiğini görürsünüz. Bir süre sonra treninizin yerinde durduğunu fark ederek yanıldığınızı ve yanınızdaki trenin ilerlediğini görürsünüz. Bu bir yanılmadır. İnsanlar yanılmalarla kendi kendilerini kandırırlar.

O zaman bu yanılgının nedenini düşünürken fizik kanunlarına pratik de olsa başvurursunuz ama siyasette yanılgının nedenini de doğru saptamak için bir vesile yaparken utanmaya gerek yoktur. İnsan kendi geriliğini kalıcılaştırmakta inatçı olmamalıdır.

İnsan kendi geriliğini saklarken girdiği çabanın maliyeti çok büyüktür! Hele isim vermek istemedim bir kesim var, asaleten doğuştan ilerici olduğunu sanırlar. Gericilik kimsenin tekelinde olamaz, geri olan her kese kısmet olur.  İnsanın ilerici olduğunu iddia etmesi ise çok komik oluyor. Nereye kadar ilerici, başı nerededir sonu nerede?

Belki bu örnek kendilerini ilerici görenlere bir yararı olamayacak derecede yanılgılar insanlara egemen olmuştur. Bu durumu geriliğin kaderi olarak kabul etmemek gerekir. Geriliği aşmak için her imkana ulaşma şansı vardır.

Sol siyasilerin neden gericileştiklerini saptayabiliriz. Bu yazgı sadece Türkiye’deki ve Kurdistan’daki solun yazgısı değildir. Bu bir dünya sorunudur. Her ileri, her yeni, zamanını doldurduğunda eskir. Eski geri ise eskicilik gericiliktir. Sol kendini yeniden yaratmadıkça gerici kalır. Rehavete neden olan övgülerin yalan şemsiyesi altında gerilikte israr etmek sol hastalığı daha müzminleştirir.

Dünya uygarlıklarını incelediğimizde uygarlıklar da kendi övgülerine rehavete  kurban olmaya başladıktan sonra gericileşmeye başladıklarını görürüz. Bu zaman diliminde insanlar evrimci yeteneklerini kaybetmiş ve gericileşmeye başladıkları dönemdir.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti Avrupa’nın bir uydusu olarak kurulduğu halde, Avrupa Demokratik Uygarlığa ulaşmış bir sürece girdiğinde o yerinde saydı. Övgülerle geçirdiği yarım yüzyılda biz hala çarık giyiyorduk. Köle sahipleri Ankara caddelerinde tankları yürütürken kendi diktatörlerini yüceltmekle meşguldü.

Başkentlerde, diktatörlüklerin kuruluş bayramlarında,  kölelerin kendi elleriyle çamurdan yarattıkları cici tanrılarının övgüsünde mutlu gibi görünüyorlardı. Tanklar başkent caddelerinde Tribünlerde oturan köle sahiplerinin önünden geçerken,  seyirciliğe koşturulan her kes yarattıkları kendi despot tanrılara tutsak düşmüş nasırlı ellerin cılız parmaklarıyla zafer işareti yapıyorlardı.

işte bu görkemlerin balonları söndükten sonra yaratılan suni kişiliklerin balonları kolay kolay sönmez. Bunlar din kurgusunun sahipleri gibi kendi yalanlarının tutsağı olurlar. Bu tutsakların her biri aynaya baktıklarında kendilerini Hitler, Atatürk, Stalin veya Cüneyt Arkın olarak görürler.

Ne komik değil mi? Söz aramızda çocukluğumda ben de aynaya baktığımda kendimi Atatürk görüyordum. İsmi ‘Kemal’ olan ve olmayan bazı Kurd liderleri hala kendilerini öyle görüyorlar. Başka ne yapsınlar fakirler? Çocukluklarında her sabah Türklük yemini ediyorlardı. Yemine bağlı kalıyorlar işte! Siz de günlük hayatınızda verdiğiniz sözlere bağlı kalmaz mısınız?

İşte bütün sorunların derinliğinde tutsaklıkta kanıksanan köleliğe sadakat yeminleridir. Kimi dinsel sadakatte bu şekilde biçimleniyor, kimi ideolojik tuzaklarda. Bunun alt yapısı oluştuktan sonra derin ustalar insana istedikleri biçimleri vermekte zorlanmazlar.

İnsan bu maceralı yolculukta kendine tutsak düşmezse başkalarına tutsak olmaz. Değişmemenin nedeni insanın kendisidir. Dış etken değişimin tahrikçi öğesi olabiliyor. Zıtların kapışmasında insan yeni yeni arayışlara çıkarak düşüncede evrimsel katkılar yapar. Bu değişim çabası insanın kedine karşı verdikleri mücadele ile kendi devrimsel zaferine ulaşır.

Bunun için zafer bayramlarına gereksinim duymaz. Artık bilimin aydınlattığı yoldadır. Böyle yollar fazla engebeli değildir ancak, insanın kendisiyle kapışmasının ibresi daha yüksektir. İnsanın içinde esen rüzgarlar, lodos olur, tayfun olur. Savaş mevzi değiştirdiği için yaşam şiddetsiz kalır.

İnsan ve toplum kendi eski durumunu bilmeden yeni durumunu ve geleceğini doğru göremez. Geçmişi olmayan yapay ulusların biçimsizliği de bundan değil mi? Toplum hem eski durumunu hem de eskicilerini tanımak zorundadır.

Bireyde de aynıdır. Birey neydi, ne oldu, ne olacak sürecinin bilincinde olmak zorundadır. İnsan kendi eskiciliğini bilmezse, yenilendiği evrimci ve devrimci durumunu da bilmez.

İnsan kendi eski durumuna bir kahkaha atarak hiç bir şey bilmediğini fark ederek bilimin kuyruğundan yakalayıp düşüncenin alfabesinden başlamak üzere fiziğin estetiği olan düşünce cennetinin yolculuğuna çıkar.

Acaba onlarca yıl kendi ezberleriyle düşündüğünü sanan insanlar bu hale düşmenin nedenini hiç düşündüler mi? Aynada insanın kendini Mustafa kemal olarak görmesi düşünmeyi dondururr. Çünkü onun için Mustafa kemal olmak son noktadır. Sona ulaştığına göre artık bilime, bilgiye, düşünceye ihtiyacı kalmaz. Yalanla doyum desek yerindedir, ama açlıktan öleceğini hesap edemiyor artık.

Bazı siyasi analizlere göre Türkiye’yi yönlendirici uluslararası güç, topluma ters düşmüş, toplum tarafından benimsenmeyen ömrünü doldurmuş Kemalistler ve yukarda detayları ile anlattığımız diğer anlayışlar muhalefete düşürülerek toplumun demokrat, evrimci ve liberal demokrat sağ ile muhafazakârlardan oluşmuş sağduyuyu iktidarda tutma becerisini sağlanmışlar. Bu durum, bu telaş eskicilerden kurtulmak içindir. Eskiciler ilerici olduklarına devam etsinler bakalım!

Bu analize göre yaşadığımız dünya’nın sorumluluk bilincinde olan ve sağır sultan bile kendini aynada Atatürk olarak gören kişilikleri gözden çıkarmıştır. Keşke bu kişilik Türkiye’de yaşayan Kurdlere de bulaşmasaydı! Dünya bizi bizden daha iyi tanıyor.

Başbakan Tayyip her kese soru sordu. Demek istiyor ki Vatikan yalan merkezli Avrupa Hıristiyan Şeriatçıları para ile cennette arsa satışı yaptıkları halde modernleştiler, Türkiye’de biz Müslümanlar olarak cenneti bedava verdiğimiz gibi her erkeğe 40 tane huriyi eşantiyon olarak verdiğimiz halde neden modern olmayalım?

Kemalist solun ve Kemalist faşistlerin insan beynine yaptığı zulümden dolayı mecalimiz kalmadı ama Başbakanın bu hurili cenneti modernizm cilasında topluma müjdelemesi insanı güldürerek yaşam veriyor!

Neden bu derin soruya doğru cevap verilmiyor. Muhalefet Kendilerini hep Kocatepe’de gördüğü için düşünme yeteneklerini  kaybetmiş durumdadır. Sadece lümpen tavırlarla kabadayı naraları atılıyor!

Almanya’da tebdili kıyafetle dolaşan Bedrettin dalan Avrupa diplomasisinde başarılı olamadı. Avrupa Kemalizm kurgusunun sahibi olduğu için Kemalist faşizmi iyi tanıyor. Kendi dışkısıyla oynamaz! Bedrettin Dalanın arazisindeki o silahlar işe yaramadığı için Bedrettin bey çok üzülüyor. Kemalizm bu gezegenden kovuluyor, başka gezegenler ise onlara yer vermiyor. İşte Türkiye’de çözülemez duruma gelen sorun budur. Kurd sorunu da buna takılı kaldığı için çözülemiyor.

Yorum bırakın