kaniyasor

kaniyasor.WordPress.com

TEK VATAN TEK İLLET

Posted by kaniyasor 7 Ağustos 2012

Kani Yado – 07.08.2012

Tekçiliğin tarihi çok eskidir. İnsanlık tarihi incelendiğinde tek millet, tek din, tek lider sistemiyle her zaman ve her yerde  karşılaşmak mümkündür. Bu zihniyet çoğrafyamıza Kemalist faşizm ismiyle çağımıza aramağan edilmiştir.

Hem kapitalist sistemdeki üst sınıf tercihinin neden olduğu kadro yönetimi olan  faşizm , hem de sosyalist sistemdeki insanın insan üzerinde tahakkümüne dönüşen despotizminin geçmişin köleci sisteminin günümüze kadar sirayet eden bir zihniyetin ürünü olduğunu unutmamak gerekiyor.

İnsanı ruhen tutsak etmenin geleneksel siyasal gelişmelerin ürünü olan Türkiyede “tek bayrak, tek vatan, tek millet” illeti insanları ne kadar çirkinliğe razı ettiğinin sonuçlarını kimse hesabedebiliyor mu?

Dün aşiretleriyle öğünen gericilik bu gün aşiretler topluluğu olan millet ile öğünüyorlar. Hele barbarlıkta birinciliği hiç kimseye kaptırmayan bu övücü öcülerin övgüleri komedi konusu olacağını hiç unutmamak gerekiyor.

Avrupa faşist döneminin ürünü olan Türkiye Cumhuriyeti, toplum Osmanlı Şeriat uykusundayken ortaya çıktı. Daha sonra ortaya çıkan reaksiyonlar sonucu değiştiremedi.

Anadolu, Selçuklu ve Osmanlı karanlık zihniyetinin işgaline uğradıktan sonra insanlarda düşünebilme yetilerinin kaybolmasıyla insanlar yüzyıllarca karanlığa mahkum oldu. Hiç bir zihniyet inkilabının gerçekleşmediği koşullarda mezarlıktan hortlar gibi Kemalistler militarist-faşist bir kadro ile cumhuriyet ilan ettiler.

Kürtler dahil olmak üzere toplum İslamda tek ümmet yalanına inandırılmış bir haldeyken Cumhuriyetin ilanı bir oldubittiye geldi. Arap kültür rezilliğine boğazına kadar batmış Kürtler ve Türkler tepkilerini gösterdi. Bu tepkiler, Kürt tarihinde Ulusal hareketlerin içinde görmek çok sevimsiz görünüyor.

Bu dönemde, daha sonra ismi Milli İstihbarat Teşkilatı olarak değiştirilen Teşkilatı Mahsus’anın  adamı Saidi Nursi sırf din adamı olduğu için ulusal kişilik olarak gösterilmesi tamamıyla Kürt ulusal sorunuyla ilgili olmayan Kürtlerin iddiasıdır. Bu zihniyeti taşıyanlar ümmet bataklığında düşünceleri kirlenmişlerin içine girdiği durumdur. Saidi Nursi ve Fethullah Gülen derin TC yaratmasıdırlar.

Osmanlıda sosyal yaşam karanlık bir mezarlıktan başka hiç bir şeye benzemiyordu. Osmanlı toplumsal yaşamı Kürtleri de diğer halklar gibi “tek din, tek ümmet“ saçmalığında kanıksatmıştı. Toplumları incelediğimizde Kemalist faşizmin bir çok halklardan mürekkep tek millet yaratmakla, İslam Arap ümmetçiliğinin çok milletlerden ümmetin oluşturulması arasında fark yoktur. Sadece halkları aldatma vasıtalarının nitelik sorunu vardır.

Türklerin Kürt karşıtlığında ırkcı ucube  bir toplum olmasının nedenlerinin temelinde yaşadığımız coğrafyanın karanlık geçmişi yatmaktadır. Ne Türkte Türklük vasıfları kalmıştı ne de Kürtlerde Kürtlük vasıfları kalmıştı. Arap kültür yayılmacılığı üç kıtada develerini koşturuyorlardı. Kiminin elide Yezdin kılıcı, kimim elinde Yezidin din kardeşi zülfikar…

Dinsel anlamda  müslüman Sünni İslam egemen zihniyetiyle, boğazına kadar Şiiliğe bulaşmış Alevilerin girdiği Ali’li ve Atatürklü komik görüntüler arasında ne fark vardır?  Sonuçta muhalif olarak sanılan iki gerici zihniyetin de Ankara üzerinden Mekke buluşmasıdır. Bu zihniyetleri taşıyanlar Kürt olarak sayılması veya Türk sayılması çok anlamsızdır.

Coğrafyamızın tüm toplumları kendi gerici geçmişlerinin talihsiz negatiflerini taşırken değişim sürecine girdiler. Bu durumda kimin ne kadar kendisini ifade ettiği belli değildir. Çağımızın sağ ve sol düşüncelerini taşıyanlar da bu geriliklerden nasibini alarak tekçi siyaset bataklığına kolayca batabiliyorlar.  Günümüzde Kürt ne kadar Kürttür? isimleri Ali, Osman, Hasan, Ömer Abdulkerim olabilecek kadar Araplaştırılmış Kürtler nasıl Kürt olabilirler? Bu düşürülmüşlüğü katliam saymak gerekiyor.

Kuzey Kurdistan da  bu konuda yeteri kadar Arap erkek egemenliği zihniyetiyle kirletildiği koşullarda  Türk ıkçılığının çemberinde kaldı. Türkiye devleti faşifm gönüllüsü kendi milletinin desteğifle Kürtlerin dilini ağzından alıp arkasından Türkleştirmeyi programına aldı. 30 yıl önce Türkçe bilmeyen köyler bu gün Kürtçe konuşuyor.

Ezilen toplumların aşağılık duygularının tesiriyle bir dine veya bir güce iltica etmesi çok kolaydır. Bu durumun çok açık örnekleri vardır. Çekik gözlü olmayıp kendini Türk sayan insanların  nasıl kendinden koparılıp bu hale getirildiğini tahmin etmek zor değildir. Bu Arabesk katır cinsi nasıl Türk olabilir? Eğer Türk olabiliyorsa milli değer denen kavramın hiç bir anlamı kalmıyor.

Üstü mekke altı Washington  ucube insan tiplerinin çelişik biçimsizliğinin insanlığa çok pahalı olacağı muhakkaktır. Bu katır cinsini aslına döndürmek mümkün mü? Başta dil olmak üzere ulusal ve kültürel değerlerin yok olması veya erozyona uğraması düşünce gelişimine neden olmuştur. Türkiye tuplumun ezbere dayalı yaşamı , hatta aydınlarının tek kalıp ezberciliği başka neye bağlamak gerekiyor?

Coğrafyamız bu tahihsiz geçmişiyle iradesizleştirilmiş bir toplum ve tanbrılaştırılmış tek adam idari zihniyetini taşırken,  tüm coğrafya değişim atmosferine girdi. Ne Kürtler ne Türkler ne de Araplar gönüllerinin istediği ve sesslerinin çıktığı kadar  “çok yaşa padişahım, bıjî serokum, yaşasın führer diyemeden bu atmosfere girdi. Tanrı olmaya niyetlenmiş liderler, siyasi liderliğe soyunan despot palyaçolar şanslarına küssünler.

Bu günden sonra kimse aslına dönmez. Çok yüzlülük munafıklığının bir meziyet olarak kabul edildiği toplum Tanrı adına söylenmiş yalanların verdiği  şekil ile geleceklerini inşa ederler.

Siyasi şizofrenler  insanlara insanlık dersi vermeye kalkışırken  daha komik duruma düşeceklerdir. İnsanları korkularla, korkuluklarla esir alan dinlerin kendilerini ne zaman sorgulayıp insanlıktan özür dileyecekleri belirsizdir şimdilik.

Allah adına yalan söyleyen dinler ve toplum adına toplumu tutsak eden siyasiler hüsrana uğradıkları halde bu köleci toplum  siyaseti olarak bilinen dinlerin kendi yalanlarını itiraf edebilecek cesareti gösterip göstermeyecekleri şimdilik bilinmiyor.

Yüce Rabbimiz onları affetse bile Yaradanın eserleri olan insanlar onları affetmezler. Tanrı adına yalan söyleyen dinleri ve diktator olan veya olmak isteyen palyaçoları en azından sokak tiyatrolarında teşhir edeceklerdir.

Alevilerin Aleviliği terkedip diyanetin  camilere tahsis ettiği rantlara göz diktiği, bölge Hıristiyanların eski dini masallarla uyuştuğu, Müslümanların erkek egemenliğininden vaz geçmeye niyet etmeyecekleri bir ortamda değişim, Irak Arap Şii gericiliği gibi bir bataklığa dönmez mi?

Yorum bırakın