kaniyasor

kaniyasor.WordPress.com

ZULMETMEK İNSANI ÇİRKİNLEŞTİRİR

Posted by kaniyasor 9 Ekim 2013

Kani Yado – 09.10.2013: İnsan çok tuhaf bir canlıdır. İnsan egosu ikinci kişiye aaa-kaniyado.2yönelik olduğu için biz o kavramı tavırlara, şiddete, inkâra götüren bencillik olarak yargılayıp aynı zamanda tüm kötü davranışların sebebi olarak kabul ederken genellikle insanın kendine yaptığı zulmü hep unutuyoruz.
İnsanın fiziki varlığı gibi ruhsal dünyası da vardır. Bu dünya somut olarak görünmez ama onun ameline yansıması çok şiddetlidir. O yansıma insanı somut olarak harekete geçirirken ruh dünyasının ürünleri görülür.
Madde ve madde hakkında düşünce, insan ve ruh ilişkileri ile bunların biri biriyle etkileşimi üzerinde yoğunlaşmanın ilgili bilim dalları vardır. Bunların kendine ait disiplinleri olduğu gibi kendilerine ait dil ve üslupları vardır.
Bu alanda felsefe, psikoloji, psikanaliz kendine has dilleriyle insan fiziğiyle insan düşüncesinin etkileşimlerini açıklamaktadır. Zalim olan insanların yüz hatlarıyla mütevazı ve güler yüzlü olan bir insanın yüz hatları aynı değildir.
Çocuklar insanların yüz ifadelerini okumak açısından psikologlardan daha başarılıdırlar. İnsanın kendi direkt veya endirekt niyetlerinin verdiği istikamet onun amelini belirler.
Suriye’de güncel haberlerde gördüğümüz canilerin katil olduğunu savaş koşullarından önce anlamak mümkündür. Belki olağan koşullarda insan kesmezler ama yüz hatları general gibidirler. Küçük çocuklar bu yüzleri gördüklerinde ağlayıp anne kucağına atlarlar.
İnsan yaşamında iyimserlik mutluluğun önünü açar. Mutluluk yaşamın temel gayesi olduğunu göre insanı mutlu eden durum insan için önemlidir. İnsan ne kadar insan için önem kazanan faziletleri tercih eder?
İnsanın hareket kabiliyeti yüksek olan canlı türlerinin içinde hareket tarzları çok çelişik olabilir. İnsan hem çok ihtiraslı-egoist hem de kendini tehlikenin içine atabilecek kadar çıkarını öteleyebilir. Bu açıdan bakıldığında insan diğer canlılar gibi kesin kurallı değildir. İnsan aklı pozitif ve negatif yönden değişkendir.
Zeki bir insan yanlış yönlendirildiğinde mahallenin başarılı bir üfürükçüsü olabileceği gibi doğru yönlendiğinde insanların mutluluklarına neden olabilecek yaşam biçimine etki yaparak değiştiren bilim adamı da olabilir. Bu açıdan dünyayı yöneten devletler insanın kaderini gericilerin merhametine terk etmemek için önemli eğitsel tedbirleri tüm dünya devlerinin ortak iradesiyle alınmalıdır.
İyimserliğin, toleransın, yardımlaşma ve dayanışma kavramlarının sicilleri insanlık erdemleri içinde oldukça temizdirler. Tabi biz kavramların anlamlarını açıklamak ile yetinmeyeceğiz. İyimserliğin insan fiziğini de olumlu etkilediğini de söyleyebiliriz. İyimser tutumların öyle sıradan kararlarla kolay kazanılacak olabileceğini düşünemeyiz.
İnsanın genetik mirasla kazandığı davranış biçimlerinin iç dürtüleriyle kötümserliğin baskısında olan insan vicdanı insanın kendi iç savaşında yenilgiyle sonuçlanması halinde kötümserliğin tavizsiz zaferiyle de sonuçlanabilir.
Siz konuşurken tehdit parmağıyla konuşan siyasi ağabeylerin hiç ruh halini düşündünüz mü? Bu adamları Gandi ile karşılaştırın desek gerisini size bıraksak çözümleyebilirsiniz.
İnsan kendine karşı dürüst olmadığı zaman dış dünyasına da karşı dürüst olması mümkün değildir. Anneler iyimser yüzlerle kötümser yüzleri kendi küçük çocuklarının sezgileriyle her zaman fark etmişlerdir.
Çocuk henüz niyetlerle davranış biçimlerini seçecek durumda olmadığı için henüz en doğal durumdadır. O yüzden kötü yaşam koşullarının biçimlendirdiği insanların kötümser yüzlerinden ürkerler.
Anneler çocuğun hangi yüz hatları taşıyan insanlara yaklaşabileceğini, hangilerinden ürküp geri çekildiğini çocukların davranışlarını izlerken görüp bu konuda çocuktan tecrübe kazanırlar. Bu durumlar annelerin barışçı duruşlarına daha büyük katkılar sunarlar. Dürüstlüğü ruh ve beden sağlığı açısından da düşünmek gerektiğini de kavramalıyız. Burada düşünce-beden-ruh ilişkisinin insan sağlığı için ne kadar önemli olduğu ortaya çıkıyor.
İşte bizim konumuzun ana temasını bu ilişki belirliyor. Siyasal ihtirasın kamçıladığı insan davranışlarının oluşturduğu olumsuz kişiliğin yüze yansımasını görmemek mümkün mü?
Toleransı, doğru paylaşımı inancı, siyaseti veya milliyeti adına ret eden canavar kişiliğin yüz hatları, canavarlığıyla uyumlu fiziki görüntüsünün de canavarca olmasıyla sonuçlanır. Türkiye’de Kürdlere karşı şekillenen yüz hatları TC koruyucularının fiziki biçimi ve buna yansıyan ruh biçimini belirler.
Ayrıca ezberlere dayanan yalanları hayatı boyunca tekrarlayıp duranlarla yalan üreterek kendini saklamaya çalışanların bu olumsuzluğun yüz hatlarına yansıma biçimleri incelemeye değerdir.
Bir yırtıcı hayvanın yırtıcılığı onun fiziksel görüntüsüyle uyumlu olduğu gibi insanların yırtıcı yanı olan şiddet eğilimleri de düşüncesinde varlığıyla uyumlu yüz hatlarının oluşumu göze çarpacak kadar belirgindir.
Yalan söyleme alışkanlığı olmayanların, toleranslı insanların, iyimser insanların yüz hatlarıyla bunun tersi olan özelliklere sahip olanların yüz hatları çok farklı olurlar. Bu fark beden sağlığı gibi ruh sağlığını da etkiliyor.
Yüz güzelliği ve beden sağlığı için insanlar çok masraf ederler. Cilt kremlerini tüketicileri oldukça fazladır. Bu durum sağlıksız bir yaşamın sonucunda ortaya çıkan pürüzleri gizlemek için verilen bir uğraşıdır.
Günlük yaşamlarında komşusunu, komşu ulusun varlığını çekemeyenlerin karşılaşacakları ruh ve beden sağlığı sorunlarını ortaya çıkarıyor. Niyetlerin bilediği ihtirasların ortaya çıkardığı davranış biçimleri insanı ciddi sağlıksız yaşamla karşı karşıya getiriyor.
Bir insan güzel kalmak istiyorsa iyimser bir yaşam biçimini tercih etmelidir. Suiniyetlerin çirkinleştirdiği canavarlığı belirgin bir biçimde yansıtan yüz hatlarına sahip olmayı tercih edenlere bir sözümüz yok.
İnsanı mutlu eden ne kadar araç varsa bu araçların kullanılması insanların doğal haklarıdır. Yalanların insanı ruhsal huzursuzlukla strese sokup sağlığını bozduğu gibi, kötü niyetin sonucunda eyleme geçen insan, çehresini olumsuz etkilediği gibi ruh sağlığını bozar. O zaman mutlu olmak için mutluluğu sağlayan olumlu davranışları ortaya çıkarmalıdır.
Dürüst bir yaşam biçiminin sonucunda ortaya çıkan mutluluk üretilebilir mi?
Kanıksanmış yaşam biçiminin sonucunda olumsuz davranış biçimleri ve buna bağlı düşünce doğru bir yaşam biçimine yol vermiyorsa mutsuzluk onun için kaderdir. Bu yaşam şekli her gün onu hırpalar. Bu bir sisteme dönmüşse toplum bu döngüde uzun süre mutsuz yaşar.
Bu koşullarda insanın zengin veya fakir olması arasında fark yoktur. Biri yoksul ve mutsuz, diğeri zengin ve mutsuz olur. Doğal olarak bu koşulların ruh ve beden sağlığına etkisi, kavgalı yaşam, geçimsizlikler, boşanmalar, hastalıklar, ölümler, intiharlarla sonuçlanması beklenmelidir.
İnsanlar mitolojilerdeki melek gibi yaşama şanslarına sahiptirler. İyimserliğin, iyi niyetlerin çehreye yansımasıyla insan melek yüzlü olabiliyor. İnsan iyimser düşünüp iyimser yaşayarak güzelleşmek varken neden kendilerine işkence edip çirkinleşiyorlar hiç düşünüyorlar mı acaba?

 

 

Yorum bırakın