kaniyasor

kaniyasor.WordPress.com

TOPLUMSAL TRAVMALAR

Posted by kaniyasor 24 Şubat 2012

Çok yüzlülük bir travmanın sonucudur. Toplumda genelde iki yüzlülük kavram olarak kullanılır. Bu durum her yerde ortaya çıkar. İnsanın doğasıyla ilgilidir. Bu doğada insanın göstermeye çalıştığı yüzüyle, şiddeti esas alan bir canlı türüne ait olmasından dolayı bilinçaltında sürekli mevzide duran gerçek yüzü. İnsanların üzerine hafifçe gittiğiniz zaman bu bu maskelenmiş yüz mevziden çıkıp topu-tüfeğiyle ortaya çıkıyor.

Bu durum toplumsal travmaların insan yaşamını kendi emrine almadığı koşullarda iki yüzlülük olarak ifade edilir. Tek yüzlü insanın oluşması koşulların sağlıklı olması koşuluna bağlıdır. O koşullarda ancak mümkündür ama mükemmele yakın, yani tek yüzlülüğe yakın bir durumun hâsıl olabileceği muhakkaktır.

Bu koşullarda biz ikiden fazla yüzlü olmanın nasıl oluştuğu üzerinde iyi düşünmemiz gerekiyor. Kimse birden fazla yüzle yaşamak istemez ama birden fazla yüze mahkûm olabiliyor. Toplumsal travmaların içinde olan insanlarda tek yüzlülüğün oluşması imkânı yoktur. Toplum öyle olaylarla karşı karşıya geliyor ki, bireylerin katline veya faklı şekillerde ölümüne neden olabiliyor.

Ortadoğu siyasal tahlilleriyle çok karsılaşıyoruz ancak psikolojik boyutta tam kapsamlı tahlillerle karsılaşamıyoruz. Bu coğrafyadan bahsedildiği zaman ya gericiliği, ya şiddeti, ya da adil olmayan sonuçların siyasal boyutları dile geliyor.

Ortadoğu’yu doğru tanımak için geçmişte meydana gelen olayların neden olduğu tahribatların ruhsal travmaları incelenmesi gerekiyor. Bunu ortaya çıkarmak için travmaya neden olan şiddetli olayların doğru incelenmesi gerekiyor. Her kes İslamın Mezopotamya ve Anadolu’daki seferlerini kahramanlık ve İslam’ın zaferi olarak tanımlarken olayın gerçek boyutu gözlerden kayboluyor.

Oysa bu tarihlerde nice insanlar katledilmiş, İslam orduları tarafından cariye olarak esir alınıp Mekke cariye pazarlarına sürüldüğü zaman geride kalan çocukların durumunu hesaba katmaz. Mezopotamya uygarlığı Mekke köleci orduları tarafından yakılıp yıkılırken olaydan sonra hayatta kalan insanların geçireceği travmalar, bu travmaların etkisinin ne zamana kadar süreceği hesapları bilimsel ölçülerle tahlil edilmemiştir.

Türk mahallede gördüğü Kurdü linç etmek ister, Kurdün neden metropolde olduğunun hesabını yapmaz. Linç olmayı göze alarak metropole gelmesinin nedenleri ve o nedenlerin insan üzerindeki psikolojik travmaları hesap etmiyor. Sadece Kürdün kuyruğuna, Alevinin mumuna kafayı takmıştır.

Anadolu’da katliamlara uğrayan tüm hakların sağlık durumları iyi değildir. Dünyanın her tarafında olaylar, savaşlar olmuştur elbette. Bu olaylar İslam orduları ile Moğolistan’dan ve Mekke’den kopup gelen talancı, yalancı, barbarlar kadar tahripkar olmamışlardır.

Bu coğrafyada yaşayan insanlar  teslimiyeti kanıksadıkları için bu olayları basit fetihler olarak görür. Aslında bu sonuçlar facia boyutundadırlar.

Bir Kürt, bir Ermeni, bir Alevi, Türkiye’de yaşayan tüm gayri Müslimler neden ikiden fazla yüzleri vardır?

Dersimli’nin çok yüzü vardır mesela. Katliam onu Tuncelili, Türk, Kemalist, Şii, Müslüman, Elazığlı, Devrimci, ulusal firar gibi yüzlere sürükledi. Bu durum, yaşamak için insanın savunma içgüdülerinin neden olduğu araçlardır. Arapların kendi iç meselesi olan Kerbela rezilliğini kendi kendine yük ettiler. Oysa Aleviler en fazla bu Mekkeli Ehl-i Beyt’ten en fazla darbe yemişlerdi.

Hz. Alinin zülfikari en fazla Alevilerin başını vurdu. Çünkü Alevi inancı o zaman Ortadoğu’da Kürtlerin yaşadığı alanlardaydı.  Önce o hedef vuruldu. Daha sonra  İslamın darbesini en fazla yiyen bir halk olarak İslamiyetin bayraktarlığını yaptılar, Selahaddînê Eyub’ler, Bediüzzahirler, bedüzzalimler, keklikler yarattılar. Bir yüzleri Kurd, bir yüzleri ümmeti Muhammed arabesk, bir yüzleri Mekke hacı Putperest. Katliam sonralarında yaşamını teslimiyette sürdürmek için her rengi almıştır.

Bu sonuçlarla şekillenen bu insanlar, sahip oldukları travma ürünü kişilikler nasıl olabilir? İsmail Beşikçi Hocamız Alevilerde çok yüzlülüğün neden olduğu çelişkileri çok iyi dile getirmişti. Çok sorular yönetilmişti. Kimse cevap bile vermedi. Kürtlerin kendileriyle çelişen siyasal duruşlarını tahlil etti, Hocaya gönderilen derin misyonerlerin tehditlerinden sonra daha fazla ileri gidemedi.

Psikolojik travma sıradan olaylarla ortay çıkmaz. Dolayısıyla çok yüzlülük sıradan bir durum değildir. Bu bir sonuçtur. Her travma bir sonuçtur. Mesela Türkiye’de her yıl sokaklarda kovalanıp yakalanan boğalara çocukların ve tüm büyüklerin gözleri önünde saplanan Hizbullahçı saturlarını gören insan sağlıklı kalamaz. Buna benzer geleneksel yaşam tüm toplumu hasta etmiştir.

Kanıksanan bu durum buna engel olabilecek tüm koşulları ortadan kaldırdığı için güçsüzlüğün ortamında travmatik bir toplum oluşur. Travmaya sürüklenen toplumun durumu travmaya neden olan aktör veya aktörler tarafından çaresiz bırakacak düzeyde dramatik bir durum vardır. Bu durum tehlike geçtikten sonra bile ortaya çıkan yeni sonuçlarla travmatik olarak  devam eder.

Alevi toplumu İslamın ilanından sonra öyle darbeler aldı ki, bu toplumların sağlıklı olması, sorunlarını kendi toplumsal özellikleri ve inançları içinde çözmeleri mümkün değildir. Günümüze kadar hep maske ile yaşayıp yaşamını sürdürmeyi esas aldığı için kolay kolay maskeleri çıkarmayacaktır. Çünkü insan ile maske uyumu, süreç içinde kaynaşmıştır.

Alevi kendini İslam-Şii inancının maskesi altında sakladıkça, hem inancından uzaklaşmış hem de çok yüzlü bir yaşam biçimine dönmüştür. Kurdler genel olarak bu durumdadır. Mezopotamya’nın İslam barbar orduları tarafından işgal edildikten sonra kendine ait fazla değerleri yaşayamıyor artık. İnancı ile birlikte Mezoptamya uygarlığının temel özelliği olan paylaşımcı komünal hümanist kişiliği yerine Mekke kültürel gelenekleri kapsıyor.

Travmaların neden olduğu kimlik ve inanç zafiyetlerinden başka Orta Asya talancı işgallerle kendine benzetme, Kuzey Kurdistan’da yeni kişilik özelliklerin ortaya çıkmasına neden oldu. Günümüzde buna Türk-İslam kişiliği diyoruz. Yani Mekke biçimsizliğine Orta Asya barbar özellikler ekleniyor. Bu koşullarda insanlarda kaç yüz teşekkül edebilir?

Bu gün eğer Kurdler resmi ideolojinin rüzgârında savrulup ulusal birliğe gelemiyorlarsa, hatta Türk resmi ideolojisinin istemlerini koşul olarak bu birliğin sağlanmasına engel oluyorsa insan yeteri kadar kendi katiline benzemiştir.

Mezopotamyalı hümanist olduğu için kolaylıkla talan edildi, çünkü barbarlığa karşı güvenlik açısından tedbirli değildi. Bu tedbirsizlik bir kaç korsan Mekke aşiretlerinin silahlı istilasıyla ele geçirilip tahrip edildi. Bu talanın yarattığı zenginlik üzerinde güçlü İslam devletleri ve orduları yaratıldı. Bu güç coğrafyamızın diğer halklarını da kendine bezeterek hala insanoğlu için cehaletin ve karanlığın mümessili olarak bir tehdit unsurudur

Mezopotamya’nın kadim yerlilerinden Asurlular da bu yüzden kaybettiler ve yaşadıkları travmalarla bu coğrafyanın çok yüzlü sonuçlarıyla biçimlendiler.

Teorik olarak anlatım tek başına konuların kavranmasına yardımcı olamıyor. Onu niçin mutlaka deneyler gereklidir. Fizik, kimya gibi alanlarda deney esas alındığı gibi sosyal tahliller de deneye dayanmadığı zaman inandırıcı olamıyor.

(aşağıdaki DENEY-I- ve DENEY -II- gerçek yaşamdan alınmıştır)

DENEY -I-

Bir ateisti inceleyelim:

-Dini inancınız nadir?

-Ben ateistim.

– Neden ateistsiniz?

Gördüğünüz gibi Yezit’in torunları Maraşı, Çorumu, Dersimi, Gaziyi yakıp yıktılar. Bu gericilere karşı mücadele edilmelidir.  Devrimciyiz, Kerbela’nın hesabı sorulmalıdır.

-Ben size ‘neden ateistsiniz’ sorusunu sormuştum. Cevabı alamadım, siz Alevi misiniz?

-Evet ben Aleviyim.

-Ben size inancınızı sorduğumda ateist olduğunuz söylemiştiniz, neden vaz geçtiniz?

-Ben vaz geçmedim, ateistim ve aleviyim.

-Nerelisiniz?

– Tunceliliyim, eskiden buraya Dersim diyorlarmış.

Yani Kürtsünüz.

-Ben Aleviyim

Alevilik nedir?

-Ali imamımız, seyit pirimiz, Mustafa Kemal rehberimiz, 71 milleti bir biliriz. Eline, beline, diline sahip ol! Hü erenler!

– Ama senin imam dediğin Ali beş vakit namaz kılıp, şeriat için savaştı. Rehber dediğiniz Mustafa kemal Paşa Dersimin katliamında tek otoritedir.

Haşa Ali Şeriatçı değil Ehl-İ Beyttendir, kimseye secde etmez. Mustafa Kemal Bektaşidir, bizim rehberimizdir.

Gördüğünüz gibi burada ikiden fazla yüzler var.:

1-Dinsizdir

2-Dindardır, çünkü Şiiliği savunuyor, şeriat için savaşan Hz. Ali’yi seviyor.

3-Travmalar onu kolaylıkla yalan söyleyebilecek duruma getirmiş, milliyet ile inançları karıştırıyor. Yalancıdır.

4-Ateist değil, teisttir

5-Kerbelaya sahip çıktığına göre. Şiidir. Arapların iç sorunuyla ilgili olduğuna göre kendini Arap olarak görür.Gördüğünüz gibi İslamın 5 şartı kadar 5 yüze sahip, dinsiz olarak kendini ifade ederken Şii İslam olarak ortaya çıktı ve Şiiler Alevi olmadığına göre o da Alevi sayılmaz. Çok öfkelidir, bu öfkesi yüzyıllarca ona uygulanan katliamın acılarından geliyor. İddia ettiği gibi devrimci değildir. Öfkenin tutsaklığında baltayı ayaklarına vurur. Maraş, Çorum, Dersim katliamlarının devletin bir derin projesinin ürünü olduğu halde İslam Ehli-Sünnetini sorumlu tuttu. Biz bu sonuçların neden olduğu kişilik biçimlerini tahlil etmek zorundayız. Aksi takdirde insan katiline sevdalanarak tamamıyla bitme noktasına gelebilir.

DENEY-II-

1979 yılında Kurdistanın bir köyünden vizesizlik avantajından yararlanarak Almanya’ya gelen 5 kişinin Almanya’da kalabilmek için biri İlticaya başvurmalarını öneriyor. Bunun üzerine iltica başvurusunu onların Almancı bir köylüleri tercüman olarak Avukata götürülüp iltica başvurusu yapılıyor. Akşam kaçak olarak çalıştıkları işyerindeki onlara tahsis edilmiş eve geliyorlar.

Hepsi belirsiz bir şaşkınlık içindedirler. Biri birinin yüzüne bakıyorlar, hepsinin yüzü asık. Onların içinde en akıllıi ve öncü konumundaki kişi Kürtçe olarak “va çi gûye me xwar? Min bihîst, em îro şuva bayrağa Türkiyeyê bi stêrk û heyv,  bi vî çavê xwe nikarin bibînin, em gerê rêya Türkiyeyê bîr bikin(Bu ne moktu biz yedik, biz bundan sonra ay yıldızlı Türk bayrağını aha bu gözlerimizle göremeyeceğiz, Türkiyenin yolunu unutacağız)“ deyip ağlamaya başlayınca diğerlerinde ağlama sesleri daha yükselir.

Bu insanlardan bazılarını bu ağlamalardan on yıl sonra Kurd etkinliklerinde gördüm. Artık Kurd sorununu tartışıyorlardı. Bu ikinci deneyde yüz sayısı aynı şekildedir. Travmalar onları iki yüzlülükten çok yüzlülüğe mahkum edip bu yeni yaşam kanıksanmıştır. Bölge dengelerinin değişmesiyle elbette insanlar değişim sürecine girer, ancak travmaların tesiri yüz yılları alır.

Sünni Kurdleri tahlil etsek kişiliklerde 100 yüz çıkar. Bunun için deneye gerek duymadım, yazıyı kısa tutmak zorundayız. Kurdlerin Ehl-i Sünnet Ve’l Cemaat dünyasına girsek günlerce yazmamız gerekiyor.

Bir Yanıt to “TOPLUMSAL TRAVMALAR”

  1. Kani hevalcan silav, ellerinize saglik güzel dost… yazilariniz aci gercekleri dile getiyor…böylesi güzel-bilimsel ve bir o kadar gelistirici.. Platforma Kurden

Yorum bırakın