KARANLIĞIN SİYASAL DERİNLİĞİ

Kani Yado – 30.03.2013: Türkiye’de ve Kürdistan’da toplum siyaseti belirlemiyor, toplum dışı derin güçler topluma siyasal biçim veriyor. Kaderci birey,  dolayısıyla kaderci toplum kendini kendine ait olarak  kabul etmiyor. Bu inançla kolaylıkla kendini efendisine, liderine, devletine ve kendisi için bir korkuluk olarak sunulan Tanrısına(tabusuna) kolaylıkla ait olabiliyor. Bu coğrafyada siyasal atmosfer şu şekilde konumlanmıştır:

Görünmeyen derin güç tanrı, tanrı derin rant elçileri, derin din siyasal ideolojisi şeklinde konumlanmıştır. Secdeciliğin kanıksanan yaşam biçimi budur.

Burada kimsenin Rabbimize inandığı yok, kendi yarattıkları korkuluk dediğimiz tanrıları vardır, ziyaretleri vardır, yüz sürttükleri duvarları, etrafında döndükleri kalpleri kadar katı taşları vardır.

Mekke köleci toplum erkek egemenlikli din siyaseti de yukarıda belirttiğimiz biçimde ortaya çıkmadı mı?

Türkiye’de ve Kürdistan’da havada bulup tavada yiyen asalak gelenekçilerin egemen olduğu devlet ve siyaset sistemi de bu şekilde yaşama hakim olmuştur.

Böylece biz coğrafyanın köleci toplumsal şekillenmesine uygun bir yapılanma olduğunu söyleyebiliriz.

Çöl vahşetinin asalak talancı sisteminin korkuluğu tanrılar, toplum üzerinde tahakküm kurmak için görünmeyen korkutucu tanrı elçileri ve onların ardıl misyonerleri, korkutucu ideolojileri dediğimiz din siyaseti ideolojisi düşünüldüğünde Türkiye’yi oluşturan karma milletler ve Kürdistan halklarının başına örülmüş siyaset sistemlerinin tanrıları, liderleri ve siyasal ideolojileri hatırlanmıyor mu?

Sizin durumunuz nasıl Kürd siyasileri? Biraz da siz kendinizden bahsetseniz iyi olur! Keşke sizin de Kürdlerin lehine derinliğiniz olsaydı. Keşke sizin derinliğiniz Ankara derinliğine güdümlü olmasaydı diye hayıflanıyoruz, bari bizi haksız çıkarın!

Toplum, Yalçın Küçük’ün ve diğer sivil general arkadaşlarının Kürd sorunundan dolayı mahkûm olduğunu sanıyor. Gerçekten insanlar bu palyaçoların niçin yargılandıklarını biliyorlar mı? Yoksa biz mi NATO tarafından azledilen Ergenekon dediğimiz Gladio’nun muhterem derin unsurlarına iftira atıyoruz?

Bunların Kürd sorunuyla ilişkileri sadece bir misyondu, bunlar bu misyondan dolayı yargılanmıyorlar. Memur olarak bu görevi icra etmişler. Yargılama şekli de göstermeliktir. Aslında TC sisteminde bir tasfiye yaşandı. Yargılanan TC generalleriyle Kürd Generalleri bu sistemin tasfiye edilen taraflarıdırlar.

İnsanın hayret ettiği en önemli nokta, aydınlar veya aydın sandıklarımız da bu tasfiye operasyonlarını yorumlarken, haber yaparken devletin sorunluluğunu taşır gibi meselenin görünen yönünü yazıyorlar. En azından özgür birey olma erdemli davranışı gerekiyor!

Erkek egemen siyaset sisteminin kalemşorları erkekliklerini, yiğitliklerini, camêrliklerini biraz da özgür aydın erdemlerinde doğruları yazamazlar mı?

Kürt yiğitleri secdede kusur etmiyor, Türk yiğitleri secdede kusur etmiyor, peki bu topluma neden sürü diyorsunuz sürü çobanları!

Devletin derinlikleri neden önemli olsun? Devlet sırları kapsamındaki gizliliklere ve bunlardan sorumlu olmaya bir isim verilmelidir. Buna aydın demek uygun olmadığına göre, aydınların bütün yükünü İsmail Beşikçi mi omuzlamalıdır?

Dünyanın hiçbir yerinde ulusal sorunlar, barış sorunları, savaş sorunları istihbarat elemanlarının görüşmeleriyle gündeme gelmez. İstihbarat bireyleri sadece istihbarat işlerine bakarlar.

Barış sorununu istihbarat görüşmelerine indirgemenin barış kavramının da anlam erozyonuna uğramasına neden oldu.

Bu durum ciddiyetten çok uzaktır. Meseleyi ciddiyetten uzaklaştırmak sorunu varsa Kürdleri temsil eden bir erk yok mu?

Kürdlerin oyuyla TC’nin meclisine misafir olanlar hiç mi Kürd ulusal sorunlarıyla ilgili değildirler?

Ulusların kendi kaderlerini belirleme hakkı dediğimiz evrensel hakları varken, Kuzey Kürdistanlıların havanda su dövmelerine anlam vermek güçtür. Şiddeti yaşamın vaz geçilmez düsturu olarak kabul eden Kuzey Kürdleri siyasal ümmetine gelen ayetlerle aniden barışçı kesilmeleri düşündürücüdür.

Ortada kural dışılık vardır. Toplumların değişim ve dönüşümü dediğimiz sosyal evrimleşme öyle kısa sürede olamayacağına göre kuraldışılık iyi incelenmelidir. Bu olayın altında ya xınçonun xançeri, ya da Tırkonun oyunu çıkacağından emin olmalıyız!

Yoksa MİT’in kendi rüştünü ispat etmek, kendi reklamını yaparak Türkiye toplumuna bir güç olduğunu ileri sürmek amacıyla mı bu kadar fırtınalar koparıldı!

Biz hangi tahminleri yürütürsek yürütelim, Türkiye’de olup biten olaylar hiçbir kurala uygun değildir. Kürtler için umut oyuncakları üretiliyor, umutlar renklendirilip ulusallıktan uzak mecralara sürülüyor.

Ortada 50 milyonluk bir ulus var! Bu ulusun evrensel hakları bir kasaba nüfusu kadar olan Kıbrıs sorunu kadar bile ciddiye alınmıyor. Ciddiye alınmamanın başını Kürd misyonerler çekiyor!

Biz bölge dengelerinin oluşumunda Türkiyenin, İsrail’in ve Kürdistanın öncü demokratik güç olarak rollerini oynamaları gerektiğinin bilincindeyiz. Ancak burada Kuzey Kurdistanda yaşayan 20 milyon Kürd barış oyuncaklarıyla etkisizleştirilmeye çalışılıyor. Tüm dünyadaki Kürdlerin yarısı kadar olan Kuzey Kürdlerinin Osmanlı oyunuyla etkisizleştirilmesine göz mü yumalım?

Durup   dururken Kürdlerin  Türk Milli Yemini anlamına gelen Misak-i Milli’ye sahip çıkmaları bir tuzaktır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu tuzağı Kürdlerin eliyle kuruyor.

Kimini gönderdiği tatilden geri çağırıyor, yeniden görevler veriyor, kimini meclisine aldırarak iş yaptırıyor. Kürt toplumuna  sadece umut oyuncaklarıyla oyalanma, umutların kandırıkçılığında zaman kaybetme, onun üzerinde ilgisiz yorumlar, tartışmalar yapmak düşüyor.

Hadi TC’nin güvendiği akil adamlar! Koşun bir an evvel Kürdistan’ın sorunlarını çözün ki aklınızı öpelim! Ta İsveç’lerden, Alamanyalardan, Frank elinden geldiniz, Ankara’ya göz kırparak veya göz kırpmadan çözün ama neyi çözeceğinizi bilerek!

Siz Kürdlerin kendilerini yönetme hakkından, kendi anadillerinde ilkokuldan başlayarak eğitim hakkından, demokratik modellerde benimsenen Kürdistan Eyaleti Meclisi ve Hükümetinden bahsetmeyecekseniz hiç zahmet etmeyin lütfen!