kaniyasor

kaniyasor.WordPress.com

KORKAKLAR VE KORKULUKLAR

Posted by kaniyasor 29 Temmuz 2014

Kani Yado – 29.07.2014

Korku, tehlikeye karşı ürperti biçimindeki bir tepkidir. Bununla bağlantılı rojolarak korkmak, korkutmak, korkuluk yaratmak gibi gereksinimler ortaya çıkmıştır. Dinler insanların korku hissini kullanarak köle sahiplerinin köleler üzerindeki kontrolünü bir sisteme dönüştürmüştür. Biz buna köleci toplum sistemi diyoruz.

Köleci toplum sistemi geçmişten günümüze çeşitli biçimler alarak acılarıyla birlikte geldi. İnsanın insan üzerinde hayvansal tahakküm içgüdüsü demokratik olmayan diktatörlükler ve tek irade biçiminde  faşizmi üretti.

Bu koşullarda toplum diktatörlerden korkarak köle statüsünü bir yaşam biçimine dönüştürerek korkuların önünde secdeye durdular, diktatörler ise kendi gölgelerinden korktukça çirkinleşip tabulaştılar, tanrılaştılar, tanrıçalaştılar!

Aynı zamanda sistemler diktatörleri tek irade biçimiyle korkuluk olarak devreye koyarak korkakları korkularıyla beraber teslim almayı başarırken tek iradeye dayalı bir stratejiye kavuşmuşlardır.

Böyle koşullarda avcının emir ve talimatıyla koşan tazılarla tek irade olarak tanımladığımız diktatörlerin emir ve talimatlarıyla koşan, duran, yürüyen, düşünen insanlar arasında fark kalmıyor!

Biz bu durumu korku merkezli dinsel ve siyasal  yaşam olarak ifade ediyoruz. Korku, korkmak, korkuluk, korkutmak kavramlarının insanların  aldığı tavır biçimleriyle dinsel ve siyasal ortamlarda çok karşılaşıyoruz.

Allah’tan korkmak, canavarlardan korkmak, liderlerden, idareden, sistemlerden, egemen  sınıftan korkmak durumları birbiriyle ilgilidir. İnsanoğlu ya kendisi korkuluk olup korkutur ya da korkakları egemenliğinde tutmak için ilahi korkuluklar yaratarak insanları korkuluklara  itaate zorlar.

Bu durumu ispat etmek için her kesin bildiği kaynaklar/veriler oldukça fazladır. Mitolojide  meleklerin çamurdan adama itaate zorlanması gibi günümüzde toplumun çamur liderlere itaate zorlanması iyi örneklerdir. Tek irade olarak ifade ettiğimiz faşist önderlik biçiminin bu koşulların ürünü olduğunu biliyoruz.

TC de Kürdleri kontrol altında tutmak için Kürdlere çamurdan Adem yaratıp bu adem üzerinden Kemalist bir Kürd kavmi yaratarak Kürdleri  kontrol altına alma becerisi ve başarısı takdire şayandır!

Bu beceriler korku mefhumundan yararlanarak korkuluklar yaratılmadan mümkün değildir. Böylece korkutanlar, korkanlar, korkuluklar birlikte bir sistem oluştururlar. Kürdistan özelinde biz buna sömürgecilik siyasetini örnek gösterebiliriz. Kürd toplumunun sömürge itaatine razı edilmesi için TC’nin çabasından bahsettiğimizde yine bu konuyla karşı karşıya geliriz.

Biz, günümüz ile geçmişte olan olayların benzerliğinden  bölgemizde çok az değişim olduğunu fark edebiliyoruz. Fiziki değişimler  batı  ürünü olduğuna göre geride ne kalır! Hiç bir zihniyet değişimöine uğramadan deveden inip Mercedes’e binen  Arap zebani veya Kürd üfürükçü iyi birer örnektirler.

İhtirasları peşinde koşan insanlar o denli kirlendiler ki, kendilerini temize çıkarmak için dinler ilan ettiler, tüm yalanlarını, şiddete dayalı çirkinliklerini yerlerin ve göklerin yaratıcısı Rabbimizin adına beyan ettiler. İşgal ettikleri yerlerde  ele geçirdikleri yerlerde malları, kadınları kendi tasarruflarına geçirdiler.

Şimdi gericiliğin kara bulut gibi çöktüğü İslam coğrafyasında aynı durum devam etmektedir. Halife Ömer’in Mezopotamya işgalinde neler olduysa, hangi biçimde  kadın tecavüzleri olduysa günümüzde de aynı şekilde olmaktadır ve esir aldıkları kadınları kendi tasarruflarına almaktadırlar!

Bölgemizde 14 asırdan beri insanların zihniyetinde fazla değişiklik olmadığını görüyoruz. Coğrafyamızda Yahudilik üzerinden inanç olarak  İslam toplumlarına sirayet eden  gericilik olduğu biçimiyle duruyor ve reformdan geçirilmeden ilahi emirler olarak kabul ediliyor!

Kirli insan manzaralarının bol olduğu coğrafyalar erkeklik denen ucubelik üzerinden yiğitliğine bok sürmemek için didindikçe necasete saplanmaya devam eder. Bu ucube toplumlar bireyin bireye, köyün köye, aşiretin aşirete, milletin millete üstünlüğünü büyük marifet sayarken ihtirasların bataklığında siyasallaştığında aynı  kirliliği geleceğe aktarmakta daha aktif olur.

Böyle koşullarda erkek dinleri, barbarlık üzerine kurulu kültürleri daha kalıcı siyasal hareketlere dönüşerek karanlığı, geriliği, çirkefliği geleceklere  daha uzun vadeli olarak aktarabiliyor.

Günümüzde düğümlenen Ortadoğu  sorunlarının çirkef yüzü Arap kültür yaşamını benimseyen her insanın güzel(!) yüzüne yansır. Hamas teröristleri İsrail’e roket atmayı farz olarak kabul ederken İsrail’in misilleme yapmasını kendine yapılmış haksızlık olarak beyan ederek barbar yüzleri daha da  ortaya çıkıyor.

İşte mağdur barbarlar  böyle barbardırlar! Barbarlığı savunma açısında bu karanlık toplumun sağı, solu, dinci-cincisi aynı düşünür!

Tüm bölgedeki çöl barbarlık ideolojisiyle daha da sivrilen toplumlar zulmetme eğiliminin gelişmesi doğru tahlil edildiğinde önemli sonuçlara ulaşmak mümkündür. Erkeğin kadına, bir kavmin başka kavme, bir milletin başka bir millete tahakküm etme eğilimi canavarın saldırı içgüdüsü ile ilgilidir.

Ormandaki vahşi hayvanlarla ortak  özellikler içeren ve buna bağlı zihniyette, 14 asırlık cahiliye döneminden günümüze kadar ne değişti?

İnsanlar  canavarlık yüzlerini  kahramanlık, yiğitlik gibi ahmakça  meziyetlerle maskeleyerek günümüzün koşullarını yarattılar. Şimdi kedinin vebalı fareyle oynadığı gibi İsrail’in Filistin ile oynama mecburiyetinin altı açıldıkça korkunç gerçeklerle karşılaşıyoruz.

 

MAKALEYİ SESLİ OLARAK DİNLEYİNİZ

 

 

Yorum bırakın