kaniyasor

kaniyasor.WordPress.com

KURDİSTAN KADINININ ÖZGÜRLÜK ÇIĞLIĞI

Posted by kaniyasor 4 Eylül 2012

Kani Yado- 04.09.2012

Dünyada egemen erkek sistemlerinin gölgesinde kalmayacak derecede kararlı olan Kürdistan kadınının özgürlük mücadelesi, dünya gündeminde yerini alacak şekilde bu tarihi çığlıkla kadın ANA’nın asaleti tekrar tescil edilecektir.“Özgür ANA özgür yaşamdır” şiarıyla, tutsaklığın kanıksanan bir yaşam biçimi olmaktan çıkarmak ve yüzyıllar boyunca kendini tekrar etmemesi için karanlıkların parçalanması gerekiyordu.

Sınıflı toplumların, geçmişten günümüze kadar katı erkek egemenliğinin kahredici ve insan vicdanını sızlatan durumuyla çok kötü örneklerle dolu olup sicili gayet kirlidir.Egemen erkeğin kaba güç avantajlarına, uyduruk erkek dinlerinin erkeklere sağladığı olanaklara ve Kürdistan dağlarının çetin koşullarına rağmen Kurdistan kadınının özgürlük mücadelesi dünya insanlık mücadelesi tarihinde o görkemli haliyle yerini aldı.

İlkin Hıristiyanlık köleci Şeriatıyla, daha sonra İslam köleci sistem Şeriatıyla darbelenen kadın ANA’nın  hak etmediği tutsaklığı muhafazakarlık olarak bir yaşam biçimine dönüşerek insan yaşamında tüm sorunların kaynağı oldu.

Burada davul ve zurna ile evlatlarını efendileri için ölüme gönderen haksız savaşların analarından değil, erkek egemenliğinin, cins eşitsizliklerinin mağdurları olan kadınların çığlığından bahsediyoruz.  Dünya insanlık tarihinin çok önemli bir uyanışı, tutsaklık zincirlerinin kırılmasından bahsediyoruz.

Sınıflı toplumlarda erkeğin taleplerinin başında dikkat çeken insanın insan üzerinde tahakküm etme, sosyal adalet yerine diktatörlüklerin toplum üzerinde, bir sınıfın diğer sınıf üzerinde tahakkümde  siyasal tercihi günümüze kadar sirayet etti. Bu sorun, aile içi şiddet, yeni nesillerin şiddette mahkûm olan eğitim tarzı kendini her koşulda dayatarak çağımızın çözüm bekleyen en önemli sorunlarının başında bulunmaktadır.

Şiddeti içselleştiren, şiddeti devletleştiren, resmileştiren erkek cinsinin her türlü siyasal manevralarına rağmen Kürt kadını bu sorunu pratiğiyle Kurdistan dağlarının çetin koşullarında dünyanın çözümsüzlükte düğümlenmiş sorunlarının arasından çıkararak Dünya gündemine aldı.

Sevgi ve mutluluğun simgesi ANA, karanlığın en koyu bir şekilde insanı yaşamını karartan koşulların muhafazakarlık duvarlarını aşarak Kurdistan’ın özgür dağlarını mekan tuttu.

Bin dörtyüz yıldır köleci toplum karanlığının hükmettiği bir coğrafyada kadının özgürlüğünün sesi kurşunlardan, bombalardan daha şiddetli çıkması dünya kadınlarının özgürlük arayışına, erkek-kadın eşitsizliğine vurulan öldürücü darbedir.

Erkek egemenliğinin yarattığı tabular, korkuluklar ve korkular bu tarihi çıkış karşısında dizleri tir tir titriyor. Erkek egemenlikli sistemin toplum üzerinde yaptığı tahribat, erkeğin siyasal becerisiyle gözden kaçırması ve aklanması mümkün değildir.

Bu özgürlük çığlığı bir kurşun gibi namludan çıktı bir kere. Egemen erkeğin siyaseti ve erkek dinleri yoluyla durumunu kendi lehine çevirme gayretleri bir işe yaramayacaktır artık.

Kurdistan dağlarında Mezopotamyalı kadının verdiği özgürlük mücadelesi doğru tanımlanmalıdır. Tahakkümcü erkeğin kurnazlığında siyasi taktiklerle bu örnek mücadelenin özgürlükçü anlamından çıkarılıp gölgelenmesine izin verilmemelidir.

Günümüzde hala devam etmekte olan köle/cariye tüccarlarından başka bir anlama gelmeyen, sarıklı/cübbeli din ve devlet adamlarının kadını 9 yaşında çocukluğundan koparılarak çocukluğunu en erdemsiz biçimde gasp eden bir coğrafyada Kürt kadınlarının özgürlük mücadelesi, savaşçılığı tek başına siyasetle ifade etmek yetmiyor.

Mekke köleci barbarlığının Mezopotamya üstün uygarlığını yakıp yıkmadan önce insanlığın varislerinin genetik mevcudiyeti unutulmuş gibi görünüyor. Üstün erdemler kısa sürelere sığmayan mayalanma dönemlerine sahiptirler.

Kanıksanan erkek egemenliğine karşı, insanlığı tutsak eden erkek sistemlerine karşı verilen Mezopotamyalı kadının özgürlük mücadelesi insanlığın tekrar Mezopotamya uygarlığıyla buluşmasını sağlayacaktır.

Belki siyasetin tozu ve dumanı içinde bu gerçek öne çıkmadı ama ileride her kes Mezopotamyalı kadın ANAnın gücünü görecektir.

Cihan bı rojê, jiyan bı jınan ronî dıbe. Roj û cihan, gul û gulîstan, jin û jiyan, tab û eftab, meh û mehtab cûda nabe. Evîn a azadiyê, bedewî ya dilên mirov e. Eger evîn kenên jiyanê be, kevneperestî û rojên tarî ne bi dome

Her bıjî, ronahî ya welat, dayîk ên mirovahî, roj û stêrk ên  cihanê!

www.kaniyasor.wordpress.com

Yorum bırakın