kaniyasor

kaniyasor.WordPress.com

POLİTİKA VE SİYASAL MAGANDACILIK

Posted by kaniyasor 6 Mayıs 2012

Kani Yado- 06/05/2012

Politika, kavram olarak ’police’ kelime kökünden türetilmiştir. Police, şehir, şehir devleti, devlet ve devlet güvenlik sistemi ve güvenliği anlamında da kullanıldı. Aynı zamanda yönetim erki olmanın düşünsel anlamda tartışılmaya başladığı zamandan beri politika kavramı bilimsel literatüre de girdi.

Politik Bilimler ‘politoloji’ olarak da adlandırılıyor.

Türkiye ve diğer Ortadoğu ülkeleri Arapçada deve veya at gibi hayvan tımarı anlamına gelen siyaset kavramını terk edip politika kavramını veya her toplumun kendi dilindeki karşılığını ifade eden kavramları kullanmaları erdemli bir iş olacak diye düşünüyorum.

Kürtçede politika kavramanın karşılığı ‘RÊZANÎ’dir. İnsan bu kavramın görüntüsünde dahi insani bir kavram olduğunu fark edebiliyor. Politikacıya ise RÊZAN’ deniyor. ‘Yol-yordam bilen’ anlamına gelen bu kelime insan erdemlerini yansıtıyor.

Siyaset kelimesine tepki olarak bazı insanlarımız politika ve siyaset kavramlarını anlam farklılığında ayırıyorlar. Biz de tepki olarak bu ayırıma saygı duyuyoruz.

Bu köleciler kendi yarattıkları şirklere, yalanlara tutsak oldukları için kullandıkları kavramlar da doğal olarak insani değerler yansıtmazlar.

Bir kavram insanı aşağılıyorsa onu kullanmamak, kirli bilgi çöplüğüne atmak yetmiyor, bu durumun failleri olan insan öğesi için patolojik tanılar gerekiyor aslında. Çünkü insanoğlunu geçmişte olduğu gibi gelecekte hasta edecek bir vaka vardır ortada.

Bakın gericilik bizi ne hale getirmiş, farkında mıyız?

Birileri toplumu at ve deve olarak kabul edip hayvanları tımar etme anlamına gelen polilitik faaliyetler için ‘siyaset’ kavramını at, deve tımarı anlamına geldiği halde insanlığa ait bilimsel literatüre sokuluyor!

Zaten Mekke köleci sistemi ve onun devam etmekte olan kokmuş gelenekleri toplumu hiçbir zaman insan yerine koymadı. Yakın gelecekte insanlık da o sistemi insani sistem yerine koymayacak.

Bu despotlar toplumu kul, köle, at, deve ve sürü olarak gördü. İnsani olamayan nazarların görmek istediği de insani olmaz!

Mekke merkezli köleci sistem, yaşamın en mukaddes değeri olan ailenin doğurganı, sevgi ve şefkat kaynağı olan ‘ana’yı şeriat denen eski politik talimatnameleri vasıtasıyla ne kadar düşürdü? Karanlığa kapattı, cariye yaptı, aldı ve sattı!

Tüm eski gerici maddi yaşam biçimlerinde yansıyan gerici fikirler çağımızda eskinin özleminde olan diktatörlerin, siyasi magandaların amaçlarına ulaşmak için araç olarak kullanılmaya müsait özelliklere sahiptir.

Avrupa’da da ekonomik refah seviyeleri düştüğü takdirde Hıristiyan Şeriat gericilerinin eskisi gibi toplum üzerinde parazit bir güç olarak emellerine kavuşmanın gerekçelerini yakalayıp harekete geçip geçmeyecekleri net olarak bilinmiyor.

Bundan birkaç yüz yıl önce Avrupa Şeriat düzeninde ‘’dünya öküzün boynuzunun üstünde değildir’’ demek idam cezasını göze almak demekti.

İnsanoğlunun maruz kaldığı saldırılar, beyinden aldığı darbeler, kaybettiği değerler yüzünden gözlerden de muzdarip oldu, bakar kör oldu!

Bu durumda kendilerini ilerici sayanların çeşitli kanıksama ve yönlendirilmelerle, gerici düşünce ve yaşam biçimlerini değiştirmek yerine geriliğin denetimine girebiliyor.

İlericilik, topluma düşünsel zenginliği hem nazariyede hem de pratikte yaşama katmaktır. Bölge diktatörlerinin güdümüne girip siyasallaşan magandacılık ilericilik değildir.

Burada politika yaşam dinamizmi ile ilgili kavramla temelinde oturması, kendi coğrafyasına özgü gelişmesi kavram ile toplumsal yaşamın uyumunu göze çarpıyor.

Arapça olan siyaset kavramı bu coğrafyanın acımasız koşullarında toplumsal erdemlerde politikanın politik bilimlerde gerçek anlamda  kavram olarak karşılığının yer alması mümkün değildir. Şimdilik sosyal yaşamın somut gerçekleri bu somutun yansımasında günümüzün demokratik erdemlerinin uygulanabilirliğine müsait değildir.

Tarihte bu şekilde tezahür eden çok sayıda talihsiz olay vardır. Mesela İslam inkılâbında Mekke köleci toplum putperestliği yerine Medine hümanizmi hâkim olsaydı bu gün bu coğrafyanın durumu farklı olurdu. Mekke köleci toplum sisteminin acımaz koşulları politika kavramının karşılığını at ve deve bakıcısı anlamına gelen siyaset yani seyislik kavramı oturdu.

Seyislik kavramı Ortadoğu toplumsal gerçeklere uygunluğunu biliyoruz ama insanlık açısında büyük bir talihsizliktir. Kral-Tanrıların, Despot-Önderlerin kendilerini tımarcı, toplumu tımar edilecek hayvanlar orarak algılamaları onlar açısından çok normal algıdır. Biz Mezopotamyalı ve Anadolu yerlileri olarak dünyada geçmişte uygarlık meşalesi olduktan sonra bu iğrenç inançsal ve siyasal gerilikleri kanıksayamayız!

Mekke merkezli siyaset bu kavramı kültürel yayılma sürecinde diğer halklara kavram olarak benimsetmiştir. Kürtçede, Farsçada politika kavramını ifade eden güzel kavramlar olduğu halde Arap Kültür emperyalizmi yüzünden bu halklar siyaset kavramını kullanıyorlar.

Biz bu talihsizlikler yüzünden toplumu dejenere eden aşırı, yoldan çıkmış, saygısız gerici sağ ve sol politik yapılanmalara ‘siyasal magandacılık’ kavramını uygun bulduk. Magandacılık futbol fanatiklerinin tekelinde olmadığına göre bunlardan ziyade siyasal fahiş kişiliklere daha uygundur.

Biz siyasal magandacılıktan başka bir anlama gelmeyen siyasi hareketlerin fanatiklerine söyledik, yazdık. Siyaset ile politik bilimler farklıdır. Biri sosyolojiyi esas alarak politikayı inceler, diğeri politik ve ya siyasal tellâklık eden meslekler veya fanatiklerdir.

Biz dinleri, politikayı yazarız ama dindar veya politikacı değiliz. Her kesin istemine göre düşünemeyiz. Biz sosyal paylaşımlarda kendi insanlarımızla birlikte olmamızı severiz. Düşünceyi kendi tekeline alıp onun şımarıklılığıyla toplumdan uzak duranlardan değiliz fakat siyasetin ve dinlerin temsili bizden beklenmemelidir.

Bu vesileyle siyasi hareketlerle ilgili olanlar siyasal magandacılığın topluma bir yarar getirmeyeceğini de bilmelidir. Bölgemizin egemenleri geçmişten günümüze kadar yönetmeyi ve politikayı seyislik şeklinde değerlendiriyorsa topluma güdülen hayvanlığı reva görmüşlerse biz kaderimize razı olamayız. Zaten toplumun karşısında parmaklarıyla tehditkar konuşan despot önderlikler bu dayanaktan yararlanarak toplum üzerinde  otorite olmayı esas almışlar. Üstad Aziz Nesin vefat ettikten sonra galiba Kocatepe’lerde poz verme taklidinde bulanan diktatörleri komediye malzeme etmek demokratlara düşer.

Bu günkü despot önderliklerin geçmişin geri siyasal bakış açsında topluma seyislik etmeyi esas alabilir. Bu durum bir zihniyetin tercihi ise, biz ise kimsenin magandası, fedaisi ve tımar edilecek toplumu olmadığımızın demokratik tercihini kullanacağız.

Bu konuda Kürtlerin dünya vicdanında iyi not alamadıklarını hatırlatmak gerekiyor.

Toplum olarak bizim Ortadoğu despot önderliklerine ihtiyacımız yok, tam tersine despotlar toplumun üzerinde bir yüktür, düşünsel gelişmeler için engeldir. Onlar ise toplumu kendileri için siper edip dünyanın vicdanından korunuyorlar!

Bölgemizin önderlikleri o denli ukalalaştılar ki topluma tanrısal bakış açısıyla hitap etmekten geri kalmadılar. Kaddafi’nin Libyalıların İlahı sıfatıyla Dünya’nın huzurunda konuşması tarihe not düştü.

Coğrafyamızda yeni diktatörler, yeni palyaçolar devrinin kapanması ve diktatörlük denen rezil duruma düşme tehlikesi geçtiği için Kurdler çok şanslıdırlar. Bundan sonra toplumun tanrı yaratma imkanları yoktur.

Geçmişten günümüze kadar tüm diktatörler bu ukalalıkla bilimsel tahrifatları insanların beyinlerine kazmakta geri durmadılar.

Sosyoloji biliminin bilimsel yasaları karşıtlığında milletleri, halkları yarattıklarını tanrısal bir ukalalık sergileyerek iddia ettiklerini gizlemiyorlar.

Türkiye’deki ve Kurdistandaki siyasal ve dinsel magandacılık İran ve Suudi’de sokaklarda gördüğünüz Tanrı muhafızları diyebileceğimiz mahalle muhafızları gibi yaşama egemen olmaya çabalıyorlar. Ağzınızdan bir sözcük çıktığında kendi siyasal arenada yarattıkları Tanrı-Liderliğe uymuyorsa ya sol gericiliğin Şeriatına ya da dinsel gericiliğin Şeriat yasalarına mugayir hareket icra eylediğinizden dolayı bir şekilde aforoz edilirsiniz!

Buradan bu sağ ve sol şeriatçılara sesleniyoruz!

Hey sağcı-din istismar gericiler!

Yüce Rabbimiz sizin onu korumanıza, ona muhafızlık yapmanıza, O’nu savunmanıza ihtiyacı toktur. O ne başkalarının, ne de kendisinin korunmasındadır. O Yüce bir sevgi ve şefkat kudretidir. O’nun size bahşettiği insani erdemlerden neden kaçıyorsunuz? Diktatörleriniz ona şirk olurken topluma zulm ediyorlar. Yüce Rabbimiz ne kimseye zulmeder, ne kimseye boyun eğdirir, ne kimseyi kendine secde ettirir. Kendi diktatörlerinizin canavarca vasıflarını Yüce Rabbimize mal etmeyiniz!

Ey solcu gericiler!

Yarattığınız despot siyası tanrılarınızı korur gibi toplumu koruma numarası yapmayınız. Tam tersine siz cahil gördüğünüz toplumun korumasındasınız! Siz bir diktatör tanrı yaratıp O’na tutsak olmanın sevdasındasınız, toplumu amaçlarınıza alet etmeyiniz!

Toplumu aldatmayınız, aldatmanın bedeli çok ağırdır, er veya geç bunun hesabı önünüze gelecektir! Siz ‘Bilimsel Sosyalizme’ inanmadıkça elinizdeki o uydurma şablonlarla birlikte toplumun başının belası olarak kalacaksınız. Lenin gibi bir insanlık deryasının devrimini bitirdiniz, siz insanlıktan ne istediniz?

Görüyor musunuz siz solcu gericiler ve sağcı gericiler nasıl birbirinize benzersiniz?

Topluma karşı sekter, yukardan bakan, toplumu dinin veya siyasetin kalıplarının içine hapsetmeye çalışan zihniyet sahiplerinin, siyaseti bu günden tezi yok bırakmalıdırlar.

Siyasi magandaların yarattığı çirkin ortamlar, çirkin görüntüler,  savaşlar, diktatörlükler, erdemsizlikler dünya sorunu haline geldi. Artık siyasal magandacılık üzerinden siyasal başarılar, iktidarlar, diktatörlüklerin dünyaya verdiği zararlar, insani insanlıktan çıkarmalara karşın dünya yeni tedbirler almak için önüne önemli programlar koydu.

Coğrafyamızın diktatörleri ve bu diktatörlüklerin mensup oldukları ülkeleri aile şirketlerine çevirme planları ve özgürlük denen insanın temel haklarını kendi ihtiraslarına kurban eden şizofren kişiliklerin siyasetleri toplumun çıkarları doğrultusunda yeniden toplum lehine yeni stratejilere çevrilmek zorundadır.

Artık insanoğlu yeni acıları tatmak istemiyor. Kim ölmüş, kim kalmış, bir bombanın kimin, hangi bebeğin canını alacağı hiç bir zaman insanlıktan çıkmış siyasi magandalar için önemli değildir ama bu koşullarda insan kalanlara acı veriyorlar.

Dünya siyasi magandaların ve onların diktatör şeflerinin aleyhinde biçimlenmeye başladığı halde siyasi magandalar toplumu kendine benzetme faaliyetlerine devam ediyorlarsa bu sorunu ruh hastalıkları uzmanlarına sormak gerekiyor.

Türkiye’de magandacılık o denli gelişti ki hayatın her alanına el atmaya başladı. Geçmişte din üzeri gelişen magandacılık şimdi her alanda kendini gösteriyor.

Türkiye’de toplum bu kavramı spor karşılaşmalarında ve rantçı, şikeci, çeteci organizasyonların yarattığı suni heyecanlarda aşırı derecede rahatsızlık yaratan potansiyele verilen isim olarak ortaya çıktı.

Solda ve sağda siyasallaşan gericiliğin, siyasal ezberlerin yarattığı tahribatlardaki aşırılığın köyden kente geçiş sürecine denk gelmesi magandacılığı daha da artırmıştır.

Yorum bırakın