kaniyasor

kaniyasor.WordPress.com

Kullanılamayan Tutsak Toplumsal İrade

Posted by kaniyasor 9 Aralık 2012

aaa-karanlik-kirmizi2.wwwkaniyasorKani Yado – 09.12.2012

Tunceli’yi yaşlılar çok iyi bilirler. Devlet, Munzur Nehrinin kıyısında, Dersim’in şanına alternatif olarak Tunceli isminin verildiği şehrin olduğu yerde askeri karargahını kurmuş ve “burası TUNCELİ ili olsun” demiştir. Kemal Kılıçdaroğlu ve Kamer Genç’in aşireti kusura bakmasın bu bir gerçektir. Bu askeri operasyonu TC’nin toplumu kendine benzetme çabası olarak ifade edebiliriz.

Bingöl de aynı şekilde kurulmuş. Çabakçur’u cezalandırmak için Bingöl devreye konmuş. Sancak yerel Arap kültürü Kürt misyonerlerine  karşılık devlet kendi alaturka İslam yaratmak için burada çok faal çalışmıştır. Örtülü ödeneklerden beslenen dini misyonerler dün MHP’yi bu gün Ak Parti’yi öne çıkarmıştır.

Biz bu yöreleri çok iyi bildiğimiz için net olarak söyleyebiliyoruz. Kürdistan’ın diğer  alanlarında  neler olduğunu insan tahmin edebiliyor. Hangi konuya bakıyorsanız devletin yapay müdahalesiyle karşılaşıyorsunuz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti Osmanlı oyunları geleneğine sahip olduğu için Kürtlere tanrı-krallar bile yaratma kudretine sahip olduğunu Kürtler  iyi bilmeleri gerekiyor.

Burada biz sınıf hareketleriyle nüfus hareketlerinin bağlantısında Türkiye’de  şehirleşme politikasını incelediğimizde TC’nin iğrenç politikalarını ve Kürtleri eritme politikalarını çözebilir.

Türkiye’nin günümüzdeki görüntüsü komedilere konu olacak şekilde çok çarpıcıdır. Türkiye’nin  sosyal ve ekonomik gelişmesini izleyen toplum bilimciler için çok çarpıcı inceleme konuları vardır. Zaten gelişmiş, doyum noktasında olan toplumların durağanlığı  yüzünden araştırma- incelemeler için konular pek az olur.

Toplumların evriminin kendine özgü yasaları vardır. Ekonomik gelişmeler, bu gelişmelerin neden olduğu yeni sınıfların durumu, yeni sınıfların eski ile ilginç çelişiklikler normal gelişmelerin ürünleridirler. Feodal toplumsal biçimlerin tasfiyesi ve yerine yeni devrimci burjuvanın sisteminin uygarlığıyla uyumlu şehirleşmenin toplumsal ilişki ve çelişkiler normal seyrinde gelişir. Türkiye’de ise her şey normalden farklıdır.

Türkiye devletinin varlığı başlı başına bir felaket sayılması gerekirken bu devlet, bu gün Ortadoğu’da değişimin dış aktörü olan batılıların askeri üssü durumundadır. Türkiye’nin şehirleri de dünya şehirlerine nazaran farklı bir konumdadırlar. Şehirler köylülerin istilasına uğramış sanki. Bu durumu gördüğünüzde aklınıza  bir çok sorular gelebilir. Yeniyi geri ile takviye etmek bir strateji gereği olsa gelerek!

Burada politikanın gücü ortaya çıkıyor. Türkiye toplumu gibi gerici bir toplum laik bir devlet biçimiyle kurulmuş bir devletin ayakta kalmasını sağlamak için nöbet tutuyorlar. Tüm bu iman gücünde oluşturdukları politikalar tek başına Kürdistanın bağımsızlığını  engellemek için değildir. İsrailin güçlü müttefiki olan Ak Parti iktidarı uluslar arası misyonu da yüklenmiş durumdadır.

İlk başta bu milyonların yığılmasını bir şaka olarak algılamayacağınıza göre inceleme mecburiyetinde olacaksınız. Şehirlere yığılanların hepsini, köyleri Devlet Ana Tansu Çillerin, General Yalçın Küçük’ün ve General Veli Küçük’ün adamları tarafından yakıldıkları için evsiz kalan Kürtler değildir. Bu konu yapay bir müdahalenin sonucunda ortaya çıkmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluşu yapay olduğu gibi bu gün Türkiye sorunlarını yapay oluşumlar yaratarak çözmeye çalışıyor. Arap barbarbarının ve Osmanlı barbarlarının  mezarlığa çevirdiği Anadolu’da din istismarlarıyla ölü toplum  haline getirilmiştir. Bu ölüleri canlandırmak o kadar kolay olmasa gerek. Bu yüzden toplumsal şoklar tatbik ediliyor.

Bu toplumsal şokları yapmak için bazen  durup dururken Kürtleri İsyan  halinde göstererek kan dökerek, bazen Anadolu’nun çeşitli yerlerinde irticai hareketler devlet eliyle yaratılarak tehlikeyi bile kendisi yaratarak müdahil şok tatbik etmiştir. İkinci Dünya Savaşının faşist devletlerin yenilgisiyle son bulmasından sonra devletin toplumlara dokunması şekli ve taktikleri de değişmiştir.

TC’nin kurucu partisi faşist CHP’nin bu süreçle birlikte maskesi düşünce toplum nazarında lanetlenip sivil yönetimleri esas alan iktidar arayışlarına girdi. Devlet ise CHP’nin militarist politikasının yaşatılması için hayli zorlandığını görmekteyiz. Bu noktada devlet yeni döneme denk yeni oyunlar sahneye koydu.

Bu dönemde bir taraftan uzun ömürlü kaplumbağa görüntüsünde olan eski Arap kültür zihniyeti ile çağımızın sol ve faşist zihniyeti savunanları devletin toplumu tutsak almakta işini kolaylaştıracak şekilde yapılanması sağlandı.

Devlet kendi istihbarat müsteşarlarını da takviye güç olarak bu yapılanmalara destek sağlıyordu. Kürtler  her zaman kendi televizyonlarında bu müsteşarların konuşmalarını hayranlıkla seyredebilecek biçimde Kürt kara gözlüleri tarafından yönlendiriliyordu.

Toplum o kadar karanlığa mahkum edilmişti ki süslü püslü iki laf duyduğunda ona tutsak kalmaya hazır hale gelmişti. Diğer taraftan dinden, imandan, Mekke’den, Washington’dan, Selanik’ten iki kelime ettiğinizde insanları nur-i cemalinize tutsak edebilirsiniz.

Coğrafyamız bu kurnazlıklarla, bu kandırılmaya müsait duruma gelen iki benzersiz  sürünenler ve süründürenler grubuna ayrılmıştı. Bir taraf baş eğmeci, diğer taraf baş eğdirmeci olarak biçimleniyordu.

Kürtler de  bu mezarlıktan kendilerine benzetildiği için kolayca baş eğdirmeci diktatörlere tutsak edilebilir duruma gelmişti. Kürtlerin masallarla biçimlenen bilinçaltı tutsaklığında  bir kurtarıcı arar duruma gelmişti. Bilinçaltı kirliliğinde bu kurtarıcı ya Ali gibi olmalıydı, ya Ömer gibi olmalıydı. İşte Kürtlerde Aliler, Osmanlar ve Ömerler bulunduğu için  özgürlüğe gecikti. Şimdiye kadar coğrafyamızda Ortadoğu despot önderlik tarzının dışında bir tarz görülmemiştir.

Yorum bırakın