kaniyasor

kaniyasor.WordPress.com

YAVUZUN PALASI TAYYİP’İN BADEM BIYIĞI-3

Posted by kaniyasor 8 Nisan 2013

Kani Yado – 08.04.2013: Osmanlı Mezarlığı kalıntısı olarak ifade ettiğimiz aaa-kaniyado.2Türkiye ve Osmanlı İslam şeriatının hâkimiyetinde kalan tüm coğrafyalar irade felçli olarak makul surette düşünme ve hareket etme iktidarından yoksun yığınlar haline gelmiştir. Türkiye’de iktidarların uzun süre askeri despotluğun vesayetinde kalmanın nedeni budur.

İslam toplumlarında irade, efendi-köle ilişkilerinin yüzyıllarca biçimlendirdiği kalıplarından dışarı çıkamamıştır. Bu yüzden toplum kolaylıkla siyasi liderleri tanrılaştırıyor. Kürdlerde tanrı-kralcı biçimde siyasallaşmanın nedeni de aynıdır.

Toplumda irade gaspı tekçi inanç, tekçi sistem, tekçi önderderlik şeklinde kendini günümüzün siyasetinde de tekrarlamaktadır. Toplumun iradi felç durumunu fırsat bilen siyasi cambazlar bu fırsatı kaçırmamaktadırlar.

Bu durum ise tekçi despot önderlik biçiminin yaşanmış Kemalist ve Saddam önderlik biçimlerinde görüldüğü gibi kanlı yüzleriyle insanlığa acılar yaşatmışlardır.

Anadolu ve Mezopotamya İslam Arap, Selçuklu ve Osmanlı talancıları tarafından kimyası bozulduktan sonra, toplumlar günümüze kadar kendi iradeleriyle kendi kaderlerini belirleyebilme kudretlerinden yoksun kaldılar. Toplumsal bozulmalar nedeniyle kendi gerçekleri yerine yaşamı, doğayı çöl yaşamının köleci toplum mitolojisiyle değerlendiriliyor.

İnsanlar Rabbimizin yaşam güzelliklerini, yaşam erdemlerini göremez duruma gelerek, yaşamı gerçekdışı hurafelerle tanımlayarak insanlık değerlerini öne çıkaramadılar.

Türkiye’de pala bıyıklı yavuz Sultan Selimin benimsediği Sünni anlayışına karşı Şii dediğimiz Hz. Ali taraftarlığı biçiminde gericilik yarışı şeklinde ortaya çıkmaktadır. Bu yüzden biz Osmanlı Şeriat gericiliğine karşı olan Hz. Ali taraftarlığı biçiminde ortaya çıkan Arap muhalefet şeklini de aynı derecede gerici buluyoruz.

Toplumsal, siyasal ve inançsal ilişkilerde biçimlenen insanlara siz ne derseniz deyin, ne sorarsanız sorun tutsak irade kalıbında  “Allah bilir, ağam bilir, liderim bilir, Ali bilir, Osman bilir” şeklinde köleci toplum davranışlarıyla karşılaşırsınız.

Anadolu ve Mezopotamya halkları kendi gerçekleriyle buluşma zamanı geldiği halde çöl gericiliği yaşam biçimlerinin içinde debelenip durmaları büyük talihsizliktir.

Bölge geriliğinin etkisiyle biçimlenen insanın da duruşu ya efendi ya köle biçimindedir. Ya tanrı-kralı gibi zalim, ya köle gibi secdecidir. Özgür insanlık ideali benimsenemediği için düşünce alanında, yazılı anlatımlar dipnotlarla dolu ezberler gibi sözlü anlatımlar da yazılı anlatımlar gibi sadece şablonların aktarımı biçimindedir.

İradesizleştirilen toplumların köle itaat ve köle fedai sadakatinin siyasal ortamından ancak ve ancak pala bıyıklı Yavuz Sultan Selim zihniyetinden badem bıyıklı Recep Tayyip Sultan zihniyeti çıkar.

Kürd toplumu da bundan farklı bir duruş sergileyemiyor. Kürdlerin yapışıp kaldığı liderliklerinin babadan oğla geçme özelliklerine sahip ise bunda bir ulusal erdem aramaya gerek yoktur.

Tam tersine ulusal erdemlerin gelişmesine katkısı olmayan eski toplumlarda kral-tanrı dönemlerine ait tutsaklığın lanetlik sadakatinden kaynaklanıyor. Hatta ulusal bilincin gelişmesine engeldir.

Kürd liderlerinin doğum günlerini kutlama komedisinin nedeni geri tanrı-kral geleneğinden kaynaklanıyor.

Geri toplumların en üretken yanı çok kolay olarak tanrılarını yaratma becerilerine sahip olmalarıdır. Toplumların liderleri tanrılaştırması kendilerini hiçleştirmesi anlamına geliyor.

Bu toplumların en beceriksiz yanları ise çok zor olarak bu yarattıkları tanrıların şerrinden kurtulma beceriksizliğidir. Böylece kul ve köle olmamak için ortada bir neden kalmaz.

Tutsak iradenin biçimlendirdiği yaşamda “Bıjî bıjîlerle, çok yaşa padişahım”larla mide bulandıran boş teneke gürültülerinden başka sesler çıkmaz. Bu yüzden çok seslilik ortamından hoşlanmazlar. Tekçiliğin dayandığı tekçi çıkarlar da bununla ilgilidir.

Türkiye, Kürdistan, Suriye ülkelerini kapsayan dengelerin bozulmasından sonra ortaya çıktığı şekliyle görüldüğü gibi Mekke talancı sisteminin Sünni ve Şii taraftarlığı öne çıktı. Günümüze kadar kendilerini ilerici olarak tanıtanların Şii gericiliğinde Sünni gericiliğe karşı muhalif güç durumuna gelme siyasetin gerçek yüzü olarak ortaya çıkmasıdır.

Bu durum ülkelerimizin gerçekleri olmadığı halde Mekke merkezli köleci toplum inançsal ölçülerinin coğrafyamızda üst kimlik olarak belirleyici olması tamamıyla toplumun geri bırakılıp kendi gerçeklerine ters düşürülmesiyle ortaya çıkan bir sonuç olduğunu söyleyebiliriz. Bu coğrafyada insanlığın bu şekilde düşürülmesinin acıları tüm dünyaya sirayet ettiği için bir dünya sorunu halini almıştır.

Bu konuda yazılıp çizilmesi gereken çok önemli detaylar vardır. Kendilerini bu gerici cephelerde ifade edenlerin siyasal çizgilerinin de bu ortama uygun gerici yapılanma olduğu belirtilebilmelidir.

Biz bu konuda insanların kendi iradeleriyle siyasal tercihlere sahip olduklarını söyleyemeyiz. Bu coğrafyalarda gerici dinsel kurumlaşmalar özgür insan iradesi üzerinde çekilmez mahalle baskısı yapmamaları için bir neden kalmıyor.

Dikkat edilirse diktatörlerin tutsak düşürdüğü ülkeler, diktatörlerin aile şirketleri şeklindedir. Her şey onlardan sorulur. Kuzey Kore’de olduğu gibi diktatörün doğum günü kutlamayanların ve diktatörün ölümünde ağlamayanlar altı ay çalışma kamplarında zor koşullar altında çalıştırılarak cezalandırıldıkları basına yansıdı.

Çağımızda kendilerini ilerici olarak tanımlayan sol sistemlerin de bu acıklı durumu ortada olduğu halde insanoğlunun çağımızın özgürlük erdemlerine denk düşen paradigmalarla devrimci duruş sergileyememesi karşısında dünya dengelerini alt üst eden gericiliğe karşı uluslararası güçler müdahil olmak zorunda kalıyor.

Geçmişte Avrupa’da azgınlaşan faşizme karşı da aynı şekilde uluslararası güç oluşturularak özgür cephe oluşmuştu.

Geçmişte Avrupa’nın faşizmi tasfiye ederken militarist statüko yerine sivil çoğulculuğu benimserken iç denge çatışmalarına girdiği gibi Türkiye de son yıllarda polis ile asker arasındaki çelişkiler, askerler arasındaki çatlamalarda ölümlere neden olan olaylar gelişti.

Bunlar statükonun savaş ganimetlerini, Kürdistanı bölen sınır karakollarındaki gelirleri paylaşamadıkları için onların kavgalarının neden olduğu gerilimde kaçakçı Kürd çocuklarının üzerine bombalar yağdı. Acılar, gözyaşları ortaya çıktı. Acıların nedeni yalancı siyasetin suç ortaklığında arada kayboldu.

Yorum bırakın