kaniyasor

kaniyasor.WordPress.com

XYZ DERİN PLANLARI TC’NİN AYAKLARINA DOLANDI

Posted by kaniyasor 1 Haziran 2014

Kani Yado – 01.06.2014: Bir toplumun çağdaşlığa olan mesafesini ve aaa-kaniyado.2toplumsal niteliğini belirleyebilmek için o toplumun şiddete bakışını ve şiddeti içselleştirme veya şiddeti yaşamdan çıkarma konusunda aldığı merhaleye bakmak gerekiyor. Hem birey hem de toplum, ancak şiddet konusuna bakış açısıyla insanlık rüştüne sahip olabilir.

İçinde milyonlarca Azraili besleyen, barındıran toplumsal özelliklere sahip Türkiye ve diğer İslam toplumlarında elleri kardeş kanına, diğer halkların kanına bulaşmış ve henüz  kanlı ellerini temizlemeden siyaseten öldürmelere, idamlara, katliamlara karşı çıkmaları inandırıcı olmadığı gibi yüzsüzlüğü ifade eder.

Biz, birey-toplum-barış ve çözüm konusunu ele aldığımızda çözümsüzlüğü, barış içinde bir arada yaşayamamalarını, milletler arasındaki önyargı ve düşmanlıkların mevcudiyetini ancak şiddeti ölçü alarak açıklayabiliriz.

Türkiye’de yapılanan Devlet suikastleri ile  sağ, sol ve Kürd örgütleri infaz ettikleri kendi savaşçılarını ve biri birlerine karşı işledikleri cinayetlerin sayısı on binlerce olduğu halde, değişmemekte ısrar ederek, hala dünya insanlığının yüzüne bakabiliyorlarsa bu coğrafyanın toplumsal, ahlaksal ve siyasal anlamda yüzsüzlüğün nasıl derinlemesine kalıcılaştığını ve kanıksandığını belgeliyor.

1998 yılından itibaren bizzat NATO’nun caydırıcılığında uluslararası güç Türkiye’ye müdahale edip Ergenekoncu Kenan Evren ekibinin derin kurumlarına yönelirken, sorumlu olan sivil ve askeri generaller etkisizleştirildiler. TSK Genel Kurmayının Türkiye iç siyasetine ve Kürdlere verdiği derin ayar yetkileri ellerinden alındı sivil otoritelere devredildi.

Böylece Kenan Evren ekibinin Galadio cumhuriyeti yerine muhafazakar tabanın desteğinde sivil mutabakat hükümeti geçti. Rabıta üzerinden 12 Eylül Cuntasına Türkçü-Millici İslam cemaatlerine sağlanan büyük parasal destek ile güç olmalarının yolu kesintiye uğradı. Türkçü Molla Amerika’dan havalanıp Ankara Esenboğa’ya inecek kurtarıcı Şaban olarak  Humeyni gibi bir ruhani devlet Başkanı olma projesi de suya düştü.  Bizim mahellenin Recep’i sözünde bulunamadığı için küplere binerken köpürdü, köpürdükçe küfürcü oldu!

Bu arada Kürt Paşası’nın alacağı Türkiyelilik politikası ödülü de belirsiz bir geleceğe sarkarak ziyan olurken, Kürdler için de yeni bir dönem başladı.

Geçmişe baktığımızda Kürdlerde ve Türklerde iç siyasal dengeler çağdaş olmayan TC derin güçleri  tarafından biçimlendirilmişlerdir. Tüm sol ve sağ yapılanmalar demokratik sivil politik tercihlerin dışında ortaya çıkıyordu.

TC’nin derin ayarlarıyla  siyasette şiddet öne çıkmıştır. Şiddetin  güçleri hangi vicdan ölçüleriyle TC’den siyasal ihale yoluyla birbirilerini infaz ediyorlardı?

Kürd siyasal dinamikleri de hala birbirilerine karşı  TC’nin lehine sonuçlanan tavırların içine giriyorlar! Biz bu durumlara TC tarafından yönlendirilmenin sonuçları desek  doğru olmaz mı?

Bazen barış konuları işlenirken, helalleşmeler gündeme geliyor. İnsana ” siz onbinlerce kendi insanınızı infaz ettiniz, sizin eliniz kardeş kanına girdi, önce kendinizle helalleşin” demezler mi?

Aynı şekilde TC Devleti’ne “siz Kürdlerin katili olduğunuz gibi, kendi halkınızın  da katilisiniz, kendi askerlerinizi mayınlayarak ve pusularda katlederek öldürdünüz, Kürdlerin üzerine attınız, önce kendi halkınızla helalleşin” denecektir. Danışıklı düşük yoğunluklu savaşlarda bu normaldir demek suçları ortadan kaldırmaz.

Türkiye Cumhuriyeti devleti kurduğu yeraltı örgüt ile, Kıbrıs’ta, Yunanistan’da, Irak’ta Türkiye’nin çıkarları doğrultusunda operasyonlar yapabiliyordu. Şimdi, Türkiye’nin Avrupa İle Avrupa Birliği için yüklendiği taahhütlerden dolayı ve yaptığı anlaşmalarla eskisi gibi çete/kontra faaliyetleri yürütemiyor, fakat MİT’in istemi doğrultusunda TC’nin istediği faaliyetler taşeron güçlere yaptırılmak isteniyor!  Fransa’da böyle olmadı mı?

Dünya insan hakları, insani değerlerin sahiplenmesi, savaş karşıtlığı konularında önemli merhaleler sağladığı halde, Türkiye ve Türkiye’nin uydusu durumuna düşen Kuzey Kürdistan politikası dünya ile uyum sağlamıyor.

Acaba evrensel değerler,  Misak-i Milli denen saçmalıktan ve Kürdlerin ulus olmaktan dolayı sahip olduğu haklarını pazarlamak, Türkiye’nin çıkarlarına entegre olmaktan daha önemli olduğunu Kürdler kavrayamadı mı?

21 Yüzyılın demokratik toplum uygarlığı ve bu uygarlığa ait erdemler insanlık değerleri üzerinde yapılanmıştır. Tekçilik ve buna benzer tüm diktatörlük, iradi körlük ve despotluk insanlık suçları kapsamına alınmıştır artık.

Kürdlerin dünya insanlığına ters durumlara yönlendirilmesi TC’nin başarısı olduğu gerçektir ama Kürdler bu duruma düştüklerini umursamıyorlar. Bu umursamama başlı başına bir trajedidir.

İnsanoğlu artık utanmazlardan, utanmazlıklardan bıkmış vaziyettedir. 1998 yılından itibaren cuntacı Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları ile bunlarla bağlantılı olan  Kürd ve Türk sivil Paşalara karşı operasyonlar yapıldı.

Yakalanan ve mahkum edilen TSK subayları ve bunlarla illegal bağlantıları olan  Kürd ve Türk sivil Paşalarının belirleyici olduğu muhalefetin demokratik söylemleri ve ölümlere karşı çıkarken,devlet terörüne karşı çıkarken ne kadar ciddiye alınabileceklerini tahmin etmek hiç de zor değildir!

Dünya insanlığı artık eli kanlı olan resmi veya gayri resmi yapılanmaları, devletleri ve bunlarla ilişkili diğer kurumları iyi tanıyor.

Bir bakarsınız bir eli kanlı siyasi fıttırık İran’daki idamlara karşı mesaj veriyor! Bir bakarsınız bu güne kadar devletin cinayetlerini alkışlayan, onaylayan, meşru gören bir fıttırık din adamı insanlıktan bahsediyor!

Bütün meşguliyetleri öldürmek fiiliyle, insan hakları ihlalleri ile ilgili olan sağ ve sol örgütler insan haklarından bahsediyor!

Kanlı siyasiler! İlkin kanlı ellerinizi yıkayın! Sadece devletlerin öldürdükleri değil, sol ve sağ örgütlerin tetikçilerinin iç infazlarına, sair cinayetlerine karşı, ilkeli duruşu olmayan insanlar, siyasal ve dinsel yapılar ciddiye alınacak cinsten değildir. Dünya insanlığı artık ikiyüzlü insan manzaralarının ve politikalarının her iki yüzünü gördü.

Milyonlarca Azrail’in yaşadığı coğrafyamızda şiddet karşıtlığının kurumsallaşması, savaş karşıtlığının toplumda yer bulması için sosyal koşulların varolması gerektiğini bilmemek mümkün değildir.

Hz. Ali’nin katil ve keskin Zülfikarına ve Yezit’in katil ve keskin kılıcına kutsallık atfedenlerin yetiştirdiği nesiller hangi insani gerekçe ile  insanlıktan ve insan haklarından, özgürlükten, laiklikten bahsedebilir?

Kanatılmış, kanatmış, incitilmiş, incitmiş, düşmüş düşürülmüş ve sonuç olarak sağlıklı bir şahsiyet olma imkanına sahip olamayan toplumsal gerçeklikten bahsediyoruz. Bu koşulların yarattığı insan manzarasında aşağılık duygularının insanları nerelere sürükleyebileceğini hiç düşünebiliyor muyuz?  Hele bunun sonucu olarak ortaya çıkan şizofren unsurların siyasallaşması başlı başına bir vakadır!

TC’nin istihbarat ve sair özel savaş kurumları son zamanlarda Kürdleri Kürdlere karşı çok kışkırtıyor. TC dünya nezdinde bu canice uygulama yüzünden suçlu duruma düşmemek için kışkırtma görevini yine Kürdlere veriyor.

Küdlerin devletleşmesi, Kürdlerin bu coğrafyada güçlenmesi demektir. TC buna tahammül etmiyor ve çılgınca uygulamalara giriyor. Bütün misyonerlerini Türkiye’nin çıkarları için seferber ederken, Kürdlerin birliğini engellemek için elinden gelen her türlü hak ihlallerini gerçekleştiriyor.

Keşke Kürd toplumsal iradesi TC’nin derin dokunmalarıyla tekçiliğin denetimine alınıp Kürdler TC’nin insafına terk edilmeseydi demek hiç bir sorunu çözmez. Toplumsal iradeye dayalı demokrasi erdemine radikal gömleği giydirilip despotizmi maskelemek artık mümkün değildir. Tek çare TC derin yönlendirme misyonerliklerinin dayandığı tekçiliği red edip Kürd toplumsal iradesinin kendi sorununda taraf olmasını  netleştiren önlemlerin alınmasıdır.

İki dünya savaşı arasındaki yılların siyasi modası olan lanetlik tekçi iradenin esas alındığı sistemin ismi faşizmdir. Tekçi iradenin dayatılması, dünya insanlık aklıselim vicdanı tarafından insanlık suçu kapsamına alınırken, Kürdler neden tekçi iradeye mahkum edildiler?

TC hiç zorlanmadan tekçiliği Kürdlerin başına bela edip itibarsızlaştırmayı sağlıyorsa Kürdler kendilerini gözden geçirmek zorundadır. PKK’yi suçlayıp sorumluluktan kaçmak suçu ikinci defa işlemektir. Tek irade ise kolaylıkla halkın değerlerini kendi ihtirasları için pazarlayabilecek ortamlara sahip oluyor!

Kürd toplumu kendini kendi ulusal sorunlarının tarafı görmedikçe, TC’nin dayattığı tekçi çuval Kürdlerin başında kalacaktır. Bu koşullara razı olma durumlarında, yönlendirilmişlik dediğimiz “Türkiyelilik” politikasıyla TC sömürgeciliğine sadakat göstermeye devam edilecektir.

 

 

 

 

Yorum bırakın