kaniyasor

kaniyasor.WordPress.com

ETRAK-I BİİDRAK

Posted by kaniyasor 13 Nisan 2013

Kani Yado – 13.04.2013: Osmanlı kayıtlarında Kürdler’e EKRAD, Türklere aaa-kaniyado.2ETRAK denir. Osmanlı belgelerinde sık sık “Etrak-ı Biidrak”(aptal Türkler) tabiriyle karşılaşırsınız. Hem Osmanlıda ve hem de Türkiye Cumhuriyetinde çok ilginçliklerle karşılaşmak mümkündür. Yani biidrak olmamak için kesinlikle ortada bir sebep kalmaz.

Osmanlı ve TC Devletinin gülünç durumu kadar çok derin acıların görüldüğü trajedilerle her adımda karşılaşılır.

Türkiye’de siyasal hareketler de biidrak tescilliler olarak çok ilginçtir ve muhalefet değişime karşı direniyor. Sosyalist siyasal literatürde buna “karşı devrim direnişi”  anlamına gelen reaksiyon deniyor. Belki Türkler için “Etrak-ı biidrak” denmesi bu yüzdendir.

İktidardaki Ak Parti, muhafazakâr İslam tabanının desteğiyle iktidar olurken demokratik siyasal yapılanmayla Türkiye’nin değişimine damgasını vurabiliyor.

Kendilerini çağdaş sananlar ise hala 19. ve 20. Yüzyılın politikasının ezberinde bozuk plak gibi tekrar edip duruyorlar.

Şimdi dünyanın alışık olmadığı TC’nin değişim icraatlarını muhafazakârların bilinçli bir şekilde desteklediğini sanmıyoruz. Mümin cemaat ”Bizim müminler ne yapsa doğru yapar” anlayışı Türkiye toplumunun genel eğilimidir.

Türkiye’deki tüm siyasal eğilimleri incelediğinizde çok ilginç sonuçlarla karşılaşırsınız. Kimi kendi siyasal çizgisine “özgürlük mücadelesi” der, özgürlükten eser yok, kimi ezilenlerin kurtuluşu hareketi olarak isimlendirilir, eline fırsat geçtiğinde on kat daha fazla ezilenleri ezen bir eğilim mevcuttur.

Hepsi de geleneksel Cumhuriyet Halk Partisi’nin özelliklerini taşırlar. Halk Fırkası olarak ortaya çıkan bu parti halkın adına halkın her şeyine dokundu.

Aslında bu durum tüm coğrafyamızın içinde bulunduğu trajedidir. İnsan davranışlarındaki tutarsızlık, çelişik vaziyet geçmişten günümüze kadar bölgemizin insanlarının ortak özelliklerindendir.

İnsanların bu hale gelmesinin nedenlerine incelerseniz çok ilginç sonuçlarla karşılaşacağınıza emin olabilirsiniz.

Osmanlı devlet erkanı Türkleri Etrak-ı Biidrak(Aptal Türkler) diye tanımlıyordu. Acaba MHP aptallıklarını idrak ettikleri için mi Osmanlı devletinin talancı ve sapık icraatlarına sevdalanmış?

Türkler Osmanlı devleti zamanında insan yerine konmadığı için içinde bulundukları travmanın etkileri insanı ne hale getirebilir hiç düşünebiliyor musunuz?

Bu hasta toplumun insanları bu halleriyle neden Kürdleri anlamak istemiyorlar?

Türkiye’de adam kayırmayı, gasp, talan, rüşvet ve irtikabı en fazla dillendirenlerin bu suçlara en fazla eğilimli olmaları düşündürücüdür.

Her kes çifte standartlıdır.

Bu çifte standart İslam toplumunda artık bilinen ortak yaşam biçimi halini almıştır. Kendine reva görmediği bir haksızlığı başkasına çok kolaylıkla reva görebiliyor.

Yarattıkları diktatörlerine kapı kulu olmaktan başka bir anlam taşımayan siyasal sadakat sisteminin özgürlük söylemlerinin gülünçlüğü çok fazla sırıtıyor!

Kürdler de bu kıratın huyundan kaptıklarından dolayı içine girdikleri Tanrı-kral siyasal geleneğine dört elle sarıldılar.

Bu durum hem Kemalizm hem de müminler cemaati üzerinden Kürdlere bulaştı.

Coğrafyamızın toplumları özgürlükten, devrimden, ilericilikten bahsettikçe daha gülünç duruma gelirler. Hele “İran Devrimi” söylemi bir başka komedidir.

Devrim kavramını kendileri gibi gülünç ortamlar için kullanıldıktan sonra bu kavram etkisini, cazibesini de kaybetmekten kurtulamadı.

İnsan çok ilginç bir canlı türüdür. İnsan aklı erdemli bir yaratıcılıkla insanı sevimli gösterdiği gibi ikiyüzlü, bencil, gülünç bir duruma da getirebiliyor. Siyasi hareketlerine Özgürlük mücadelesi diyebilen insanları çağdığı kalmış diktatörlük biçimine sevdalıysa, diktatörlere karşı secdede durabiliyorsa insanın gerçekten özgürlük talepleri var mı?

Yoksa özgürlük kavramını insanları aldatmak için mi kullanılıyor?

İnsanların istekleri çoğu zaman kendi pratikleriyle çelişiyor. Gerçekten insanlar özgürlük istiyor mu, özgürlükten ne kastediliyor?

İnsan kendini kendine karşı özgürleştiremiyorsa toplumun özgürlük mücadelesi iddiası sağlıklı olmaz, özürlü olur!

Kürdlerin son zamanlarda dillendiği “barış” kavramı da çok ilginçtir. Kürdlerin iç infazla ortadan kaldırdıkları binlerce Kürd ortadayken Türkiye ile barışmanın bir anlamı olmaz.

İnsan kendisiyle, kendi toplumuyla barışık olmadığı zaman gündeme gelen başka alanlardaki barış olsa olsa teslimiyet töreni olur. Böyle koşullarda insanı ciddiye almazlar, insana gülerler!  Kürdlerin helalleşmeleri gereken binlerce vaka vardır. İnsan insan olma rüştünü kazanmadıkça ne savaşı ne de barışı anlamlı olur. TC faşist generalleri işledikleri cinayetler yüzünden sorgulanıyorlar ve ceza alıyorlar. Eli kendi kardeş kanına bulaşmış Kürdlere madalya mı verelim?

Şimdiye kadar kimsenin meseleye doğru yaklaştığını görmedik. Kimsenin özgürlük sorunu yoktur. Hatta özgürlüğün ne olduğunu kimse merak etmez.

Her kes “siyasettir işte atabildiğin kadar at!” anlayışını kanıksamış vaziyettedir. Herkes ne olduğunu bilmediği tabularının kutlu doğum günlerini kutlamakla meşguldür.

Kurdlerin özgürleşmek için Türkiye’nin siyasal ortamında mücadele verdiğini söylemek yanlış olur. Kürdlerin özgürlüğe gecikmesi için bir çaba vardır. Türk toplumunun da özgürleşmek diye bir derdi yoktur. Bu halkların feryatları kendileri için değildir. Tabular için gözyaşı dökerler, acıları, secdeleri, ibadetleri onlar içindir.

Geldiğimiz noktada çağdaş bir parti olduğu iddiasında olan CHP ve bunun Kürd versiyonu anlayışında olan bazı Kürdler son günlerde Misak-i Milli meselesini gündeme getirerek sadece statükocu oldukları ortaya çıktı. Diğer radikal sol örgütler toplumun özgürlüğünü mü istiyorlar?

On dört asırdır önlerine konan bir ezberle yetinen toplumun özgürlük ve demokrasi mücadelesi olamaz.

Türkiye’deki değişim rüzgârları dış dayatmadır. Tutsak düşmüş irade ile insan Anıt Kabir’inin, çamurdan yarattıkları diktatörlerinin, Kabe’nin etrafında dönebilir ama özgürlük için ne kendine ne de bir mücadeleye emek verebilir.

Yüzyılların ezberlerinde kendini kaybetmiş kul/köle kendine değil, ancak efendisine yarar. Çağın ölçülerinde sorgulayıcı olunmadan insanın içinde olduğu siyasal dinamizm yapaydır.

Türkiye’de iç denge hesaplarında yönlendirilmiş siyasetler statükonun sona ermesiyle birlikte misyonlarını bitirdiler. Şimdi muhalif olan tüm siyasal çizgiler birer birer çözüleceklerdir.

Kürdleri ve Türkleri yönlendirme görevi Genel Kurmaydan sivil iktidara devredildi. Bundan sonra birçok değişiklikler olacaktır. Bu süreçte teslimiyete “barış” demeyen her kes aykırı olarak tanımlanacaktır.

Türkiye Avrupa’nın Anadolu kapısında meşru bir devlet durumuna getirilmek istenirken bu arada barış oyunuyla Kürdlere kaybettirilmek isteniyor.

Birileri bir şeyler yapmalı artık. Akil adamların aklına inanmak istiyoruz! Biri çıksa da bu akil adamların çocuklarının isimlerini öğrense ve bu isimlerin ekseriyeti Kağan, Hakan, Başbuğ, Tolga, Molga değilse biz de onlara inansak! Yoksa haksız mıyız?

Apê Musa sağ olsaydı da bu MİT’in eli, ayağı, kolu olan akil adamların aklına bir dua okusaydı!

 

Yorum bırakın