kaniyasor

kaniyasor.WordPress.com

ATATÜRKÇÜLÜĞÜN VE ATAKÜRTÇÜLÜĞÜN ÇÖKÜŞÜ

Posted by kaniyasor 21 Mayıs 2012

Kani Yado – 21/05/2012

Halk arasında Türkçe “ölümün yüzü soğuktur” veya Kürtler arasında “siya mirinê giran e” derler. Bir toplum tamamıyla yok olmadığı koşulda, bir sistemin ölümü başka bir sistemin doğuşu demektir.

Atatürkçülüğün veya Atakürtçülüğün ölmesi bir siyasal yaşamın nicelik değişimidir sadece.

Şiddetin esas alındığı toplumsal gerçeklikte Atatürkçülüğün veya Atakürtcülüğün yok olması ancak bir ikame ile mümkündür. Bu despotik anlayışların yerine ne geleceği söz konusu olabilir.

Aslında bu iki anlayış birbirine karşıt olduğu kadar birbirini besleyen karşıtlardır. Diyalektik felsefe böyle tanımlamıyor mu karşıtları? Zıtların karşıtlığı ve zıtların birliği böyledir. İster yapay karşıtlık olsun, ister sosyolojik koşulların meydana getirdiği karşıtlıklar olsun bu kural değişmez.

Ölümün bahsi bile soğuktur, elbette şakası da soğuk olacaktır, ama burada bir espri, bir şaka yoktur. Bu konuda düşünce âleminde ne yazılıp çizildiğini bilmiyorum. Mutlaka bu önemli konunun ilk belirleyicisi ben değilim. Bir ilk olsaydık, cesaret edip siyasi abilere karşı böyle bir cesarette bulunamazdık.

Ne acıklı bir durum değil mi? Türkiye’de Atatürkçülük, Atakürtçülük, sağ, sol insanlık için tehlike olmaya başlıyor ve uluslararası güç Türkiye’ye el koyuyor! Turgut Özal’dan günümüze kadar siyasi lider atamalarıyla Türkiye’yi idare ediyor.

Bu duruma muhalif olanlar kimi Silivri’deki işkenceci generaller için gözyaşı döküyor, kimi 1990 yıllarının bereketli günlerinin özlemini çekiyor!

Neden uluslararası güç bu gereksinimi duydu?

Hani vatan kurtaran Şabanlar bizi kurtaracaklardı! Hangi ezberler insanlık için tehlikeli oldu, bu ezberleri elimize kim tutuşturdu, bunu biliyor muyuz?

Osmanlı ve cumhuriyetten bu yana,iktidardaki erkler, Türkiye’de hem iktidardaki Türk Silahlı Kuvvetleri, hem muhalif Kürt ve Türk siyasal sağ, sol, dinci gerici güçlerinin yarattığı bilinçsiz siyasal ortam, toplumun kültürel dokusunu bozduğu gibi binlerce yıllık insanlık erdemlerini yerle bir etti.

Son zamanlarda muhalif siyasal şizofrenlerin üsluplarından da görebilirsiniz. Onların siyasal emellerine uymadığınız zaman sizi haddinizi bilmemekle suçlarlar.

Siyasal ve toplumsal anlamda “Had’’ faşist diktatörlüklerde köle statüsündeki toplum ile egemen faşist erkin sınırıdır.

Bu üslupla, bu siyasilerin Kemalist faşizmin veya Hitler’in türevleri olduklarını fark edebiliyoruz. Bu siyasal biçimlerin sağda veya solda olmaları bu gerçeği değiştirmez. Kimse gelip size faşist olduğunu itiraf etmez, ancak hitap şekillerinde ve yazarken tehditvari oldukları gibi, konuşurken işaret parmağının tehditkar marifetinde fark edebilirsiniz.

O işaret parmağı çok önemlidir. Dindarlar işaret parmağını şahadet parmağı olarak isimlendirerek Allah’ın birliğini tasdik ettikleri gibi, diktatörler ve diktatörlüğü savunan diktatörlük muhafız müminleri o işaret parmağıyla faşist olduklarını ikrar ederler.

Artık insanoğlu faşizmi  kısa ve net olarak tanımlayarak, merkeziyetçi sisteme ve tek adam biçimine verdiği isim olarak anlıyor. Sermayenin tekelci tercihi olarak teorileştirmek ekonomi politik bir ifadedir. Halk en doğusunu yaparak insanlık erdemlerine, özgürlüğüne kast eden her türlü palyaçoluğu faşizm olarak algılıyor.

Kemalizm’in doğuşu, Türkiye Cumhuriyetinin henüz kapitalizmin ilk basamağı sayılmakla beraber, siyasal zulmü Kemalist faşist ünvanını tescil edilmiş oluyor. Bu yüzden biz Kemalizm’e faşist sistem diyebiliyoruz.

Atatürkçülük, Arakürtçülük, Atafarsçılık faşizmin yerel isimleridir. Bilimde böyle kavramlar olamaz. Bilim faşizmi kavram olarak benimsemiştir.  Faşizm kimin ihtirasının ürünü olursa olsun belirleyici olan şahıs değil sistemdir.

20. Yüzyılın sonrasında siyasal tercihler çok ilginçtir. Kara, kırmızı maskeyle siyasal alana girdiği gibi, kırmızı yeşil maskeyle siyasallaşabiliyor. Bu yüzden siyasette aldanmak ve aldatmak egemen oldu.

Şimdi siyasette tam gaz yalan ve aldatma egemendir. General İlker Başbağ, tetikçi Veli Küçük ve arkadaşları Silivri Tımarhanesinde canları sıkıldıkça muhalefet tam gaz aktifleşiyor. Elbette bu durum bizim işimiz değildir, bizim için tilkilerin eskici  pazarında siyasi tilkileri gözlerimizle görüp aldanmaya bir anlam vermektir.

AK PARTİ’NİN Genel başkanlığına Tayyip Erdoğan’ı atayan ve Ak Partiyi iktidar yapan uluslararası güç, aynı zamanda Kemal Kılıçdaroğlu’yu CHP Genel başkanı olarak atadı. Bu gün sağda ve solda yapılan muhalif tangolar antifaşist değil, tam tersine reaksiyoner hareketlerdir.

Reaksiyonlar eskinin özlemindeki hareketlerdir, devrimci olamazlar. Biz, zaman zaman bu durumun siyasal komedi malzemelerini artırdıklarını iddia etmemiz espri değerindeki gerçeklerdir. Sol ve sağ siyaset köleci toplum özleminde tek adam siyasetini benimsedikçe bu hareketleri faşist hareketler kategorisine almak zorundayız.

Bunun nedenlerini hem felsefe, hem politika, hem de antropolojik izahlarla anlatmıştık. Bu yüzden günümüzdeki sağ ve sol hastalıklı politikalara ’’şizofren askeri kışla siyaseti“ tanımını uygun bulmuştuk.

Askeri savaş stratejileri sivil topluma bulaştığı anda bunun ismi faşizmdir. Toplumu sivil siyasetin dışına iterek despot stratejileri devrimci strateji olarak yutturmalarının bedelleri ödenecektir elbette.

Diktatörlüklerin çöküşü bu bedellerdir. Bu bedeller ister karada, ister denizde, ister hava ödensin, bunlar hem insanlığın yüz karası, hem de insanlık için musibet olarak değerlendirilmelidir.

Hitler musibeti sivil toplumun demokrasiye dört elle sarılmasına neden olmuştur. Peki Atatürkçülüğün ve Atakürtçülüğün gündemden düşmesi bir kurtuluş mu?

Maalesef kurtuluş değil, tam tersine ciddi tehlikeler ortaya çıkıyor. Faşizmin İslamlaşması tehlikesini barındıran bu durum dünya için bir felakete de neden olabilir. Kemalizm tecritteki bir faşizm durumundaydı. Ortaya çıkabilecek yerel gericilik takviyeli köleci toplum özlemindeki İslami despotizm dediğimiz şeriat düzeni çok korkunçtur.

Dünya ve bölge dengeleri değişmedikçe bu faşist gerici oluşumun egemen olması mümkün değildir.Yüce Rabbimiz ve O’nun ziyası dediğimiz bilimsel düşünce faşistlere bu fırsatı vermeyecektir.

Kani Yado

www.kaniyasor.wordpress.com

Yorum bırakın