kaniyasor

kaniyasor.WordPress.com

YAŞAMDA MADDE VE MANA DİYALEKTİĞİ

Posted by kaniyasor 5 Nisan 2013

Kani Yado-05.04.2013: Daha önce de açıkladığımız gibi, din dediğimiz eski aaa-kaniyado.2siyaset ile siyaset dediğimiz yeni din anlayışlarının, insanın geçirdiği tekâmül evreleriyle ilgilidir. Rabbimizin maddi yaradılış biçiminin sonsuzluğu, bu biçimin yansıması olan düşüncenin de sonsuzluğu anlamına gelir.

Burada hiçbir şeyin veya onun yansımasının aykırılığı söz konusu değildir. Çünkü yaratılışın maddi biçimi ve onun yansıması olan düşüncesi düalizm üzerinde kuruludur.

Biz doğruları savunurken yanlışları yok sayamayız. Manyetik kudrette eksi kutbun reddinde artı kutup anlamsız kalır ve manyetik alanın yokluğu anlamına gelir.

Matematikte eksi sayıların ve artı sayıların inkârı matematiğin toptan inkârı demektir. Çünkü artı sonsuz ile eksi sonsuzun anlam verdiği değer sonsuz kudretin yaratılış değeridir.

Eski siyaset dediğimiz din fanatikleri ve çağımızın dini dediğimiz yeni siyasal fanatikleri, doğrunun veya yanlışın reddinde yaratılışın diyalektik gerçeklerine ters düşerler.

Kadını aşağılayan, saçını uzun aklını kısa gören Ortadoğu egemen erkek anlayışlarının geriliği insanlığa ne acılar yaşattığı bilinmektedir.

Rabbimizin eserleri olan insanlara, güzel hayvanlara ilkel kılıçlarını, silahlarını çeken kudurmuş aklın sahipleri benzerlikten kaynaklanan kavga nedenleri saldırı ve savunma güdüleriyle ilgilidir ve uyduruk bahanelerini kendileri yaratırlar.

Rabbimizin adına söyledikleri, kitaplarına yazdıkları gerçekdışı iddialarla insanları, kavimleri, milletleri, hayvanları, doğal güzellikleri düşman, kendilerini Rabbimizin aziz kavimleri olarak göstermediler mi?

Nerede Rabbimizin maddi ve manevi yaratılış biçimine dokunulmuşsa arkasında felaketlerin geldiği görülmüştür.

Tüm coğrafyamızın insanlarının ruhsal dünyası, korkular ve korkuluklarla, kinlerle, nefretlerle karanlık işkence mahzenlerine dönmüştür. İnsanın kendi cehennemini kendi eliyle yaratması budur işte! Bu coğrafyada insanın ruhsal dünyasına dokunulmuştur. Dokunulmamışsa nedir bu kanlı kılıçlar, bu kin ne nefretler?

Eski siyaset dediğimiz dinin ve yeni din dediğimiz siyaset, maddi yaşama sahip olma, insanın insan üzerinde tahakküm kurma ihtirasından beslenirler.

Geri insanlar şiddeti esas alan diğer canlılar gibi saldırı güdülerine sahiptirler. Onlar diğer canlıların hukukuna saygı duymazlar. Kendi azgın ihtiraslarıyla politikleşirler ve kendi geriliklerinden yarattıkları tanrı-krallara, tanrı-liderlere, şirklere secde ederler.

Biz buna kölelerin gönüllü esareti desek de iradesizleştirilen insanların kölelik kaderleri insanlığın utancı ve yüzkarasıdır.

Oysa sonsuzluktan dünyaya çıplak geldiklerini ve sonsuzluğa çıplak gideceklerini bildikleri halde ihtirasa tutsak düşerler.

Sosyalleşmenin ileri ivmeler kazandığı 19. ve 20. Yüzyılda insanın insan üzerinde tahakkümü ve onun ideolojisi ile onun karşıtı olan insan özgürlüğünün esas alındığı sosyal düzenler ve onun düşüncesi kıyasıya hesaplaşması iki dünya savaşıyla büyük acılara neden oldu.

Özgürlük düşüncesinin karşısında telaşa düşen tahakkümcü zihniyet, yenilikçi sosyal düşünceleri propaganda aracı olarak kullanarak reel sosyalist veya nasyonal sosyalist iktidarlar, geri zihniyeti yeni biçimleriyle yaşatmaya devam ettiler.

Böylece insanın insan üzerinde tahakkümün en koyu biçimleri çağdaş ve ileri sistemler ismiyle sunuldu. Her nedense dünya tekçi ve tahakkümcü sistemlerden kurtulmaya çabalarken bazı yerlerde tekçi despot zihniyete sevdalandılar!

Dünya insanlığı girdiği tekâmül süreciyle insanlık tarihinin en sorunlu dönemini yaşıyor. Rabbimizin yaratılış hamurunun organik ve inorganik malzemesini tanımayan ‘canlı insan’ geri akla, kuduruk akla, ahmak akla sahip olduğunda Rabbimizin yaratılış mantığını kavrayamaz.

Bu şartlarda Rabbimizi inkâr anlamına gelen birçok tabular, diktatörler, şirkler yarattılar.

Gericilik bununla da kalmadı, çağın ileri tekniklerinin ürünlerini kullanmaktan geri durmadılar. Artık “gavur icadıdır” demeden ileri teknolojinin imkanlarını insanlara karşı silah gibi kullandılar.

İleri teknolojinin arasında sesi manyetik dalgalara yükleyen cihazları kullanarak kendi inkârlarında ikiyüzlü bir duruşla gerici bataklıklarında debelenmeye devam ettiler.

Ekonomik, Sosyal, siyasal, kültürel durum, yaşamının maddi gerçekliği olduğu gibi bunun yansıması olan bilincini de yaratır. İnsanoğlunun çeşitli etmenlerle oluşturduğu yaşam biçiminde, mitolojilerin melek olarak kabul ettiği iyi insan sadece bir kurgudur. Belki kalkan ve kılıçlarla oluşan canavarlık yaşamının neden olduğu bir özlemdir.

Amacımız iyi veya kötü insan tercihi değildir.

Bu tercihler siyasallaşan insanın saldırı bahaneleridir. Örneğin tahakküm amacıyla üretilen yalanlarla Rabbimizin güzel canlılarının yaşamına kast ederken “kötü” onun için uyduruk bir bahanedir.

Kötü insan yoktur, tekâmül süreçleri vardır. Bazı toplumlar cahiliye dönemlerini yaşarken ileri tekâmülü yaşadıkları durumları iyi veya kötü olduğu anlamına gelmez.

İyi olma veya kötü olma durumu görecelidir, onun bir ölçüsü veya terazisi yoktur. Mükemmel bir insan gericiliğe göre kötü sayıldığına göre gericiliğin takdir namusu yoktur. Diktatörün takdir namusuna göre demokrat yok edilmesi gerekecek kadar kötüdür!

Örneğin Kudüs veya Mekke köleci toplum gelenekçileri dünyanın nizamını bozabilecek, insanın ruhsal durumunu bozabilecek dinsel aldatma yöntemleri varsa, bunlara kötü demek anlamsızdır ama onların sınıfsal tercihleri olan tahakküm anlayışına karşı hümanist tavırlarla güzellikler inşa edilerek diyalektik karşıtlık verilmesi doğru tavırdır.

Rabbimizin adına uydurdukları yalanlarla kendilerine gerekçeler bulan, hala insanlık tekâmülünü yeteri kadar yaşayamayan insanın diğer canlılar gibi şiddeti yaşamın vazgeçilmez olduğunu sanır.

İstisnasız olarak İnsanın maddi yaşam gerçekliği ve onun yansıması olan düşüncesi tekâmül edecektir. Coğrafyamızda köle sahipleri, köleleri dinsel yalanlarla korkutarak onların üzerinde tahakküm kurma şeklinde muazzam rant sağlamışlardır.

Bu korkularla insanların ruhsal dünyaları altüst olmaktadır. Biz Mekke köleci sisteminin, köleci erkek inançsal gelenekleriyle coğrafyada yaptıkları talanları, sağladıkları rantları daha evvel anlatmıştık. Bu koşullarda insanın insanlık erdemleri, ruhsal durumları tahrip olur.

Büyük rantlar için büyük yalanlar gerekir. Bu yüzden köleci toplum dinlerinin yalanları da büyüktür. Bu yalanların coğrafyamızın tekâmül kazasına neden olması, tekâmülün tamamıyla durduğu anlamına gelmez.

İster buna Rabbimizin tekâmül kanunu deyin, ister evrim yasası deyin, isterseniz din ve düşünce geriliğinde karşı çıkın sonuç değişmez.

Görecelik Rabbimizin ve Onun yaratılış biçimiyle değil, insanların muhafazakârlığıyla ilgilidir ve durum geçicidir.

Rabbimizin Yaradılış mantığı olan bilim görecelilik engelini tanımaz. Bilimin yalana işlerlik kazandırmak için cübbesi, üniforması yoktur. Diktatörler gibi kendini var etmek için başkalarının canına kıymaz.

Eski çağların siyaset biçimi olan dinin daha çok mitoloji, hikâye, masal ve fabl biçimlerinde olması insanoğlunun maddi ve manevi tekâmülünün süreci ve seviyesiyle ilgilidir.

Yaşamın maddi gerçekliğine paralel olarak insan düşüncesindeki ilerleme sınıflı toplumun eliti olan egemen sınıfın hâkimiyeti kaybetmemesi için toplumu tabularla korkutup toplumun üzerinde egemenliği devam etmeyi amaçlıyor.

Bu topluluklar Rabbimize inanmazlar. Sadece onları tutsak eden korkular ve korkuluklarla egemen sınıf tercihinde kendileri için yaratılan cehennemi yaşarlar.

Klan, kabile, aşiret biçimlerinde tekâmül ederek milletler şeklinde yaşamaya başlayan insanların sosyal aktiviteleri, doğal ihtiyaçların dışında sosyal ihtiyaçlara da gereksinim duyulmasıyla ortaya çıkmıştır.

Burada maddi yaşam yoğunluğu ile birlikte düşünsel yoğunluk da görülmektedir.

Düşüncede meydana gelen yoğunlaşma ile sınıf ilişkileri, sınıf çelişkileri boyutlanarak büyük hareketlik meydana getirmiştir. Geri toplumlarda din dediğimiz eski siyaset veya siyaset dediğimiz yeni din ideolojileriyle kendilerini doğrucu kabul ederek haklı mücadelelerinden bahsederler. Öyle gülünç durumlara düşerler ki ihtişamlarından, pozlarından geçilmez! Bu durumu ister beğenelim ister beğenmeyelim içine girilen tekâmül aşamasıdır.

Yorum bırakın