kaniyasor

kaniyasor.WordPress.com

Bu Zifiri Karanlıkta Ancak DAİŞ Hortlar

Posted by kaniyasor 9 Aralık 2014

Devenin üstünde Hacı, Ya Rabbi Bu ne Acı?

Kani Yado

İnsan kendi karanlığını göremezse aydınlığa çıkan yolu nereden bilebilir ve hangi gözle ve hangi rojbasdede-e1413219006683mantıkla  karanlıklara bir anlam verebilir? Ortadoğu ile bağlantılı olarak geniş bir coğrafya cenneti garantilemiş, çöl yalanlarıyla aldatılmış bir toplum kanıksamasına saplanırken DAİŞ ile çöl cehaletinin cehennemini yaşamaktadır.

Rabbim bu ne gürültü, bu ne patırtı!

Toplumların maddi yaşam gerçekliklerinin yansımasından ortaya çıkan düşüncenin öznesiyle uyumlu olduğu bilinen bir hakikattir. Çöl barbarlığının maddi yaşamının yansıması olan kirli zihniyetten dolayı yaşanan olayları yorumladığımızda her kesin kendi karanlığını kendinde araması gerekiyor.

Biz neden karanlıklardan bahsediyoruz?

Biz karanlıklardan, zifiri karanlıklardan beslenen korkuluk dediğimiz karanlık yüzlü heyulahlardan çekmeseydik günümüzdeki facialardan, acılardan dolayı bu kelime dilimize dolanmazdı.

Çöl antropolojisi incelendiğinde çöl yalancıları tarafından, yerlerin ve göklerin sahibi Rabbimizin adına birçok enteresan ve dayanaksız yalanlar uydurduklarını görebiliriz.

Hatta Rabbimizin en güzel doğurgan ana kadınına, kendi sapık emelleri için cariye yakıştırmasıyla tecavüz etmekten ve cariye pazarlarına sürmekten geri kalmadılar!

Güneş altında pişmiş karanlık beyinlerde çöl köleci toplum putperestliğinin kutsallığıyla ifade edildiğinde bu ‘karanlık kutsal topraklar’ korkunç bir canavarlığa dönüşmüş. İşte DAİŞ bu canavarlığın dolu dizgin saldırıya geçen biçimidir.

Mümin Türkiye’nin desteğini esirmediği DAİŞ bu karanlıkta hortlamış olmasın mı!?

Bizim mahallede durum nasıl?

Her taraf mahalle üfürükçülerinin denetiminde. Rabbimizin ilmi sanki firar etmiş bu mahallede!

Her dönemin kendine özgü yaşam biçimi olduğu gibi, bu yaşam biçimlerinin maddi koşullarının yansıması olan düşüncesi, hukuku, dini, edebiyatı bu biçimle uyumlu olarak ortaya çıkar.

Beyinleri güneş çapmış insanların deve kokulu suiniyetin ürettiği düşünceleri bu yüzden değil mi?!

Biz buna çıkara dayalı yalan kabiliyeti desek ya da yalan kabiliyetine mücehhez dini kutsallık desek bir şey değişmez.

Bütün dünya bu mis kokulu çöl düşüncelerinin ilhamında Araplaşırsa bütün yaşam alanları, insanların beyinleri verimsiz çöl olur!

Hele hızını alamayan bu galaksinin güneş sistemindeki dünyada, Kasımpaşalı Şaban’ın dediği gibi, Kostantinapolis(stanbul) şehrinin ve Amerika kıtasının fatihi olan Türklerin azametini kavrayıp Türkleşirse her kes vatan kurtaran Şaban olur.

Çek kılıcını ya serok Şaban, dünya sana muhtaç!

İşte böyle bir kutsallığa, bizim Şaban dünya devletinin başkanı olursa liyakat babında dünya için kabak tadında hayırlara vesile olur! Bu koşullarda bu dünya devletinin ismi “barbaristan” olur. Tek barbaristan, tek millet, tek illet ve tek bayrak ve tek kabak!

Anadolu Bursa çadır devletinden Osmanlı devletine terfi etmesinin bir karanlık öyküsü vardır.

Beyinleri güneş altında pişmiş çöl insanlarından alınan ilhamla üç kıtada at, eşek ve deve koşuşturmanın zaferle sonuçlanması neticesinde imanlar kamil oldu.

Zaferlerden dönüldüğünde gemiler, eşekler, atlar ve develere yüklenmiş  her türlü eşya ve cariye ganimetleriyle doluydu.

Kürdler cariye ticaretine pêzoluk diyorlar ama Arap kabaklarından türemiş asalaklar  çöl  şeriatına göre ganimet diyorlar.

Osmanlı çölden ilhamını almıştı. Çöllerin ve mübarek çöl insanlarının kendine özgü tanımı varmış!

Çöl yaşamı da kendi maddi yaşam biçimiyle uyumlu düşüncesi, dini ve  edebiyatı ortaya çıktı. Ilıman ve ırmakların geçtiği verimli topraklara benzemeyeceği de muhakkaktır.

Bu yüzden savaşa sürülen kölelere, altından ırmaklar akan cennetteki hurilerin müjdesi verildi! Artık pêzoluk serbestti! Cariye pazarları kurulmuştu, hala DAİŞ gibi alan alıyor, satan satıyor!

Her toplum yaşadığı kendi doğal koşullarla uyumlu bir yaşam biçiminde toplumsal ilişkilere sahiptir. Çöl yaşamının çöl sapık egemen erkek geleneğinin cariye müessesine ihtiyaç duymalarının altındaki gerçek de budur.

Çöl koşullarında yaşayan insanların üfürükçülüğe eğilimli olması, yalanların mis kokması(!), her yalana kutsallık atfedilmesi bu koşullarla ilgilidir.

Bu yalanlarla insanlığın altından kalkamadığı sonuçların çıkacağını nereden bilsinler!

Yalanlar okuma yazması bile olmayanları nebi veya veli yapabiliyor. Hele mektep medrese yüzü görmeyenleri alim olarak gösterilmeleri İrlanda şakası değil, başlı başına çöl komedisidir.

Hani mahalle üfürükçülerinin bol olduğu yerlerde iyi sözler ilm-i kelam babından mektep-medrese görmemiş eli kılıçlı kelle kesen mübarek canavarlara mal ediliyor ya!

Şimdi Osmanlı Hanedanları içinde halifelik için büyük kavga vardır. Bu kavgada Kasımpaşa spor Erzurum Spora karşı 1-0 galip.

Yani dünyada bilim gelişirken bu zifiri karanlıkta kabak tarlasında  tadı tuzu olmayan kabak geliştiği gibi burada tadı tuzu olmayan ellerinde  kılıçlarla  insan ortaya çıkıyor.

Eli kılıçlı, vatan kurtaran Şabanlar!

Dünya size minnettardır ey kahramanlar!

Kahramanlık bunlarda, kutsallık bunlarda, rağbet bunlarda. Biz hiç olmazsa kabak pişirirken biraz şeker katar kabak  tatlısı taparız, çöl kültürü hiç bir şeyi tatlandırmıyor.

Cehalet zehir zemberek!

Çöl teknikleri de tek hörgüçlü, çift hörgüçlü deveden ilham alarak gelişmiş. Savaşta ve uzun yolculukta yakıt almadan aylarca yol alan develer muhteşemdir. Ama yol göstermek için develerin önüne mutlaka rehber olarak eşek koyarlar.

TC devleti de Araplardan öğrendikleriyle Kürdlere karşı mücadele ederken Kürd eşeklerini öne koyuyorlar ya! Öyle bir şey işte!

Bu korkunçluk, bu vahşet, bu cahiliye, bu eşeklik, bu develik durup dururken ortaya çıkmaz. Bunun arkasında büyük bir tarihi kültürel antropojik gerçekler vardır diye düşünüyoruz.

Hele bizi altından ırmaklar geçen cennete taşıyan develer, Tanrıların arabaları kutsal duruşlarıyla muhteşemdirler!

Ya Xwudayê erd û ezanan tu tofanek mezin bidî ser derewên çolê bêbingeh û derewînên bê îman! Amin.

Yorum bırakın