kaniyasor

kaniyasor.WordPress.com

LİDERLERİNİ ALTINA ALAMAYAN TOPLUM ALTTA BOĞULUR

Posted by kaniyasor 21 Şubat 2013

Kani Yado – 21.02.2013

Yeni Anayasa yazılımını icra eden komisyon Genel aaa-kaniyado.2Kurmay’ın Savunma Bakanlığına bağlanmasında uzlaşma geçen gün sağlandı. Yani önümüzdeki süreçte yürürlüğe girecek olan sivil anayasa ile şimdiye kadar Genel Kurmaya bağlı olan hükümet bu bağlılıktan kurtulup Genel Kurmayı kendine bağlayacak.

Biz Kürdler neden bu konuyla çok ilgiliyiz biliyor musunuz? Biraz derin düşünün anlarsınız, çünkü cevaplar hepsi derinliklerdedir.

Şimdiye kadar iktidar olan Genel Kurmay’ın örtülü ödeneklerle örgütlediği ve kendisinin yönlendirilmesinde yapılanan sivil ve askeri örgütlerin neden olduğu mağduriyetlerin hesabını kim verecek?

Sivil anayasa ile siyasi iktidarlar askerin vesayetinden kurtulacak ama askerin neden olduğu mağduriyetlerden kurtulmaması gerekiyor, çünkü sivil hükümet Genel Kurmayı günahıyla ve sevabıyla kendine bağlıyor ve bu mağduriyetleri telafi etmek zorundadır.

Türkiye bir dayatma ile demokratik sisteme zorlandı. Bu yüzden sivil anayasa ile kaybedilen TC idari baskıcı karakterini başkanlık sistemine geçerek telafi etme yoluna gidecektir. Siyasal bilimlerin tanımıyla Türkiye resmen asker devletinden polis devletine evirilmiş oluyor.

Zihniyet itibariyle Türkiye toplumu demokratik uygarlıkla barışık olamayacağı için yeni döneme bir tanım gerekiyor. Arabesk demokrasi mümkün olmadığına göre Türkiye demokratik bir görünümde çekilmezliğini devam ettirecek.

Genel Kurmay sivil iktidarın altına alındığına göre tüm siyasi partilerde ve örgütlerde de liderleri kendi altına almak zorundadır. Yoksa her zaman secdede kalma devam edecektir. Sivil demokratik sistem bunu gerektiriyor. Toplum demokratik dönüşümünü pratikte gerçekleştirmez ise toplum kendisi liderlerin altında inisiyatifsiz ve nefesiz kalıp boğulur. Kürtler ve Türkler için en önemli sorun budur.

Yaşanan bu olay Türkiye’nin Kemalist askeri faşizminin tasfiyesidir. Bu durumu sivillerin başarısı olarak kabul edemeyiz. Uluslararası demokratik gücün 1998 yılından beri Türkiye’ye el koymasının sonuçlarıdır.

Türkiye’ye ve bölgeye yapılan müdahale, bölge geleneksel karanlığına gömülüp islah ve tefekkür olmayan toplumların talihsiz saplantılardan dolayıdır. 2 bin yıllık karanlığın sonunda şafak mı sökecek?

Geri toplumlarda önderlik tanrı-kral biçimindedir. Toplumsal irade, bu tanrısal krallıkların egemen olma koşullarını yaratmak için iğfal edilmiştir. İradi iğfalin tarihi, köleci toplum tarihi ve yansıması olan insanın insan üzerinde tahakküm kurma sistemlerinin tarihi kadar eskidir.

Çağımızda hala çağdaş siyaset görüntüleriyle irade gaspları üzerinde iktidarlaşmak isteyen bu ucube biçimler kendini dayatabiliyor. Bu gelenek Marksist devrimci doktrinin Sovyet Leninist devrimle pratikleşince, devrim karşıtlığında ve sosyalist devrim teorisini taklit ederek yeniden yeni biçimlerle ortaya çıktılar.

İtalya’da faşizm, Almanya İtalya faşizmi ile ve Türkiye’de  Kemalist faşizm ile paralel bir biçimiyle Hitlerin yarattığı bir Nazist önderlik biçimiyle dünyayı kana bulayan büyük bir çıkış yaptılar.

O zaman da bu gün olduğu gibi Ortadoğu’ya müdahale eden uluslar arası güç gibi, Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti ile birlikte insanlığı köleleştirmekle sonuçlanacak faşizme karşı harekete geçti ve günümüzün özgür koşullarının temelini attılar.

İkinci dünya Savaşında Faşist önderlik biçimi kendini nasyonal Sosyalist olarak isimlendirerek dünyaya hakim olmaya çalıştı. Onlar Marksizm’i aştıklarını iddia ederek dünyada sosyalizmi özgürlükçü görüp sahiplenen toplumlar için muhafazakârlığı kendi kapsamlarına alarak cazibe merkezi olmayı hedeflediler. Bu süreçte toplum hızla bu tuzağa düşüyordu. Türkiye’de CHP ve Cumhuriyet Gazetesi faşizmi insanlığın kurtuluşu olarak övüyor ve Hitleri dünya führeri çapında yüceltiyordu.

1945’te dünya özgürlük cephesi faşizme karşı zaferini ilan ettikten sonra Türkiye’de CHP dibe vurarak siyaset dışında kalırken, Avrupa’daki faşist parti ve örgütler de itibar kaybederek siyaset dışında kaldılar. Biz bu süreci demokratik uygarlığın zaferi olarak ifade edebiliyoruz.

Çocukluğumuzun ve genliğimizin geçtiği bu zafer yıllarında Türkiye’de Kemalist faşizmin nasıl yeniden dirilme çabaları içinde olduğunun şahidi de olduk. CHP’nin Kemalist despotluğu,faşizmi yeniden canlandırmak isterken dincilerden, sağdan ve soldan hepimizin oyuna geldiğine şahit olduk. CHP’nin sağ kanadı MHP olarak isimlendirilmişti. Kemalizm sağda militan ihtiyacını bu partide gideriyordu. Solda her kes seferberdi.

Bu derin politikalarla demokratik biçimde tekrar dirileceğine inanmayan Kemalist faşizm umudunu ordu darbelerine bağlamıştı. Sağ ve sol militanları çarpıştırarak, dinci cübbeli elemanlarını piyasaya salarak darbelere meşruiyet kazandırılıyordu. Hey güzel gözlü müminler hey, Taksim kanlı pazarı unutulmadı!

TC militarizmi öyle profesyonelleşti ki 1970 ile 1980 arasında yarattığı başarının sırları hala tam olarak bilinmiyor. Hepimiz kullanıldık kullanıldık! Hala o dansa devam edenler! Neden utanıyorsunuz? Piyasada adam kalmadığı için Türkiye’nin demokratikleşmesi için dini cemaatler yaratılıp onların gücüyle sivil yönetimlerin anayasal sistemi yaratılıyor.

İster dile gelsin ister gelmesin, 1998 yılından beri Türkiye’ye el konmuş durumdadır. Kendi koşullarında tekâmül etmeyen bir toplumu adam etmek için birileri müdahaleci olmak zorundadır ve müdahale edildi.

Bu yüzden başta TC Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ olmak üzere Türkiye’ye Kemalist faşizmi oturtmaya çalışan tüm askeri ve sivil generaller Silivri Tımarhanesindedirler. TSK mücahitleri insanları kullanmanın, örgütleri kullanmanın hesabını bu şekilde veriyorlar.

Neden Anadolu insansızlaştı da demokratikleşmek için dini cemaatlere ihtiyaç duyuldu? O zaman kim kimden daha gerici, kim kimden daha ilericidir? Halk arasında ”düşün düşün zordur işin” diyorlar. İnsanda utanacak yüz varsa hem düşünür hem de kendini ve çevresini sorgular.

Karanlıkların sadakat bekçiliği insana yakışmaz.

Geçmişin ucube kahramanlığının sembolü Kemalizm çok komik kişilikler yaratmış! Bu yüzden Kürdlerden de bazıları da rüyalarında Kemal olmak, general olmak sıkça görülür. Hele kemalsizliğe övgüler yapanlara ne dersiniz? Etrafınıza bakın, Kemallerden geçilmiyor! Kendine devrimci diyenlere inanıyorsunuz despot çıkıyor, kendine ateist diyenlere inanıyorsunuz Alici, Ehl-i Beytçi Şii gerici çıkıyor.

Faşizmin biçimlendirdiği insanların siyasallaşması normal koşullarda gelişmez. İnsanlar sopalı olduğu için toplumsal gerçekliğin düşünce temeli sahtedir. Bunlar dışarıda devrimci ve demokrattırlar, evde reistirler. Biçimsizliklerini örtebilecek maskeler yeterli olamıyor. Tüm coğrafyamızda mantar gibi türediler, isimleri, Saddam Hüseyin, Muammer Kaddafi, Hafız oldu ve her kes yaşamın karanlığında ve ezberinde hafız oldu! İyi ki Kürd toplumuna kral-tanrıların haşmetine tutsak düşmek nasip olmadı!

Geçmişte daha devlet olmadan Kürdlerin siyasi liderleri ve taraftarları çok çatıştılar. Şimdi büyük büyük konuşuyorlar. O zaman sizin aklınız yok muydu? Şimdi neden böyle ağırbaşlı görüntüler veriyorsunuz?

O zaman her kes kendi siyasal kimliğini sorgulamalıdır. Faşizme derin katkıları kim sağlıyordu? Birey olarak kendimizi görebildiğimiz gibi herkesi gördüğümüz koşullar karartılmamalıdır. Her kes faşizme sağladığı katkıların günahıyla bir ömür tüketmemelidir.

İnsan kendisiyle hesaplaşırsa, kim olduğunu itiraf ederse, hem rahatlar hem de kendini yeniden yaratmanın koşulları doğar. Yoksa insan siyasal palyaçoların birer sadakat ucubesi olur.

Yorum bırakın