KÖLECİ TOPLUM İDEOLOJİSİ VE FİLİSTİN
Posted by kaniyasor 23 Kasım 2012
İkinci dünya savaşından sonra dünyada faşizmin yenilgisiyle özgürlük rüzgarı bütün dünyada estiği gibi coğrafyamızda da esmeye başladı. Faşizm modası sonrasında 1950 sürecinde dünya bir çok değişikliğe şahit oldu. 68 kuşağı dünyanın her tarafında olduğu gibi Filistin Özgürlük Mücadelesi dinamizme kavuştuğuna şahit oldu.
Filistin Özgürlük Mücadelesi’nin karşısında telaşa düşen Köleci toplum ümmetçiliği Filistin devrimci dinamiğine karşı telaşa düştü. Bu süreçte Filistin devrimci hareketine en büyük darbeyi Müslüman Araplar vurdular.
Bölge köleciliğinin temsilcileri olan gerici dolar zenginleri tüm ilerici örgütlenmeleri gericiliğe yönlendirebildiği gibi FKÖ’yü bitirip köle sadakatinde kendilerine itaat edebilecek yapıları güçlendirdikleri gözden kaçmıyordu.
Kimse Hamas gericiliğinin nedenini öğrenmek için Filistin Kurtuluş Mücadelesinin tarihine bakma zahmetinde bile bulunmuyor. Bu uzun soluklu mücadele tarihine bakıldığında her şey doğru anlaşılır.
Her şey değişti, Filistin’in ezberci taraftarlığı değişmedi. Filistin halkının yanında olduğunu iddia eden sağ ve sol ezberciler acaba hayatında bir Filistinli gördüler mi? Elbette bu ezberin bir tarihi vardır. Filistin Birleşmiş Milletlerde bir devlet gibi temsil edilme noktasına gelmişti; nasıl bu hale geldi?
Filistin devletleşme aşamasında Mekke köleci toplum ideolojisinin oltasına takıldı. Filistin kendi toplumsal gelişim sürecinden saptırılıp yönlendirilerek çıkmazlara yönlendirildi. Toplumsal evrimin dışında talihsiz bir yapılanma ile sosyolojiyi bile çaresiz bırakan o coğrafyanın diz çöktürülmüşlüğü toplumsal istisna haline getirilerek evrim kazasında çakılıp kaldı.
Türkiye’de Kürt özgürlükçüleri nasıl kovalandıysa, Arap devletleri tüm dünyada Filistin Kurtuluş Örgütü’nün savaşçılarını kovalıyorlardı. Arap ülkelerinin üniversitelerinde okuyan Filistinliler sık sık göz altına alınıyor ve tutuklanıyorlardı.
Filistinliler İsrail’le kolayca sorunu çözebilecek olgunluğa kavuştular ama İslam dünyası zorluk çıkarıyordu. Bu lanetlik zihniyet bu gün Kürtlerin Arap köleci toplum ideolojisine köle kalmasını istedikleri gibi Filistinlilerin de köle kalmasını istiyorlardı.
Solcular Amerika’ya karşı Pazar kapma rekabetinde bulunan Sovyetler Birliğinin tavrına göre Filistin’e sempati duydular. Sağcılar Ümmet-i Muhamediyenin Filistini köleleştirme arzularına göre Filistin hakkındaki politik belirlemeleri oldu.
Dikkat edilirse kimse kendi mantığıyla ve bilimin penceresinden Filistin Sorununa bakmıyor. Her kes kendi efendisinin görüşüne göre görüş belirliyor. Filistin toplumu ise derin güçlerin yönlendirmesiyle devletleşmeyi elinin tersiyle iterek geleneksel kirli din saplantılarında takılı kalıyor.
Kürtler bu durumu kendi deneyimleriyle çok iyi biliyorlar. Nasıl ki bu gün cezaevinde yatan TC generalleri hem JİTEM’e hem de Kürt kuruluşlarının içine eleman atadıysa Arap ve İsrail derin güçleri de Filistinin imanlı yanlarına kendi adamlarını atayıp Filistin çözümsüzlüğe itildi.
Birleşmiş Milletlerde temsile sahip olan Filistin’in devletleşme ilanı beklenirken derin güçler tarafından bu duruma düşürüldü. Filistinliler bomba ile terbiye edilmek istendiği zaman ilkin Hamas tarafından birkaç havan veya roket atılır v e arkasından İsrail uçakları çoluk çocuk demeden her kesin üzerine bomba yağdırır. Müslümanlık taraftarlığı bahanesiyle düşkün zihniyettekiler “ ey Hamas sen neden füze fırlatıp İsraili tahrik ediyorsun?” demiyor.
Hem Türkiye’deki İslam toplumu hem de Arap ve diğer İslam toplumları bölgemizde Kürtlerin inkarına gittiler. Kirli köleci toplum ideolojinin adil olamayacağını bilmek zorundayız. Bu kirlilikte mağduriyet oyunlarına kim inanabilir?
Düşkünlerin adil olması mümkün değildir. Bir tarafın varlığını, diğer tarafın inkarını esas alırlar. Neden insan bu kadar düşkün olabiliyor? Aynı aşağılık kültürü devam ettirenler Kürtleri de inkar etmediler mi? O zaman sorun adaletin tecellisi değildir, insan olmak ile insan olamamak sorunu vardır Orta Doğu’da.
Ortadoğu geçmişten günümüze kadar toplumun irade gaspında zulüm sistemleri kurulmuştur. Toplumu aldatıp kölelik bataklığına saplanması sağlamak için misyonerler cirit atıyorlar. Ortadoğu Pilot Necatilerle doludur. Ellerinde para çantalarıyla dolaşırlar her zaman.
Ortadoğu gibi Allahın çamurdan yarattığı kulların bulunduğu coğrafyaların insanları her ne hikmet ise hep maskeli olurlar. Sağ ile solu arasında hiçbir fark olmaz ama maskeler kırmızı, sarı, kara ve yeşil olur. Yeşil maskeler en güvenli barınak ve maskelerdir. Orada insanlar Allahla korkutulduğu için korkular insanları mezarlığa çevirmiş. Tilki cinsinden siyasiler o mezarlıklarda iyi kamufle olurlar.
İşte Orta Doğuda tüm sorunların çözümsüzlüğüne neden olan binlerce yıllık zihniyeti açıklıyoruz. Ortadoğu tarihini okuyanlar bu gün bu çözümsüzlüklerin nedenini Sümerlere kadar giderek bulabiliyor. Sümerlerden günümüze kadar sınıf tahlillerinde köle-efendi ilişkilerini tahlil edemeyenler Filistin sorununu da anlayamaz.
Mekke kültür emperyalizminin geniş alanlara yayılmasıyla o zihniyet tüm coğrafyaya bulaştırıldı. Mezopotamya uygarlığı bu barbarlar tarafından yok edildiği gibi, Anadolu’nun karanlığa girmesinin nedeni de oldu. Türkiye’de tüm politik karanlık zihniyetlerin benzerliğinin kaynağı da oradadır.
Türkiye’nin hem sağı hem de solu kirlidir. Kürtler ne kadar bunlara benziyor acaba?
Coğrafyamızda tek tiplilik ve despot lider tercihinin temel nedeni aynı zihniyettir. Kul, köle kavramları günlük yaşamda bireyler tarafından defalarca kullanılır. İnsanların çeşitli ifadelerle kullandığı bazı kavramlar kölelik özleminden başka bir şey değildir.
Kürdistan’da da despot liderlere daha fazla sempatiyle bakmanın nedeni kölelik özleminden kaynaklanıyor. Rabbimiz kula kul olmayı bize nasip etmesin. Biz Rabbimizin sevgi yansımasıyız, kula kul olmayı ret etmeliyiz. Kul köledir. Kölelik çirkinliktir. Siyasal yalanlar bu çirkinliği üretir ki kendilerine kölece sadakat gösterilsin. Rabbimize bile kul/köle sadakatiyle bağlı olmak O’na küfürdür.
Gericiler Ona inandıkları için değil, sahipleri tarafından yüreklerine indirilen korkularla yerlerde sürünürcesine diz çökerler. Biz Saddam’ın diktatörlüğüne nefretle bakarken, Rabbimizin sevgi selinde olmayı uzay sonsuzluğu ölçüsünde düşünmek zorundayız, aksi takdirde rezil kul/ köle olmaktan kurtulamayız.
Ermeni, Kurd ve Filistin sorunlarının mağduriyetlerinden önce günümüzün ölçülerinde insanlığa verebilecek güven ile çözümler ortaya konabilir. Vahşetin hüküm sürdüğü zihniyetin kurtuluşu olamaz, sadece insanlığa verebileceği zararlar tartışılabilir.
Bu coğrafyalarda zihniyet çözüme ulaşmadan maddi yaşamın bölge sorunları çözümsüz kalır. Bu gün bu sorunlar dünya sorunları haline gelmiştir. Farklılıklarımız, farklı inançlarımız vicdanımızın harekete geçmesine engel değildir. Filistin sorunu ne ise Ermeni sorunu odur, Ermeni sorunu ne ise Kurd sorunu odur. Hepimizin başına bela olan binlerce yıllık kokmuş zihniyet terk edilmeli ve insanlık erdemlerinde çözümler üretilmelidir.
Zaferlere ulaşıp başka toplumları tahakküm altına alma canavarlığının acısını dünya biliyor. Başkalarına tahakküm etmenin çirkinliğini yaşamaktan vazgeçilmelidir. Güçlenip başkalarını ezmek kadar onursuz bir zihniyet yoktur.
İnsanlık erdemlerinin karşısında hiçbir silah etkili olamaz. Kimse silah üstünlüğüyle zaferlere ulaşılabileceğini düşünmemelidir. Tahakküm amaçlı tüm galibiyetlerin sonunda niyet maskeleri düşmüştür.
Filistin , Kürdistan, Ermenistan güçlenip başka toplumlara diz çöktürme denen geleneksel erdemsizlik yerine 21.Yüzyılın yeni insanlık erdemlerine sahip çıkarak canavarlığı işlevsiz bıraktığı takdirde dünyada layık olduğu yeri alabilir. Biz acılarımızla bu deneyimlere sahibiz. Barbarlardan çektiğimiz acıları bizden başka kim bilebilir?
Yorum bırakın