kaniyasor

kaniyasor.WordPress.com

REZİL BİR CUMHURİYETİN REZİL ÇELİŞKİLERİ

Posted by kaniyasor 22 Mart 2012

Bu yıl Newrozun valiliklerce yasaklanması dağılma tehlikesi geçiren Ak Parti Hükümetinin durumunu kurtarmak içindi. Türk toplumunun desteğini almak için Kürt kanı akıtılmalıydı! Sadist bir toplumdan başka bir şey beklenmez. Kurdler barışçıl bir politik atmosfere girseler, bu sadistler ‘’bittiler, tükendiler’’ söylemlerine girerler.

Partiler iktidarda olmak veya iktidarda kalmak için Türk toplumun gönlünü hoş etmek için ‘Kürd’ü hançerlemek zorundadır. Sadist toplum başka bir şekilde rahatlamaz ve iktidara destek vermez!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, insanlığın kendi tarihlerinde ilk defa zulme karşı köleci toplumdan günümüze kadar insanlar üzerinde tahakküm eden pervasız egemen güce karşı devrimsel çıkış yaptığı sırada İtalya ve Almanya’nın paralelinde karşı devrimci güç olarak ortaya çıktı. Dünyada faşizm tasfiye olurken Türkiye’de dinsel bir kimlikle takviye edilerek devam etmektedir.

Elbette hiç bir faşist devlet gerekli değildir. Faşizmin tahribatlarından dolayı insanlık erozyonuna uğrayan tüm toplumlar yasadıkları o talihsizliği düşünmek bile istemiyorlar. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin en bariz özelliği yapay devlet oluşudur. Bu durumda sınıfların da sistemin arka bahçesi olarak biçimlenmesine neden oluyor. Bu sistemler kadro iktidarları olarak bu sınıflara dayanarak uzun ömürlü olmalarını sağlıyor.

Kemalist sistem hür teşebbüsü %25 nispetinde sınırlandırılarak ekonominin kadro hükümetlerinin denetiminden çıkmasını engelliyordu. %75 nispetle İktisadi Devlet Teşekkülleri sistemi ayakta tutan potansiyelin arpalıkları olarak ekonomiyi bu çete devletinin denetiminde kalmasını sağlıyordu.

Türk sosyalistlerinin övüp bitiremedikleri Köy Enstitüleri Milliyetçi Sosyalist (Nazi)kadrolarının eğitim stratejisini benimsedi. Bilinçli, yetenekli, meslek ehillerini Kemalizm’in kadroları olarak uzun vadeli sistemin ihtiyaçlarını karşılayacak biçimde planlanmıştı.

Almanya’nın İkinci Dünya Savaşında yenilmesiyle faşizmin müttefiki Türkiye’nin Kemalist sistemi Alman Nazi dayanaklarını kaybedince kısa süre sonra faşist CHP iktidardan düştüğü gibi toplum İsmet İnönü’yü domates yağmuruna tuttu.

Dikkat edilirse 1950 yıllarında Menderes döneminde yatırımların halka yansımasıyla, Türkiye’de büyük değişimler olmuştu. Kurdler kendi dillerinden kendi ezgilerini bu süreçte Erivan Radyosundan dinlemeye başlamışlardı.

27 Mayıs 1960 rezil faşist darbenin daha ilk günlerinde belediye parkının çay ocağındaki radyodan yükselen M. Arîfê Cizrewî’nin sesi bir subayın radyoyu başının üzerine kaldırıp yere çalmasıyla susmuştu. Çocukluğumda şahit olduğum ilk zulüm buydu. Bu süreçten sonra milliyetçi anlayışlara sol cilalar sürülerek sahte ilericilik siyasal piyasaya sürülüyordu.

1984 Yıllarından itibaren Turgut Özal’ın iktidar dönemleriyle aynı şekilde ekonominin topluma açılması Türk Silahlı Kuvvetlerinin huzursuz olmasına neden olmuş, ardından bir sürü olaylar meydana gelmişti. Faşizmin Kurd karşılığında toplumda yer bulması için Kurdlere karşı savaş planı uygulamaya sokuldu.

Günümüzde Anadolu Sermayesinin ekonomiye ortak olması militarizmi huzursuz ettiği gibi Kemalist Faşist Devletin biçimlendirdiği Sermaye ve aynı şekilde Kemalizm’in biçimlendirdiği yapay sol huzursuz oldular. Halkın evlatları kendi renkleriyle hayatin her alanına girdiler. Bununla birlikte toplum da kendi adetlerindeki giyinme tarzıyla Kemalizm’in tek tipliliğinin gri rengini sabote ediyordu.

Türkiye’de sınıf sorunlarına baktığımızda Türkiye’nin Osmanlı Mezarlığı üstünde kurulan bir Avrupa kolonisi olduğu gerçeğini hiç bir zaman unutmamalıyız. Bilhassa kendilerini ilerici sananlar Türkiye’yi normal koşulların gelişim sürecindeymiş gibi değerlendirerek bazı sonuçlara ulaşmaları sakat bir anlayıştır. Bu sakatlık yine sakat Türkiye’nin ürünü olan bir sakatlıktır. Türkiye’nin sağı, solu, aydını bu anormal koşullarda biçimlendiler.

Türkiye’nin toplumsal özelliklerinden dolayı sorunların ortaya konması, tahlili ve çözümü de farklı olabiliyor. Bunun nedeni sorunların sınıfsal tahlillerin dışında ele alınmasıdır. Kendilerini ilerici sananlar gericiliği kendi komşusunun başındaki örtüde görüyor. Şehirde işgücünü pazarlamaya gelen hala köleci toplum geleneklerini üzerinde taşıyan eski serf ve yeni işçi kendini ilerici, yanında çalıştığı işvereni gerici görür.

Kafası Kerbela Şii gericiliğiyle bunalmış Alevi kendini hem laik, hem ateist hem de aşırı dinciliğin ortasında görür. Hatta bunların hepsinin üzerinden sosyalizmi de sollayarak Komünistlik zirvesinde taht kurar! Bu renkli kişilik tam müzelik! Türkiye’de kendi kurallarında gelişen işçi sınıfı hareketleri köylü gençliğin dejenererasyonuna uğrayarak, çığırından çıkarıldı.

Türkiye’de Kurd sorunu, kadın sorunu da sınıf tahlilleri dışında tartışıldığı için sağlıklı bir değerlendirme ile karşılaşmamız mümkün olamıyor. Bir taraftan Türk Silahlı Kuvvetleri ve bu gücün cunta diktatörlükleri, bir taraftan sağlıksız koşullarda ortaya çıkan sol, bilime ve bilimi esas alan aydınlara ölümcül darbeler vurdular.

Biçimsizleştirilmiş ortam kendi broşürlerinin dışında olan nazariyeler, öğretiler bilim olarak görmez. Kopya yeteneklerini kullanarak Marsizm’i beğenmeyen hastalar çıkıyordu. Bilhassa Bediüzzarhirler’de olduğu gibi özel katipler tutan kurumsal yoğunlaşmalarda daha ileri gidilerek peygamberlik paradigmalarını bile düşünenler oldu. Osmanlı Mezarlığı hortlarsa, hortlakların Mehdilik, Peygamberlik çıkışları da beklenebilir elbette! Bu koşullarda solda ve sağ gerici sahada çok komik Mehdiler ortaya çıktı! Bunların ortak özellikleri bu dünyada cennetin protipini göstermek için etraflarına güzel bayanlar aldılar. Masallah! Hepsine Maşallah!

Tüm bu sorunları sınıf sorunlarının kapsamında ele almak zorundayız. Ruhani sınıf toplayıcılar sınıfının en örgütlü durumunda ilan ettikleri dinler üzerinden üretimi gasp ettikleri gibi köleci toplumun en kârlı metası olan kadın köle meta olarak tasarruf haklarına kavuşurlar. Bu gün bu sınıf gericiliği direkt veya dolaylı tehdit unsuru yaparak Türkiye’de politika üzerindeki vesayet güçlerini gösterirken kendileri uluslararası pazara düştüler.

Biz şimdi köleci toplum sisteminde değiliz itirazının hiç bir haklı gerekçesi yoktur. Sosyalist sistemde dahi insanın insan üzerindeki tahakkümü geleneğinin pratikte ortaya çıkması sınıf özelliklerinin uzun süre devam ettiğini gösterdi. Bu gün kravatsız yobazlar açık açık köleci toplumun özlemini dile getirirken yeni versiyon kravatlı yobazlar kapitalist biçimin tahakküm şeklini çağdaş göstererek insanın insan üzerindeki tahakkümünü meşru göstermeye çalışmaktadırlar.

Köylü kökenli sosyalistler tahakkümde kapitalist sınıfı sorumlu tutarken, kapitalistin de üretim dışı güçlerin baskısı altında inlediklerini bilmiyorlar. Proleter maske takan eski serf ve yeni işçi olan köylü, ekonomik mücadelenin dışında hiç bir şeyi hesaba katmadığı için üretim dışı güçlerin başında ruhani sınıfın ve askerin toplum üstündeki siyasal vesayetine bir anlam veremiyor. Sokakta ‘kahrolsun faşizm’ derken faşizmin militar savaşçılarının yargılandıkları Silivri’ye sahip çıkarak ne kadar köleliğin özlemini çektiğini dışa vuruyor!

Sosyal sınıflar konusunda yeni tanımlar getirmeliyiz. İnsanın muhafazakârlık özelliklerinden dolayı bir serfin giydiği eski ayakkabıyı kapitalist toplumda giydiği gibi sosyalist sistemde de giydiği anlaşıldı. Bir kapitalistin ise ur dedelerinin köleye bakışında işçiye baktığı vaki olmuştur. Sosyalist toplumda imtiyazlı bürokratın eski tarzda insan üzerinde tahakküm kurma şeklini sürdürdüğü pratikte görüldü.

Türkiye’de köleci toplum sisteminde olduğu gibi kadını meta görme geleneği bu muhafazakârlıktandır. Kadın ise kendini hala cariye görüyorsa, yani erkeğin kendisi üzerinde tasarruf hakkını onaylıyorsa muhafazakârlığın kendini kadınlarda yaşattığını gösteriyor.

Köylü gençlik kapitalizm öncesi yaşam biçimine mahkum olduğu için ne kapitalist sistemle uyumlu olabilir ne de sosyalist sistemle. İki çağdaş sistemleri beğenmemesinin nedeni kendisinin ilericiliğiyle ilgili değil, tam tersine kendisi bu iki sistemin çok gerisinde olduğu için sert bir karşıtlığı vardır.

Bir köylü genç neden burjuvaya karşı olabilir? Bu gencin mensup olduğu bir sınıfı vardır. Bu sınıf ya burjuva sisteminin gerisinde bir sisteme, ya da ilerisinde bir sistem ait olması gerekiyor. Siyasal hareketlerin tahlillinde bu durumlar gözden kaçırılıyor. Köylü genç sadece okumak için şehirle tanışıyor. Bu sırada çeşitli sınıflara mensup genç arkadaşları vardır. Her kes mensup olduğu sınıfın özelliklerinin sosyal yaşamındadır.

Köylünün sosyal yaşamı kapitalist sınıfların sosyal yaşamından çok geri ve farklıdır. Köylü birey eğitimin kendine tanıdığı imkanla kendi geriliğini saklarken gayet sinsi olmaktadır. Bilinçaltının biçimlenişi kendisini bir sürü sorunlarla karşı karşıya getiriyor. Yıldırım aşk gibi edindiği yıldırım siyasal kimlik onu büyük tehlikelere sürükleyebilir. Birey bir şekilde kendini ispatlaması gerekiyor. Kim erken el verirse onun siyasetine ithal olma imkânı doğar. Burada gencin bilinçaltı kaynaşmada etkili olabiliyor.

Her yaşam biçimi geçmişinin tüm özelliklerini taşıyabilir. İstanbul’da kapitalizm öncesi tüm sistemlerin ve o sistemlere ait sınıf özellerini taşıyabilir. Birey istese de istemese de eğer o özellikler yaşamında etkiliyse değişmesini beklemek yersizdir. Bu yeni kapitalist birey bir mıntıka ağalığı görümündedir. Bundan zevk alır. Bu zevkler genlerine kadar işlemiştir. Çağımızın kurumsal ilişkiler yerine ağalığını konuşturabildiği gibi geleneksel tahakküm şeklini uygulayabilir.

Sanatçı ve kapitalist İbrahim Tatlıses sanatçı ruhuna rağmen burjuva uygarlığına intibak edemiyor. Urfanın feodalizm öncesi esaret koşullarından İstanbul’a fırladığı halde ezilmişlik duygularına, insana tahakküm etmek şeklinde cevap veriyor. Duygusallığı ile acımasızlığı arasında bocalayan bu kurbanlar devlet denen mekanizmanın karşısında boynu kıldan incedir.

Tatlıses Türk bayraklarıyla Güney Kurdistana giderek boynunu TC’nin önüne uzatmıştı. Kapitalizme yeni geçmiş ülkelerde geri sınıf özellikleriyle adım başına karşılaşmak mümkündür. Faşist sistem tercihlerinin kapitalizmin belli dönemlerine, yani eski ile yeni arasında sarhoşluk dönemine ait olması, teşekkül eden sınıfların eskiyle bağlarını koparamamasına neden oluyor.

Yorum bırakın