kaniyasor

kaniyasor.WordPress.com

ANKARA KABAĞI VE AMED ZEBEŞİ

Posted by kaniyasor 10 Şubat 2013

Kani Yado – 10.02.2013

Dünya,  Kemalist faşizmi, İtalya Mussolonie faşizmini aaa-karanlik-kirmizi2.wwwkaniyasorveya Alman Hitler nazizmini ve benzer sağ ve sol despot sistemlerdeki tek adam siyasetini tartışmıyor ve eleştirmiyor, lanetliyor, lanetliyor! Politikada Tek adam sistemi zihniyetinin eleştirilecek bir tarafı yoktur artık. Çünkü insanın insan üzerinde tahakküm kurması anlamına gelen bu lanetlik sistemler tümüyle insanlık tarafından ret ediliyor.

Dünyanın bu durumuyla Kürdlerin bu konudaki duyarsızlığı arasında yüzyıl kadar bir zaman farkı vardır. Zihniyeti Arap, dili Türk, siyaseti Kemalizm’e bulaşmışlığımızın faturasını hesap etmekte zorlanıyoruz.

Bu durum Kürtlerin de Türkler gibi zihniyet fukaralığı taşıdığı anlamına geliyor. Bu fukaralığı MİT görüşmeleriyle kapatmaları mümkün değildir. Keşke olmasaydı demek anlamsızdır. Birileri Kürtlerin mağduriyetini bilen dünyaya Kürdlerin uyumsuzluğunu sağlama çabaları içinde olduğu anlaşılıyor.

Kuzey Kürdleri kendi iradeleriyle mi siyasal stratejilerini belirlediler? Türkiye Cumhuriyeti Devleti geçmişte Kürtlerin savaşmalarında yarar buldu o yüzden savaş uzadı. Çünkü Türkiye Kürdlerin savaşmalarına muhtaçtı. Kürt düşmanlığında Türklüğü pekiştirmesi, birleştirmesi, Selaniklilerin başaramadığını başarmaları gerekiyordu.

Kürdler barış istediği için değil, Türkiye’nin barıştan ve istikrardan bir çıkar sağlama ihtiyacından dolayı barışsever oldu. Yani TC Kürdlere hem savaşta hem de barışta kaybettirmek hususunda tam inisiyatif sahibidir.

Bu anda MİT sadece Kürtlerle görüşmüyor, Silivri ile de görüşüyor. Silivri’de başta kendini Kürd paşalarının yaveri olarak gören general Atilla Uğur olmak üzere diğer general ve diğer TSK mahkumlarının devlet için icra ettikleri üstün hizmetlerden dolayı ev hapislerinde yaşamlarını sürdürmeleri için görüşmeler yapılıyor.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti insanlığa çok şey kaybettirdi. Kaybetme sırası TC’ye geldiğinde tüm Kürd katilleri barışçı kesildi. Silah bıraktırma çabalarıyla barışı mı teslimiyeti mi dayattıkları belli değil mi?

Barışta her iki taraf kazançlıysa buna barış söylenir. Türkleşmeye zemin hazırlamak barış mı?

Kürdlerin ekseriyeti dilini kaybetti. Dayatılan teslimiyetten sonra başka ne kaybedilir sizce? Peşin konuşan Kürdler siz kimden yanasınız?

Bu son bir kaç ay içerisindeki gelişmeler Ergenekon operasyonlarının kesin sonuç elde ettiğini gösterdi. Şimdi tüm görüşmeler, hükümetin aldığı yeni kararlar, yeni kabine değişimi, barışseverlik görüntüleri bu son süreç ile ilgidir. Artık ne balyozcu TC generalleri ve ne de onların sağdan, soldan, Kürd ve Türk sivil bağlantılarının siyasal manevra dayanakları kaldı.

TC, Kürd toplumunu ve Türk toplumunu ve onların basınını bir anda  barış atmosferine yönlendirebiliyor. Bu da çok ilgi çekicidir. İpler bu denli mi TC’nin elindedir?

Bu ne demek? TC istediği zaman Kürdleri küplere bindirebiliyor, istediği zaman barış atmosferine güller ve gülücükler attırabiliyor. Kürtleri linç eden zebaniler birden bire ortadan kayboluyor! Bizim beynimize bile hükmedebilen bir TC, bizim hangi zaafımızdan yararlanıyor, hiç düşündük mü?

Birden bire Hizbullah denen lanetlik örgüt Jandarma Komutanlıklarında aktif hale getirilebiliyor. Yine beyni TC ayarlarına uymayan Kürtler birer birer kardeş kurşunuyla yok ettirilip Kürtler kontrol edilebilir durumda tutuluyor. TC’nin başarıları bu şekilde peş peşe ve zincir halkaları gibi günümüze kadar geldi.

TC Başbakanının başarı sarhoşluğuyla nasıl parmaklarıyla konuştuğunu gördüm. Orijinal Kürd parmağı ve Saddam’ın tehditkar konuşmalarını hatırladım.

Burada da önemli ipuçları vardır. Saddam dünyaya ters düşerken kaderi belli olmaya başladığından beri, TC Kürtlere Saddam’ın tek adam modelini pompalamış! Kuzey Kürdlerinin bu şekilden başka bitirilme imkanı yok diye düşünülmüştür mutlaka!

Ben parmaklarıyla konuşan despot liderleri gördüğümde hep beddua ettim: “Ya Rabbim bu despotlara fare deliklerini ihsan et, rezil ruspa olsunlar, fare kadar küçülsünler ki vebalı fare olduklarını fark etsinler!” derdim.

Hem Saddam hem de Kaddafi bu kaderle buluştular. Keşke malum şekilde ölmeseydiler. İnsan bu koşullarda onlar hakkında yazamıyor, bizim onları hangi kara gözlü statüye koyduğumuzu görseydiler iyi olurdu.

“Tek adam” anlayışının eleştirilmesi dönemi çoktan kapandı. Şimdi tek adam anlayışı tamamıyla reddediliyor. Ya bu döneme uyup biz de ret edeceğiz ya da kendini dayatan sağ ve sol despot tek adam komedisiyle birlikte hepimiz dünya için kötü bir musibet olacağız.

Yorum bırakın