kaniyasor

kaniyasor.WordPress.com

GERÇEKLER VE ÖNERMELER

Posted by kaniyasor 6 Nisan 2014

Kani Yado – 06.04.2014:  Türkiye’de ve Kürdistan’da insanların önü aaa-kaniyado.2aydınlatılamadığı için, toplum aydını ve aydınlığı yeteri kadar tanımadı. Siyasetin belirsizliği, aydınlığın ve aydınların önüne geçti. TC bu durumdan kolayca yararlanmasında zorluk çekmedi. Bu durum daha çok köylülüğün ağırlıkta olduğu sosyal ve sınıfsal yapıdan yararlanma  ile ilgilidir.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti Kürd aydınlarını tek tek avlayıp infaz etmede ve infaz ettirmede başarılı oldu ve muhafazakarlığın pençesindeki  köylü ağırlıklı kitlenin gözünden düşürmek için siyasal yönlendirme ve siyasi eğitim programlarında yer verdirilmesine öncelik verildiğini söyleyebiliriz.

TC Kürd toplumunu öyle sinsi yöntemle uyuttuki insanlar somut gerçeklere bakmasını unuttu! Görmek için bakmak, baktığını görmek gerekir. Tepeden yönlendirme ortamının yarattığı körlükte bu yetenekler yok oldu. Coğrafyamızda bakmak ve bakıp görmek fiili körelmiştir.

Sadece otoritelerin rehberliğinde önerilen biçimiyle gözü kapalı olarak yürüme yaşam biçimi binlerce yıllık köleci sistemimden kalan mirastır. Bu durumdan çok iyi yararlanmasında gecikmeyen Türkiye Cumhuriyeti devleti Kürdleri kolaylıkla kontrol edilebilir duruma getirmesini başarabildi.

Kuzey Kürdistan Özgürlük Mücadelesinin gelişim sürecine bakıldığında Kürd aydınlarının infazlarla ve bu siyasi dokunmalardan sonra tekçiliğin kayıtsız ve şartsız dayatıldığı görülmektedir. Siyasal literatürde faşizm veya diktatörlük olarak adlandırılılan tekçiliğin olgunluk döneminden itibaren en bağnaz diktatörlüklerinden olan Saddam yönetimi veya Kuzey Kore yönetimi gibi kitle kendi önderliğine secde edebilir duruma getirildi.

Ne Güney Kürdistan’ın siyasi liderlerinin tekçi eğilimi ne de Kuzey Kurdistanlıların başına örülen tekçi zihniyetin Kürdlere bir faydası olur. Tekçilik 21. Yüzyılda toplumsal felaket olarak kabul edildiği için tekçiliğe karşı insanlık vicdanı çok ciddi önlemler almaya yöneldi ve Ortadoğu’da altüst yaşanıyor.

Lideri toplumsal iradenin önüne koyup tek irade olarak ilan edilmesinin ismi diktatörlüktür.  Dünya insanlığı her türlü diktatörlüklere faşist sistem diyor. Sağ veya sol yönetim biçimi ayırımını yapmıyor.

Toplum liderini seviyorsa liderini kayıtsız ve şartsız tek irade olabilecek kadar düşürmemelidir. Bir lider bir kişidir. Toplum bir kişiden ibaret olan liderinin iradesini kendi iradesiyle ortaklaştırarak doğru bir irade gücüne ulaştırmalıdır. Toplumun bir lideri tek irade olarak gösterip Kürd imajını dünyaya kötü göstermeye hakkı yoktur.

Eğer toplum liderini beğenmiyorsa onu diktatör yapıp gülünç duruma sokmasına gerek yoktur, toplumsal iradeye katamıyorsa onu liderlikten azleder. Eğer tek irade olmasını TC dayatıyorsa tek irade üzerinden Kürd ulusunu kontrol edilebilir duruma getirip Kürdleri esir almak içindir.

Artık siyasal ilişkiler dejenere edilmiş biçimiyle öne çıkmış, insanlar daha çok siyasilerin oluşturdukları devlet kurumlarıyla ve geleneksel din istismarcılarıyla ilişkilidirler.  İnsan iradesini gasp eden din istismarcılarının ve siyasilerin kalitesinin topluma yansıması tahmin edilebileceği üzere  olumsuz olur. Bu açıdan coğrafyamızın sicili çok bozuktur.

Bu koşullarda, ne din istismarcılarının dağıttığı şifa ve vaat ettiği cennet işe yarar ne de siyasilerin tekçi egemenlikleri  topluma huzur sağlayabilir.

Toplumsal iradenin egemen erk tarafından ele geçirilmesi ve egemen erkin tek irade olması durumunda özgürlük kavramından bahsedilemez.  Özgürlük anlamını yitirir ve slogan olmaktan öteye gitmez. Özgür esas almayan siyasal hareketlerin ve özgürlüğü  olmayan yaşamın ne anlamı olabilir?

Duaların, umut ve hayallerin en fazla insan yaşamına girdiği  bu koşullarda toplum köleliği kanıksarken sistemin siyasi istismarcıları ise topluma gerçekleşmeyen umutlar yaratıp ekmeğine katık yapar.

Doğrusu Yakındoğu ve Ortadoğu toplumlarında siyasi işleyiş ile mahalle din istismarcılarını ayırmamak gerekiyor. Dinler eski siyaset biçimi olduğu için siyaset kapsamına alınsa daha gerçekçi olur. Tüm tekçi parti ve cemaatlerin despot yapılanması devletin ve  diyanet camiasının siyasal yönünü belirlediğini her zaman görmekteyiz.

Türkiye’de ve Kürdistan’da siyasal dinamikler toplumun çağdaşlaşma taleplerinden ortaya çıkmazlar. Siyasette toplumun asalak sınıflarının tercihlerinin ağırlıklı  olarak belirleyici olduğunu görmekteyiz. 21. Yüzyılda iki bin yıllık politikleşmiş  din cemaatlerinden bahsediyorsak binlerce yıllık gericiliğin hala yaşama egemen olduğunu da bilmeliyiz.

Liderlere secde edebilecek kadar düşürülmüşlük kendini dayatıyor. 21 Yüzyılda hala tanrı/şirk/lider tipleri yaratılarak führerler dayatılıyor. Bu köle geleneğinin kanıksaması değilse nedir?

Bu modeller  faşist sistemden daha geri ve daha zalim tahakküm biçimleridir. Bu çağda köleliği, secdeciliği dayatmanın da bir bedeli vardır mutlaka. Bu bedel belki toplumları mahkum etmek istedikleri kendi kafalarında ve hayallerindeki karanlıklarına gömülmeleriyle sonuçlanır.

TC tarafından ölüme sürüklenen veya devletin derin ve işbirlikçi-tetikçilerinin eliyle imha edilen aydınların ve ilericilerin yarattığı boşlukta birilerinin nasıl tepiştiklerini görmek zor değildir.

Çağdaş ilerici inisiyatifin ortaya çıkamayışının yarattığı ortamdan TC Devletinin kokmuş geleneksel sistemi faydalanırken, Kürdler ortaya çıkan boşluk yüzünden önünü göremez oluyor.

Kuzey Kürdistan’da köylülüğü TC’nin istemi doğrultusunda yönlendirmek için aydından ve aydınlıktan uzaklaştırılan siyasal bir şablona mahkum edildi. Daha çok Türkiye tarzı siyasal duruşlar sergilendi.

Siyasi magandaların kendinden başka siyasal güçleri görememeleri, Arapçı yobazların  namaz kılmayan insanlara horili cennete gidemeyecekleri için acımaları, Hinduların ineğe tapmayanların cennette huzurlu ortama kavuşmayacakları için Hindu olmayanlara acımaları  gibi kendileri gibi düşünmeyenlere, kendileri gibi liderlere secde etmeyenlere, diktatörlerin, kedilerinin, tavuklarının doğum günlerini kutlamayanlara   acıyan şizofren siyasal ve dinsel sapmalara da her gün şahit oluyoruz.

Diktatörlere, şirklere secde etmeyen anlayışlar sürekli sağ ve sol ideolojilerin mümessilleri ve fanatikleri tarafından taciz ediliyor, uyarılıyor ve o küçük beyinleriyle yol göstericilik yapılıyor. Yol gösterme görevi dünyanın her tarafında aynı zamanda muallim olan aydınların misyonudur.

– Özgürlükçü olmayan her yolun faşizmden geçtiğinin bilincindeyiz.

– Evrenselliğe bağlı olanlar ancak Kürd ulusal değerlerine karşı sorumluluk duyarlar.

– Siyasetin dili sömürgelerde ulusaldır. Kürd ulusal siyaseti Kürd ulusal taleplerini yansıtabilir.

– Özgürlük Mücadelesi Özgürlükleri amaçlar. Toplumun iradesini tek kişiye bağlayıp toplumu  liderlere secde ettiren güç TC gücüdür.

Yorum bırakın