kaniyasor

kaniyasor.WordPress.com

Yalanlara İtikat Yalancılara Sadakattir

Posted by kaniyasor 27 Şubat 2013

Kani Yado 27.02.2013

Arap Baharı havası estikten sonra tüm insanlar İslam aaa-kaniyado.2coğrafyasına nazarlarını çevirdiler. Dünyada her keste aşağı yukarı aynı kanaat hasıl oldu. Barış, demokrasi, insan hakları, kadın hakları, hümanizm gibi erdemler insanlık için çok anlamlı bulunduğu halde İslam toplumları için bir anlam ifade etmediği şeklindeki her kesin kanaati aynıdır.

Bu erdemler insan için çok anlam ifa eder ama İslam için bir anlam ifade etmez, bu ne korkunç bir durumdur ya Rabbim!

Toplumculuk, barış, hümanizm, kadın hakları, insan hakları, demokrasi gibi erdemler dünyayı çok önemli merhaleye taşıdığı halde Müslüman toplumlar için neden bir anlam ifade etmiyor?

İslamiyet’e barış dini diyen misyonerlerin iddialarını ve misyonlarını tartışmaya bile gerek yoktur. Mesele İslam, din, iman değildir. Sorun kanıksanan toplumsal kirlilikten kaynaklanıyor. Çünkü İslam şeriatı İslam’dan önce 2500 yıldan beri uygulanıyordu ve İslam’dan sonra 1400 yıldır hala Rabbimizin emirleridir diye toplam 4000 yıldır uygulanıyor.

Kral Hamurabbi kanunlarını kopya ederek ve Arapların çirkinlik olarak ifade ettiğimiz geleneklerini Rabbimizin emirleri şeklinde gösterebilecek kadar düşkünlüğü sergileyen toplumlar kendileriyle ve insanlıkla nasıl barışık olabilir?

Kürdlerin Araplarla, Arapların israille, Filistinin İsraille hiçbir sorunu yoktur. Sorun tamamıyla insanın kendisiyle ve dünya ile insanlık ile barışık olmamasıyla ilgilidir. Biraz güçlenseler tüm dünyayı Hamurabbi’nin efendi-köle şeriatına zorlarlar. Çünkü İslam toplumu köleci toplum sistemindeki yazılı hukukunu Rabbimizin Cebrail tarafından ayetler şeklinde gönderildiğine inanıyor.

Burada insan kendi çirkinliğini, kendi düşkün geleneklerini Rabbimizin emirleri olarak göstererek Rabbimize de iftira ediyorlar. Müfteriliği din yoluyla, siyaset yoluyla topluma mal eden düşkünlük coğrafyamızda büyük altüst oluşlara neden olacaklardır, çünkü dünya insanlık erdemlerine bu denli ters düşen bu olayı daha fazla taşıyamıyor.

Bölgemizin toplumları sanıldığının çok ötesinde bir biçim alması dünya çapında bir felaket boyutundadır. Zaman zaman İslam coğrafyasına Osmanlı Mezarlığı tanımlaması yaptığımızda çok üzülüyorduk. Her zaman kendimizi sorguladık “acaba haksızlık mı ediyoruz?” diye defalarca düşündük, taşındık.

Kürdistan sorununda barış konusu tartışıldığı zaman gördüğümüz Türkiye ve Kuzey Kurdistan siyasal manzarası hiç de yanılmadığımızı doğruladı.

Bizim yaşıtlarımız 1950 yıllardan itibaren Türkiye ve Kurdistan sorunlarının izleyicileri oldular. Toplumun bu toplumsal yarayı çözmek için kendini sorumlu görmeyip, sorunu tek kişilere veya derinliklere havale etme düşkünlüğü yine bölge düşkünlüğüyle ilgilidir.

İkinci Dünya Savaşından sonra CHP faşizminin özgür dünya paradigmasına karşı içine girdiği tepkisel reflekslerle kaybettiği itibarını yeni taktiklerle kazanmak için siyasal örgütlerle derin bağlantılardan tutun askeri darbelerle militarizmin Türkiye’yi denetim altına almasına kadar her türlü derin devlet oyunlarına şahit olduk. Şimdi bile Kürd toplumunun iradesini bir tek insana bağlayıp Kürdlerle alay eden güç yine aynı güçtür.

Aynı tarzda devletin derinliğinin içinde bulunduğu dirsek temaslarıyla sola ve sağa yeni siyasal karakterlerin ortaya çıktığını gördük. Sanki elmanın iki yarısı gibi Anadolu’da yaşayan hakların siyasallaşması ortak özelliklere sahip oluyordu.

Tüm tetikçi paramilitar örgütler ile sağ, sol, dinci örgütlerin içine eleman atamaları tesadüf müydü?

Kürd mücadelesi de istediğimiz şekilde olmuyordu. Kimin ölmesi gerektiğini birileri belirliyordu. Devletin tehlikeli gördüğü Kürd şahsiyetleri ya siyasal ortamdan soyutlanarak etkisizleştirilirdi ya da yok edilirdi.

Devletin Kürd aileler içinde bile etkisini gösterdiğine şahit olmayan Kürd yoktur.

Her nedense bu kadar açık belirtileri olduğu halde kimse doğru dürüst bu konudaki mağduriyetleri tüm verileri değerlendirerek bir sistem dahilinde tahlil etmiyor.

Bunların hepsinin nedeni Osmanlı Mezarlığı değil mi? Osmanlı Mezarlığnının kirkin yüzü Mekke köleci sistem ile ilgili değil mi, Mekke köleci sistemi Milattan Önce 1700 yıl önce Hamurabbi köleci sistem şeriatına dayan mıyor mu?

Kürddlerin Arap istilalarıyla bu hale gelmelerini Kurdlerin beceriksizliğine vermiyoruz. Kürdler siyasi olmayan konularda dahi üstünde yaşadığı zenginliği bile tahlil etmekten acizdir. Toplum kendi iradesiyle yaşama  yeteneklerini Ortadoğu mezarlık yaşam tarzından etkilendiği için kurtuluşu hep tanrı-krallardan beklemektedir.

İradi hantallığı yerli halk olmanın hantallığına bağlayanlar da var. Tarihte talana uğrayıp yok olan toplumların, uygarlıkların da aynı durumda tarihten silindiği malumdur.

Kürdistan bölgede büyük bir güç olma şansını kaybederse diğer mezarlık konumundaki Arap geleneksel yaşamında ısrar eden toplumların çağdaş olma şansları tamamıyla ortadan kalkar. Çünkü Kürd toplumu İslam olmasına rağmen geçmişte yaşadığı üstün uygarlığın kalıtsallığından dolayı hala çağdaşlaşamaya elverişli ve toplumun ieri istikametini yönlendirebilecek insan sayısı Kürdistan’da bölgesel çözümlere katkı sağlayacak düzeyde fazladır.

Kürdlerde diğer bölge halkları gibi toplumsal irade köreldiği için aldatılma ortamları oldukça fazladır. Şimdi fark ediyoruz ki, dün devlet istediği için savaş göklere çıkarıldı, bu gün devlet istediği için barış göklere çıkarılıyor. Kürd düşmanları biçiminde misyon alan faşist yazar-çizerler bir anda demokrat, barışçı ve Kürdsever kesildiler!

Peki, devlet ihtiyaç duyduğu anda savaşıyor, savaştırıyor biz ne yapıyoruz?

Biz önümüze konan siyasi ayetlere uyuyoruz! Kurdler istenen siyasal biçimlere girebildiği gibi Türkler de hemen derinliğin istemlerine hemen uyum sağlayabiliyor.

Şimdi biz ‘barış istiyoruz ama oyuna gelmek istemiyoruz’ diyebiliyor muyuz? Biz ne ev alıyoruz ne de ev satıyoruz, barış komisyonculuğuna değil, toplumlararası görüşmelere itibar etmek istiyoruz. Kürd milleti dünya milletlerinin bir üyesi olup, kendi sorununu dünya ile çözecektir.

Yorum bırakın