kaniyasor

kaniyasor.WordPress.com

VİCDANIN AKLI ADALET

Posted by kaniyasor 24 Mayıs 2012

Kani  Yado – 24/05/2012

Vicdan üzerinde çok tartışılır. Vicdansızlar da kendilerini maskelemek için vicdan konusunu bir değer olarak sahiplenebilecek yüzsüzlüklerde bulunabiliyor. Kime sorsanız, vicdanlı olduğunu söyler.

Bir çok konuda insanlar kendilerini saklamak için yaşamları boyunca kendi karanlıklarında kendilerini saklarlar. Bu konu psikoloji konusu olduğu için yaşamını saklambaç oyununa bağlayanları yakalama şansımız çoktur.

Düz mantığa göre ezenler ve ezilenler karşıtlığında ezenleri vicdansız, ezilenleri vicdanlı gösterirler.

Oysa vicdanlı olma konusu ahlakidir. Vicdansızlar iki uçta ortaya çıkarlar. Bunun ortası yoktur. Ya kendini ezilmiş hissedenler, ya da despotik bir tarzda toplumu ezenlerde vicdan teşekkül etmez. Bu yüzden vicdansızların kurduğu siyasal teşekküllerde veya devletlerde adalet yoktur.

Vicdansızlığın ehve-i şerri yoktur. Bir insan ya vicdanlıdır ya da vicdansızdır. İkisinin ortası veya ortalaması yoktur. Bu koşullarda ortaşekerli vicdan yoktur.

Eğer görmek için bakmak isterseniz despotların magandacılığını yapanların kendilerini ezilmiş hissedenlerden teşekkül ettiklerini göreceksiniz. Bunlar kendilerini ezilmiş hissettikçe ezme düşüncesine sahiptirler.

Bu ezilmişlik hissi her yerde ve her koşulda kişiliğin oluşumunda olumsuz olarak ortaya çıkar. Bu yüzden egemenler için savaşanlar hep kölelerdir ve Amerika’da zenciler, Türkiye’de Kürtler askerlik için ideal görülür. Elbette mafya türü örgütlenen siyasal teşekküller de aynı tercihe sahiptir.

Eline silah almak istemeyenler Türkiye’de en az tanınanlardır. Neden?

Türkiye’de, insan öldürmek istemeyen, askerlik yapmak istemeyenler kibarca vicdansızlığa karşı isyan bayraklarını açmışlardır. Vicdansızların bu isyanı ciddiye almamaları vicdanlı olmayı onaylamadıkları içindir.

Aslında vicdani retçiler kendilerini ezilmiş hissetmiyorlar. Zaten kendilerini ezilmişlik hissi içinde bulsaydılar kişilik oluşumu daha çok ezen mekanizmaya veya ezmeye eğilimli bir güce dayanırlardı.

Sorun tamamıyla vicdansızlığı red etmekle ilgilidir. İnsan kendini kendi vicdanın özgürlüğünde his etmezse bu rizikoyu göze almaz. İnsan, özgür insan olmaya karar verdiği andan itibaren şiddete dayalı ne kadar saçmalıklar varsa onu reddeder.

Vicdansızlığa çakılı kalanlar ise tüm icraatlarını bu tutsak ruhlu vicdansızlığın esası üzerinde yaparlar.

Toplumda kendini ezilmiş hissedenler mutlaka bir güce dayanırlar. Türkiye’de yaşayanlar devlete dayanır. Onun askerliğini ‘asker doğmuş ve asker ölmeye dayalı’ sloganlı bir kararlıkta Roma köleleri gibi askerliğini yapmaya eğilimlidir.

Asker oğlu asker olduğu için davul ve zurna ile askerliğe yolcu edilir. Askerliğini yaptığı zaman kendini adam olmuş olarak tanımlar. Bu nasıl bir ’adam olmak’ acaba?

Bu şekilde kendini adam sayanlar, hepsi kendini ezilmiş hissettiği için ezen mekanizmaya kul ve köle olur. Dersimin Tuncelileşmesinin, Çabakçur’un Bingölleşmesinin altında bu gerçek yatıyor. Zalimin attığı tokada karşı zalimin kucağına atlamak gibi bir olaydır bu!

Türkiye’de ve Kürdistan’da buna benzer çarpıcı örnekler çoktur. Avrupa’da Türkiye Cumhuriyeti Devletinin fiili bir varlığı söz konusu olamadığı için bu ruh hallerine sahip Türkler ve Kürtler mutlaka bir güç odağına sırtlarını dayarlar.

Bu güç odakları ya illegal ticaretle uğraşanlar, ya da siyasi odaklar olabiliyor. Hele iflas eden esnaflar alacaklılarına karşı bir güce dayanmaları var ki, görmeye değer! Birileriyle bir sorunu olanlar sırtını bir sırta dayadığı zaman başı dik vicdani eğri kalır.  Siyaset bu kötürüm kişilik için baston olur.

Biz psikolojide bu duruma ‘ruhsal kötürüm’ desek yerindedir. Bunlar sürekli kendilerini kendi karanlıklarında sakladıklarından dolayı kapkaranlık bir ruh haline sahip olurlar. İşte toplum bu ezilmişliğin tozu ve dumanı içinde zaliminin kucağına atlayarak kötürümleşiyor.

Böyle toplumlarda savaş karşıtları çok azdır. Bu azlık yüzünden askerlik yapmak istemeyen güzel insanlar insanların sayısı çok az oluyor.

Kendini kendi karanlığından kurtarıp, kendi vicdanının adaletine teslim eden güzel insanlar savaşmazlar ve kendileri için savaşılmasını istemezler. Çünkü savaşa karşıdırlar.

Kimsenin onlara özgürlük vermesini istemezler, çünkü özgürlük ancak yaşanabilir, alınmaz, verilmez olduğunun bilincindendirler. Bildikleri için vicdanın adaletini kavrıyorlar.

Bu güzel insanlar kahraman olmazlar, çünkü kahramanlık ödülünün insanları savaştıran güçlerin ödülü olduğunu bilirler. O yüzden avcıların tazısı olmak istemezler.

Siz hiç kendinize, vicdanlı olup olmadığınızı sordunuz mu?

Vicdanlı olmak elbette zordur. Onu benimsemek için özgür birey olmayı gerektirir. Özgür birey olduğunuz zaman hiç bir gücün sığıntısı olmazsınız. Bu zor bir durumdur, değil mi?

Siyasi abilerin müşterilerini kırıyoruz kusura bakmasınlar. Dünyada kendini ezik hissettiği için tutsak köle ruhlu ahmak çoktur, müşteri bulursunuz bulursunuz!  Bu koşullarda avcılar tazı bulur, üfürükçüler ahmak bulur. Bu sektörler iyi iş yapıyorlar Türkiye’de.

2 Yanıt to “VİCDANIN AKLI ADALET”

  1. Baba Düzgün said

    Dilin kullanımı şahanedir. ama içindeki düşünceyı bine değil binlere parçaya bölmek gerekir! Çünkü gerçek, hangi gerçek ve kime göre gerçektir! Göreceli gerçeğe bakışta, insanlar parmak izi gibi farklılıklar gösterir ve gerçekten insanlar güçlü ve güçsüzler olarak kendi gerçeklerinin ortamını oluşturarak en alttakilere sunmuşlardır. Böylece en güçsüzleri kendi gerçeklerine alıştırarak kendileri gibi konuşturmaya alıştırarak bağışıklık kazandırmışlardır. İnsan kendikendine, keşke gerçek olmasaydı yahu. Not:: Ermeni ve Dersim soykırımında allah allah sesleri bütün sesleri bastırdığını bilmeden ne Dersim ne de Ermeni anlaşılır. Zor dostum zor, herkes yaşadığı yaşam tarzına uygun bir dil döker. Ama dökülen dil, bir nedenle insanların yüreğine saplanan paslı hançerlerin yarattıği acı çığlıklar gibi değildir. ELİNE, YÜREĞİNE, İNSANİ DÜŞÜNCENE SAĞLIK YADO KARDAŞ. BİN SELAM.

Yorum bırakın