kaniyasor

kaniyasor.WordPress.com

OSMANLI EDEPSİZLİĞİ HÜKÜMETTE ZUHUR EDİYOR

Posted by kaniyasor 16 Haziran 2013

Kani Yado -16.06.2013: Her ne kadar Ak Parti iktidarı uluslararası taahhütlere aaa-kaniyado.2bağlılığını kanıtlamak için önerilen yasaları çıkarıp demokratik atılımlara devam ediyorsa da, benzeştiği toplumun çürümüşlüğünü Osmanlı tarzında beslemeye devam ediyor.

Taksim Gezi Parkı’nın direnişçi doğaseverleri, sakallı hacı kapitalistlerin sorumsuzca talanlarını engelleyip projelerine karşı toplumu haberdar etmek istediler ve hassasiyetlerini geliştirmek istediler. Her taraftan parmak sokuldu bu anlamlı direnişe.

Sonuçta direniş unutuldu ve direnişin amacı anlaşılmaz duruma düştü. Bu masumane eylemi gericilerin ve TSK içinde yuvalanan İttihat ve Terakki rezillerinin Kemalist Ergenekoncu provokatörlerinin şov yapmalarını sağlayıp direnişin anlamını unutturarak toplumun bu konudaki hassasiyetlerini boşa çıkardı.

Devletin ve onun istihbaratı MİT’in 20 milyon Kürdün sorunlarını kendi marifetiyle tek şahısla pazara sürebilecek kudreti bu sefer provokatörlerini sol maskelerle ileri sürerek eylemi Hükümetin zaferine çevirdi ve eylemin anlamı unutuldu.

Şimdi bu olayda başka şeyler tartışılıyor.

Mekke merkezli köleci toplum Arap kültürünün esas alındığı bir zihniyetin bu iktidarla yola devam etmesi toplumu en az Kemalist sağ ve solu kadar dejenere eder.

Çeşitli provokasyonlarla iktidarın olumlu puan kazanmasını sağlamaları tedavisi zor sorunlar yaratır. Bu durum, bu kazan kaldırmalar çağımızın tarzı değildir ama Kürd çocuklarının eline bomba veren MİT elemanlarının yabancısı değiliz.

Coğrafyamızda yaşayan hangi bireyi, hangi bireyler topluluğu dediğimiz cemaatleri ve siyasal grupları incelerseniz inceleyin geçmişin ürettiği travmanın etkisini görürsünüz.

Burada birey özelliklerin ve sınıf özelliklerini de incelediğinizde aynı sonuçlarla karşılaşırsınız.

Hasta toplum küçük burjuva aydınlarının mağrur duruşlarının Şabanlaştırdığı vatan kurtaranları, ezikliğin verdiği biçimle kölelikle efendilik arasında gidip gelen köylü firarilerini, bu toplumun mütegalibesini, serfini ve serflikten terfi ederek işçilerini de inceleseniz bu ortak özelliklere ulaşırsınız.

Elbette söz konusu öğelerin tarihi, coğrafya özelliklerini, insan ve iklim ilişkilerini bu sonuçla ilgili olarak incelenmelidir. Sıcak iklimin bol bakteri ürettiği gibi düşüncede bol yalancısını ürettiği bir coğrafyaya yakın olmamız büyük talihsizliktir.

Anadolu ve Mezopotamya bu kaderini değiştirmek için yaşam gerçekliğini kendi kültürel tarihi dayanaklarıyla yeniden üretmesi gerekiyor. Kendi uygarlık temelleri üzerinden yeniden insanlığın inşası için kendine dayatılan veya kabul ettiği yeni inançlarını terk etme zorunluluğu yoktur, önemli olan kültürel değerlerine canlılık getirmektir.

Çöl yaşamının sorunları vahşeti ve talanları gerekli kılıp tarihteki acılara, talanlara, savaşları bir anlam verilebiliyor. Peki Anadolu ve Mezopotamya neden bir İslam mezarlığına döndü?

Ruhsal ölüm bedensel ölümün sonucu ise biz buna normal ölüm diyoruz. Osmanlı mezarlığında fizik aktif ve canlıdır, sorun ruhtadır. Bu coğrafyanın halkları yaşıyorlar ama ruhsal ölümleri gerçekleşmiş.

Ruhsal ölümün felsefedeki karşılığı düşünsel ölüm olduğuna göre, bilimsel esaslara göre bu statik olay kendi karşıtlığını yaratarak dinamik düşünsel canlılığı ortaya çıkarıp insanın insanlaşma sürecine devam etmesi gerekiyordu.

Avrupa Hıristiyan cahiliye toplumunda böyle oldu. Bilimin mantığı da bu mezarlıkları çözemedi desek doğru olmaz.

Biz bu noktada aciz kalmamalıyız. Sol adına, devrimcilik adına ölüm yarışına girmektense bu toplumların özelliklerini, ruhsal ölümlerin, yani insanın iradesizleşmesinin nedenleri doğru tetkik edilmesi gerekiyor. Kürdler kendi iradelerini MİT’in pazarlamasına sunacak kadar ruhsal ölümü yaşadılar.

Biz bunu kaba materyalist anlayışla iddia etmiyoruz, daha çok manevi değerleri ölçü alıyoruz. Milyonlarca insanların kaderini çok kötü etkiliyor. Bir bölgenin sorunları diğer bölgeleri ilgilendirdiği gibi bir kıtanın sorunları da tüm dünyayı ilgilendiriyor.

Artık devletleşen TC’nin yeni iktidarı, çok ustaca Kürdleri tekçilik sistemiyle insanın dejenerasyonu sağlamak için Kürdleri yönlendirebiliyor. Özgürlük ütopyalarımızın ölümünü sağlamayı hedef alan bu hükümet ve onun MİT teşkilatı Kürdlerin iradesini MİT görüşmelerinin siyasal pazarına sürmesiyle erdem katili oldular.

İnsanı bozma sorumsuzluğunun neye mal olacağının hesabını yapmıyorlar. Kürdün yok edilmesi için ne gerekiyorsa onu uygulamaktan çekinmiyorlar. Dünyada soykırım yapmak artık mümkün değildir. Bunu gören TC Kürdleri köksüzlüğe/soysuzluğa itmek veya sorunu yeni psikolojik savaşın kırım yöntemleriyle Kürdleri kendine benzetmeyi esas aldı. Bunun adı siyasal dejenerasyondur.

Yorum bırakın