KÜRTLERİN KOMŞULARI ZİHNİYET ÖZÜRLÜDÜRLER

Kani Yado -26.03.2013: Sadece Kürdler değil, dünyanın başka halkları da önemli şansızlıklara uğramışlardır ama Mezopotamyalı halklar kadar hiçbir halk Mekke köleci toplum felaketlerine ve Orta Asya cahiliye toplum istilalarıyla karanlığa girecek kadar büyük felaketlere uğradıklarını sanmıyoruz.

Halk arasında sıkça söylenen “iyi ev alacağına iyi komşu al” deyişi tam da bu durumu  açıklıyor.

Kürdler çok mu iyidirler?

Evet Mezopotamya halkları Halife Ömer döneminde Mekkeli cahiliye istilalarına uğramadan önce hepsi iyiydiler, uygardılar ve dünyaya uygarlık yönünden örnek toplumlardı.

Bu toplumlar  söz konusu istilalarla  karanlığa girdiler ve hala o karanlıklarda el yordamıyla kurtulmaya çalışıyorlar! Orta Asya göçleriyle kimyası tamamıyla bozulan Mezopotamya günümüzdeki sorunlarla boğuşup duruyor. Bundan daha büyük felaket olabilir mi?

Avrupalıların bir iddiasına göre, Mezopotamya’nın karanlığa girmesinden sonra Anadolu da bu karanlıktan nasibini aldıktan sonra tehlikenin batıya doğru yayılarak Avrupa’yı da sarmaladığını dile getiriyorlar.

Osmanlının girdiği Avrupa alanları benzer sorunları yaşadığına göre haklı olduklarını söyleyebiliriz. Cehalet inançlar üzerinden kalıcılaşabildiği yaşanarak ispatlandı.

Yaşanmış bu ispatlar önemli veriler sayılmaz mı?

Yer kürenin kendi eksenindeki hareket istikametinin batıdan doğuya olduğu gibi, karanlıklar doğudan batıya bir istikamette olduğu pratikte ortaya çıktı.

Irak halkları Mekke gerici zihniyet belasını alarak Şii gericiliğinde debelenip duruyor. Mekke talancılarının işgal ettikleri ülkelere kendi resmi ideolojilerini kalıcılaştırarak maddi sömürünün ötesinde insanları ruhen tutsak alarak bu tutsaklığı kalıcılaştırdılar. Böylece her canlıda olması gereken doğal özgürlük yetenekleri felç oldu.

Irak’ın Kuzeyinde yaşayan Kürdlerin köle kalmaya itiraz etmeleriyle Irak  Arap İslam gericileriyle bağları koptu. Kürdlerin bu asil tercihleri karşısında tüm islam ülkelerinin utanç verici tepkileri gözden kaçmıyordu. Kürdlerin özgürleşmeleri Arap İslam köleci toplumunun çatlamaya başlamasından korkuluyordu.

İslam ülkelerinde palazlanan asalak sınıf olan dindarlar sınıfı ve onların oluşturduğu sömürü ağı sayısal olarak toplumda oldukça fazla yekun tutuyor.

Bunların yalana dayalı ikna yetenekleri dinsel korkulara dayandıkları için toplum üzerinde kontrol mekanizmalarını  güçlü tutuyor. Bu yüzden bu ülkelerde sorunlar çözülemiyor.

Bu toplumlarda  ne insan hakları konusu ne de buna bağlı olarak kadın hakları konusu gündeme gelebilir. Hangi konunun çözümünden bahsedilirse bu asalak sınıf temsilcileri hemen binlerce yıllık köleci toplum ilkelerinin  Kuran’da muhafaza edilen ilkelerini bir ayet ile çözümlerin önünde bir engel çıkarırlar.

İslam ülkelerinde insanlıkla ilgili erdemlerin önünde eski yaşam biçiminin dinsel sistemi Tanrı emirleri olarak görüldüğü için her konuda bağnazlık baş gösterir.

Bu felaket boyutundaki anlayış yüzünden İslam devletleri hiç bir zaman İslam ordularının yaptıkları talanları, çapullamaları, cinayetleri, soykırımları sorgulamadıkları gibi Kürt soykırımlarını kınamadılar. Zaten kendilerinden böyle bir erdem beklenmiyordu.

Hala binlerce yıllık köleci toplum kurallarıyla yaşayan toplumlardan insanlığın beklentileri olamaz.

İslam ülkelerinin bu sadist tavırları dünyayı hiç şaşırtmamıştı. Çünkü dünya bu ülkelerin yaşam biçimlerinin dünya insanlığı için, insanlık erdemleri için tehdit oluşturduklarını biliyordu.

Dikkat edilirse coğrafyamızda çağımızın biçimleriyle ortaya çıkan örgütleri de aynı gerici despot özelliklere sahiptirler.

Irak’nın çekilmez durumuna müdahale eden uluslararası gücün garantisi altında Irak’ın kuzeyinde şekillenen Güney Kürdistan devlet olmanın protipi olarak Kürdistan Federal Bölge Hükümeti sıfatıyla şimdi dünya tarafından saygın bir güç olarak tanınıyor.

Güney Kürdistan’da hemen hemen tüm devletlerin elçilikleri ve  konsoloslukları mevcuttur. Arapların yaşadıkları bölgeler yerine Kürtlerin yaşadığı yerlerin tercih edilmesi tesadüf değildir.

Bu durum Kuzey Kürdistan için örnek olarak görülmesi gerekiyor. Osmanlı artığı bir yeniçeri devleti olan Türkiye, ekonomik büyümeye rağmen sosyal olarak yaşanabilir bir ülke değildir.

Türkiye, Büyük Kürdistan’a komşu  bir devlet olmak istemiyor. Bu korku ile Türkiye barış oyunları ile yeni bir taktik geliştirdi.

Türkiye,  Kürdleri yanına çekmek istiyor ve diğer parçalarda yaşayan Kürdlerden  ayrı düşürerek, hatta diğer parçalarda yaşayan Kürdlere karşı kullanarak Kürtlerin birlikteliklerini engellemeye çalışıyor.

Kürtlerin Türkiye’nin benimsediği faşist eğitim sisteminde aldığı biçim Kürdleri zihniyet olarak mağdur etmektedir.

Okullarda Türklük yeminlerinin Kürdler üzerinde yaptığı tahribatlar oldukça fazladır. Dünyaya tek pencereden bakan bu zihniyet toplumun genelinde kanıksandığı gibi Kürdler tarafından da kanıksanmıştır.

İnsanlar İslam olduğu için Allah nezdinde yerlerini sağlama almışlar! Türkiye’de yaşadıkları için kend,ilerini en büyük sayarlar!

Türkiyede yaşayan her Kürd Müslüman Türk dayıları gibi İslam olduğu için cennete gider, böylece her adım başına günah işlemekten çekinmezler. Her Kürd Türk kardeşleri gibi doğrudur,  çalışkandır, yasası çocukları sevmek, büyükleri saymaktır!

Bu barbarlığın  eğitim sisteminde bilinçaltında oluşan canavarlık budur! Böyle sağlıksız bir ortamın ürünü olan her insanın yaşam özürlü olması beklenmelidir.

İnsan istediği yerde, rastgele bir alanda yaptığı araştırma/incelemeyle bu sonuçlara kolayca ulaşabilir. Tahsil durumlar, ait oldukları sınıf ve tabaka ne olursa olsun ulaşılacak sonuç budur. İstediğiniz soruları yöneltebilirsiniz, cevaplar hazırdır. Kimsenin bilmediği bir konu yoktur! Zaten bilmediği bir konu olsa falcılardan hemen öğrenirler! Veya Allah bilir deyip bilmeyi genel merkeze havale ederler,  meselenin kutsallıkları devam eder.

Tüm İslam ülkelerinde benzer yaşam vardır ve bu yüzden bu toplumlar yaşam özürlü oldukları için dünyanın benimsediği normal idari sistemlere intibak edemiyorlar ve her yerde şiddet yaşamın bir  parçasıdır.