kaniyasor

kaniyasor.WordPress.com

DÜNÜN İLERİCİSİ BU GÜNÜN GERİCİSİDİR

Posted by kaniyasor 13 Temmuz 2013

Kani Yado – 13.07. 2013: Bu gün 13 Temmuz. 13 rakamının hayırsız olduğuaaa-kaniyado.2 söylentisine inanmamakla beraber, 13 Temmuz 1989’da Dr. Kasımlo ve Abdullah Kadiri Wiyana’da İran’in Yeşil’i Ahmedinejad ve derin kontra arkadaşları tarafından katledildiler. Gerici faşistlere lanet olsun diyoruz!

Biz bu hayırsız 13 Temmuzda insanların hayırsızlığını, geriliğini ve gericiliğini konu olarak seçtik.

Dünün ilericisi bu günün gericisi olduğu gibi, bugünün ilericisi yarının gericisi olacaktır. Bu konuda dünya insanlığı yeteri kadar deneyim sahibi olmuştur. İnkılâpçı arkadaşlarımızın soldan beklenti içinde olmaları büyük yanılgıdır. 21. Asırda solun gerici olmadığını iddia etmek bilimsel düşünce mantığına ters düşüyor.

Ekim Devrimin rolünü oynadıktan sonra devrimci düşünce, devrimci dönüşüm, ezilen insanların temel hak ve özgürlükleri dünyaya mal oldu. Devrimden sonra sosyalist devlet biçimleri gericileşirken devrimci düşünce topluma mal oldu.

Dünyada demokrasi ve insan haklarının ön plana geçmesi Ekim Devriminin insanlığa kazandırdığı yeni dinamiklerle yeni düşüncenin, yeni siyasallaşma biçiminin ürünüdür.

Devrim dünyada yansımasını bulurken Sovyet Devrimi bürokratik tahakküm biçimini yaratıp hızla gericileşmeye savruldu. İnkılaplar tahakküme dönüştüğü anda zorbalığa dönüşür.

Diğer taraftan krallık devlet eğilimleri sosyalist siyasetinin itibarıyla yeni siyaset taktikleriyle toplumları sürüleştirme şeklinde diktatörlükler peş peşe kurulmaya başlandı.

Bu aldatmaların en son biçimleri İslam coğrafyasında acılı bir şekilde ortaya çıktılar. Bu ortamda derin devletler kendi kukla diktatörleri memur gibi tayin ettiler. Bu durum Kürdlerin en derinden vurulmasıydı.

Şablonlarla, emir ve talimatlarla düşünen siyasi fanatiklerin düşündükleri gibi devrim, insanların mensup oldukları bir sınıfın başka bir sınıf üzerinde tahakküm kurmak şeklinde iktidarlaşmak değildir.

Dünya insanlığının mağduriyeti sınıfların birbiri üzerinde tahakküm kurmak şeklinde ortaya çıkıyor. Bu sınıf tahakküm eğilimleri devletlerin mazlum halkların ülkelerini işgal etme iştahlarını artırıyor.

Dünyanın içine girdiği yeni koşullarda solun her hangi bir nedenle ve Her hangi bir şekilde iktidar etmek ilericiliği itibarsızlığa itebilir. İtibarsız olmak, gülünç duruma düşmek gericiliğin sırıtan biçimidir. Kuzey Kore diktatörünün ölümünde toplumun kafasına kameraların eşliğinde dayatılan silaylarla ağlatılması gibi bir komedidir.

İtibarsızlaşan ve muhafazakârlaşan eski sistem ideolojisiyle birlikte tarihe karışır. Türkiye derin devleti Kuzey Kürdistan özgürlük mücadelesini siyasi palyaçolarının doğum günlerini kutlatabilecek kadar düşürümlüğe itmesinin nedeni itibarsızlaştırmaktı.

Bu gün Kemalist solunun gerici siyasal dansları itibarsızlığı da aşıp en derin düşürülmüşlüğe batmıştır. En gerici biçimiyle ilerici misyonu oynadığını sanacak kadar ahmaklaşan Kemalizm Arap Mekke köleci toplum siyasetinden daha gerici duruma düşmüştür. O yüzden Kemalizm Ak Parti’nin gerisine düşmüştür.

Kemalist sol kendini rezil etmekle yetinmedi, Kuzey Kürdistan Kürtlerini de kendine benzeterek dünyanın Kürd imajının bozulmasını da sağladılar. Sadece Kemalistler değil, dünyan birçok yerinden ilericilik adına gericik dayatılıyor. Bu lanetlik siyasal biçimler nasyonal sosyalist dediğimiz faşistlerin mirasıdır.

Sosyal yaşamın maddi koşullarının tekamülü yeni bir inkilabın şartlarını yaratarak eskiyi inkar etmeden geleceğe yeni umutlarla çıkar. Yeni koşulların yarattığı Tekâmüle ve inkılaba karşı muhafazakarlığın tüm silahlarıyla direnmek ancak inkilabı geciktirir.

Maddede ve ruhta tekâmül, Rabbimizin yaratma şeklinin en muazzam değişimin değişmez biçimidir. Daha yeni iki ön ayaklarını kullanma yeteneğine kavuşan insan Rabbimizin tekamül ve inkılap biçimine din adına itiraz ederken çok gülünç duruma düşüyor.

Sen de değişeceksin be kardeşim, neden kafanı Darwin’e takıp kendini gülünç duruma getiriyorsun? Darwin’in yanlış veya doğru yapması Rabbimizle buluşmanın tek yolu olan bilim mantığına sahip olmasındandır.

Dinsel ve siyasal inkilap başta yenilikçidir, sonra gerilik rehavet dönemi ortaya çıkarken eskir ve yeninin karşısında  muhafazakarlaşır.

İslam devriminin ömrü Hz. Haticenin ömrü kadardır. Sosyalist devrimin ömrü Leninin ömrü kadardır.

Hıristiyanlık çok ilginçtir. Hz.İsanın Hıristiyanlıktan haberi bile yoktur. Derviş gibi anlattı ve yakalanıp katledildi. Günümüzde hala problem olan coğrafyanın zalimliğine, kanlı yaşamına karşı  Kral olmak istiyordu ve insanları  kardeşliğe davet ediyordu.

Bu din  ve İslam kısa sürede erkek egemenlikli zulüm sistemine dönüştü. Hıristiyanlık 1400 yıl vahşeti geriliği dayattı ve savaş sürecine girerken reform ve rönesansla azgınlığı frenlendi.

İslam da zulme dönüşerek 1400 yıl sonra çatışma sürecine girerken şimdi reform ve rönesans gündeme geldi. O zaman mesele sol, sağ, din, siyaset değil, mesele insandır.

Çünkü somut olan insan ve onun maddi yaşam gerçekliğidir. Bütün aldatmaların, sınıf tahakküm eğilimlerinin rezil diktatörlerin ortaya çıkışı insanın sahip olduğu ve kendinde taşıdığı ihtirasla ilgilidir. Dinleri ve siyasetleri sorumlu tutmak doğru değildir. Çünkü dinler ve siyasetler de insan ihtirasının mağdurları olabiliyorlar.

Hani İslam inkilabı? Mekke erkeklerinin cennetine çevrilmedi mi?

Hani Büyük Sovyet Devrimi? Kahraman erkek bürokratik faşizmine dönüşmedi mi?

 

 

Yorum bırakın