kaniyasor

kaniyasor.WordPress.com

EN BÜYÜK ÖKÜZ BİZİM ÖKÜZ

Posted by kaniyasor 23 Mayıs 2015

Kani Yado – 03/04/2012:rojbasdede-e1413219006683

Günümüzde genellikle cüssesi büyük kafası küçük insanlar öküz olarak simgelenir. Öküzün korkunçluğu hangi tarihi olaylarla ortaya çıktığını bilmiyoruz ancak Hıristiyanlık inancında öküz önemli bir yer tutar. Öküze saygı duymayan insanlar diri diri yakılırmış. Romalıların, Hıristıyanlığı Asurların elinden çıkarıp bu kadar gericileştirmelerini iyi incelemek gerekiyor.

İnsanların öküzden korkmalarının neden olduğu etkileri hesaplamak gayet güçtür. İnsanların krallardan korkmalarına neden olabileceği, bunun ise günümüzde faşist ya da sağ ve sol despotlardan korkmaya neden olduğu sadece bir ihtimal olarak düşünmek gerekiyor. Kesinlikle öküz korkuları ifade ediyor ki Hıristiyanlık bu kadar önem verdi ve yüz binlerin yakılmasına neden oldu.

Kuran’da Zulkarneyn isminde bir kraldan bahsediliyor. Yahudi bir kaynaktan Arapçaya çevrilerek Kuranın bir suresine yerleştirilen o metnin anlatımlarına göre Zulkarneyn Makedonya kralı Büyük İskender olduğu tahmin ediliyor. Savaşta kullandığı öküz boynuzlu mihverinden dolayı Arapça boynuzlu anlamına gelen Zulkarneyn olarak isimlendirilmiş.

Gerici okumuş cahiller Zulkarneyn’in nebi veya veli olduğu konusunda fikir birliğine varamadılar. Zulkarneyn’in  Milattan 6 asır evvelki Ayranların imparatoru KİSRA olduğu ihtimali de fazladır.

O zamandan beri öküz barbarların korkulu rüyası olmuş. Belki de Avrupa’nın barbarlık dönemlerinde Hıristiyan gericileri bu yüzden dünyanın öküzün boynuzunun üstünde olduğunu iddia ediyorlardı. Dünyanın öküzün boynuzunun üstünde olmadığını söyleyenleri sokakta diri diri yakmışlar. Bu cinayet ve işkenceler reform dönemine kadar devam etmiş.

Biz Mezopotamyalılar için öküz üretim aracıdır ve biz üretim üzerinden değer veririz. Biz Kurdler İslamiyetten önce öküzleri ne baş yapardık ne de mihver yapardık. Avrupa barbarları dünyanın öküzün başının üstünde olduğunu söylediklerinde Kurdler ve diğer Aryanlılar güneş sistemini öğrenmiş 21 Martın gece ile gündüzün eşitleştiği gün olduğu için o günü İslam’ın yasaklamasına kadar Newroz bayramı olarak kutlamışlar.

Kurdler öküzü evcilleştirdiklerinden dolayı öküze hükmederler, aynı zamanda emeklerinden dolayı değer verirler. Kurdler barbarları evcilleştiremeden kendileri Araplara yenilerek  tamamıyla karanlığa gömüldüler. Milattan 6 asır sonra Hıristiyanlığın gericiliği yetmiyormuş gibi İslam gericiliği de eklenerek coğrafyayı tamamıyla karanlığa gömdü.

O yüzden öküzün boynuzları Kurdlere korkunç gelmiyor ama Arapların, Türklerin rüyalarına ve inançlarına kadar girmiştir. İstanbul’da kurban bayramlarında eğer öküzler,  tosunlar ellerinde satır, caniler tarafından kovalanıyorsa bilinçaltına yerleşmiş bir kin vardır.

İslamiyet’in dayandığı toplumsal oluşum üretime yatkın değildir. Ürünün ticaretinden yararlanıp, ürüne değer katmadan kazanma geleneği ile baskın ve talanlardan elde ettiği ganimetler bir milli karakter halini almıştır. Köleci toplum sisteminin bu acımasızlığı mübadelede para eden kadın-köle dediğimiz cariye üzerinde tasarruf gelenekleri hala devam ediyor.

Pazar sorunu ekonominin konusudur, bu yüzden pazarlanan insanları inançlara bağlayarak gizlemek mümkün değildir. Bir iki geri zekalı ikna olabilir ama insanlık bu iğrençliği kabul etmez. Bu gericilik de Avrupa’daki Hıristiyan Şeriat gericiliği gibi tarihin çöplüğüne atılmaktan kurtulamaz.

Bu yaşam biçimi üretim yapmaz ve üretimi sevmez, üretenleri aşağılar. Sadece gasp etmekten hoşlanır. Bu gelenekten dolayı İslam ülkelerinde tüm üretim aletleri, işçiliği yabancıdır. Toplumların durumu günümüze kadar değişmeden devam ediyorsa zihniyette fazla bir yol kat edilmediği ortaya çıkıyor.

Ortadoğu’da palyaço diktatörlerin ortaya çıkması da bu zihniyetin ürünüdür. Köleciliğin insanları ümmetle tutsak etmesi geleneği İslam ile başlamadı, İslam öncesi köleciliğin çıkışıyla ilgilidir.

Bizim yaşadığımız yörelerde de 1800 yıllarını görmüş dedem ile 1905 yılında doğmuş babamın anlatımlarına göre Dersim’in ve Palu’nun bir kısmı üretimle meşgulken bir kısmı gasp, hırsızlık ve talanla meşgulmüş. Yani toplum Arap ve Orta Asya barbar toplumlarından etkilenerek inançlarıyla birlikte gasp ve talanları da örgendiler. Günümüze kadar kökenlerine ait değerleri kaybetmekle karşı karşıya kaldılar.  Arapça isimlere sahip oldular, son zamanlarda ayinlerini Arapça ve Türkçe yapacak kadar yozlaşmış oldular.

Toplumlar tarihine bakıldığında Milattan Önce hem Makedonya-Grek coğrafyasında hem de Ariyan coğrafyasında felsefe, astronomi sosyal yaşamın ileri olduğu görülmektedir. Pozitif  düşünceye karşı dinsel gericilik Hıristiyanlıkla beraber bölgeye hakim oldu. Daha sonra İslamiyet’le gericilik  katmerleşerek bölgeyi kasıp kavurdu.

Milattan 6 Asır önceden beri Avrupa’da Newroz günlerinde ateşler yakılarak etrafında dans edildiği biliniyor. Bu gelenek hala devam ediyor.

Düşüncede meydana gelen gelişmenin etkileşimlerinin kesin olduğu gerçeğinde  öküz boynuzlu adamın (Zulkarneyn) Makedonya kralı Büyük İskender mi yoksa Ariyanların kralı Kisra mı olduğunu tesbit etmek çok zor değildir.

Aynı zamanda bu tarihlerde Arapların, Orta Asya toplumlarının barbar oldukları, talanlar gerçekleştirdikleridir.  Tarihte Makedonya ve Atina’da felsefenin Mezopotamyada olduğu gibi büyük gelişmeler olmuş. O tarihlerde talanlara karşı Makedonyalilar ve Ariyan toplumları barbar toplumların talanlarını engellemek için önemli seferlere çıktıkları biliniyor.

Tahlilcilere göre korkunç hayvan figürlü mihverler hem başı korumak için hem de karşıtlarının üstünde korku yaratmaya yöneliktir. Biz bunu zamanın psikolojik savaş biçimleri olarak tanımlasak daha isabetli olur.

Kurd toplumunu iyi incelediğimizde hem geçmişinin düşünce üstünlüğü hem de İslamiyet’in zorla kabul edilmesinden sonraki geriliği görmek mümkündür. İnsan Kemalizm’in kalıplarından çıkıp toplumu doğru görmek için bir çabanın içine girdiği taktirde rahatlıkla fark edebiliyor. Günümüzün insanlarının ilişkileri değişmiştir ancak geçmişin etkisinden kurtulamıyor.

Annemin köyünde çocukluğumu geçirdim. Köylerimiz Mazgirt’in karşı tarafında, Palu mıntıkası, yani Peri Suyunun yakın olan Bulanık tarafındadır. Akrabalarımızın bir kısmı Alevi bir kısmı Sünni’dir. Bu inançsal farklılık Ergenekoncu Erbakan dininden önce diyalogları koparamıyordu. Akrabalarımdan birine “sizde neden Osman isimleri yok?” diye sormuştum. Aldığım cevap çok ilginçti.

Bana verdiği cevapta “bizde Osman çoktur, biz onlara değer veriyoruz, çünkü biz çiftçiyiz. Oturma odasına gelemezler ama ahırda iyi besliyoruz” demişti. Bizde sözlü halk edebiyatı çok gelişkindir. Bu yüzden her kes hazır cevaptır. Tabi orada köyün hemen hemen hepsi Ali, Hasan, Hüseyin, Memet isimlerini taşıyorlar. Oysa Osman, Ömer, Ebubekir, Hamza, Ebu Süfyanın oğlu Muaviye ve torunu Yezit ile diğerleri akrabadırlar. Buna rağmen “en büyük öküz bizim öküz” yaklaşımı vardır. Bu ise çok doğaldır, her yerde böyledir.

Coğrafyamızın Milattan altı asır sonra Arap İslam barbarlığının istilalarına maruz kaldıktan sonra düşünemez duruma düşmesi tarihi bir vakadır. Bu istilalar yetmiyormuş gibi Orta Asya barbar toplumlarının da toplumumuz değerlerini, kültürel dokularını dejenere etmesi felaket boyutlarında oldu. Dersim ve Palu, Çabakçur, Elaziz, Malatya bu yüzden kendi özelliklerini terk etti. Bazı topluluklar Kemalizm üzeri gericileşirken, bazı topluluklar Arap geri kültürü üzerinden yerel değerlerini terk ediyor.

Bu koşullarda toplum bölünmüştür. Her kes “en büyük öküz bizim öküz” anlayışındadır. İnsanların sorgulama yetenekleri tamamıyla körelmiştir. İster Türkler için, ister Kürtler için yaratılan Şabanizm, ŞahiŞabanlar kimse tarafından sorgulanmaz. Bu yüzden Kemalizm tabulaştı. Çünkü devlet ve onun resmi ideolojisi onlar için tabudur artık.  Her örgütlenme biçimi bu coğrafyada bu  özellikleri taşıyor.

Secde etmeye alıştırılmış bu toplum kendisi için yarattığı veya kendisi için yaratılan tüm tabulara secde eder. Bu konuda Kemalistlerle  onların karşıtları arasında gerilikte bir fark yoktur. Her kes “en büyük öküz bizim öküz”  söyleminde gericilik yarışına girerler.

Türkiye’de “en büyük asker bizim asker, en büyük Fenerbahçe, en büyük lider bizim lider, en büyük öküz bizim öküz” anlayışlarının ürünüdürler. Bu anlayış oturmuş vaziyettedir. Araplarda da durum aynıdır. Bijî Saddam Hüseyin, en büyük öküz bizim Kral” diyorlar.

Bu anlayış siyasete de yansıyor.” benim işkencecim, benim katilim seninkinden güçlüdür, benim zalimim senin zaliminden daha yakışıklıdır’’ gibi pratik yaklaşımların yabancısı değiliz.

İnsan geri bir yaklaşıma girmeden, birbiriyle gericilik yarışına girmeden bu konular aleni tartışılırsa sonucunun müspet olabileceğini düşünmek iyimserliğine sahip olmak istiyorum.

Yorum bırakın