kaniyasor

kaniyasor.WordPress.com

RAMAZAN AYINDA AKŞAM SOHBETLERİ

Posted by kaniyasor 23 Haziran 2015

k.y.Kani Yado-23.06.2015:
Kendi yöremizde Ramazan aylarını biz sabırsızlıkla beklerdik. 1950 yılları ve 1960 yıllarının başında henüz politikleşmemiş cami cemaatinde teravih namazları biz çocuklar için çok eğlenceli oluyordu.
Daha sonra devlet ayarlı Necmeddin Erbakan denen beynamaz günde 8 vakit namaz kıldığı munafık ortamlar ortaya çıkınca insanlarda neşe kalmadı.
Siyasi İslamcılar her şeyi berbat ettikten sonra camiler de munafıkların kurumu haline gelirken vicdanlı insanların uğradığı ibadet yerleri olmaktan çıktı. Bazı yerlerde insanlar camilerini bile değiştirdiler.
Biz ondan sonra camilere girmedik ama kıçlarından toplu iğne yiyenlerin çığlıkları kulaklarımızdan hiç çıkmadı ve Bekir Aslan abimizi hiç unutmadık.
Bekir Aslan abimiz daha gündüzden teravih namazında çocukları güldüren projelerini hazırlardı. Çarşıda veya yolda abimizi gördüğümüzde etrafına toplanır “abi bu gece teravih namazında yeni birşey olacak mı?” diye sorardık. O “çocuklar hele bir gelin mutlaka birinin kıçı yanacak” derdi.
Biz Ramazan boyunca akşamın zengin sofralarını ve teravih namazlarında güzel abimizin kattığı neşeyi görmek için akşamları sabırsızlıkla beklerdik. Namaza durduğumuzda cemaatin içinden nerede bir çığlık duyulsaydı, biz birinin Bekir Abimizin iğnesini kıçından yediğini anlardık.
Olay anlaşıldıktan sonra büyükler kıçlarının güvenliğini sağlamak için iğnesiz yerlerde namaza durmayı tercih ederlerdi. Deşifreden sonra iğne el değiştirilince her akşam farklı yerde kıçını alıp koşanlara şahit oluyorduk.
Gülüşler, fısıltılar derinden derinden yayılıyordu. Liderimizle başa çıkamıyorlardı. Çocukları iyi örgütlemişti, büyükler artık kıçlarının namusunu koruyamıyorlardı. Önce tepki oldu ama sonra yavaş yavaş alıştılar.
Tepki gösterseler ne fark ederdi? Eylemin failleri öyle planlı hareket ediyorlardı ki, kimse onlarla başa çıkamıyordu. Liderin iğnesi elden ele dolaşıyordu, kimi sorumlu tutabilirler? Her akşam birinin kıçından iğne yemesi artık bir kader olarak algılanmıştı.
Yaşadığımız coğrafyada Ramazan ayları İslamiyetin ilanında günümüze kadar dönemin özelliklerine göre farklı sohbet, eğlence biçimleriyle geçirilmiştir. Geçmişte insanlar dünyanın bazı yerlerinde güneşin batmadığını bile bilmezlerdi.
Öyle yerlere yerleşen bir mümin güneşin haftalarca batmadığını gördüğünde kafası karışırdı. Acaba “her yörenin Allah’ı farklı mı” diye düşünürdü.
İstanbulun fethinden sonra Osmanlı şeriata dayalı yaşamı uygularken İstanbulun yerlilerine reva gördükleri acılarla birlikte Ramazan aylarında iz bırakan hatıraları da bırakmıştır.
Cariyeli Osmanlı padişahları devlet-i ali saltanat sarayında Ramazanı nasıl geçirdikleri yazılmamış tarihe bırakalım! Biz sadece bu ayın halk arasında geçirildiği biçimiyle ela alabiliriz.
Ramazanların yaza aylarına rastladığı zamanlarda ramazan ayı zengin sofralı iftar vakitleri ve bol eğlence türleri hatıra gelir. Dönemin en sosyal yerleri imanlı açık hava kahvehaneleridir.
Yatsı ve teravih zamanlarından önce bu açık hava kahvehanelerine gidilir, teravih namaz vaktine kadar burada kahve içilir ve nargile nargile çekilir. Yatsı ve teravih namazından sonra Ramazan şenlikleri yapılan yerlere gidlirdi.
Bu eğlencelerin başında kukla, gölge oyunuda karagöz gösterileri, orta oyunu gösterileri ve meddahlardır.
Bilimin ve tekniğin gelişmesiyle birlikte günümüzde çok şey değişti. İletişim araçlarını baş döndürücü biçimde değişmesiyle birlikte ilişki biçimleri ve zevkler de değişti, bigi paylaşımı son hızla koşunca en kalın kafalılar bile sarsılmaya başladı.
Biz bu Ramazan akşamlarından bir sosyal medya paylaşımını sunarak günümüzün değişen koşullarında sorunlar ne kadar ustaca ele alındığını görelim.
Çağımızın ürünü sosyal medyanın da kendine özgü Ramazan akşamları olması çok doğaldır. Sosyal medyanın Razaman sohbetlerinden bir örnek şaheser sunalım:

FETHULLAH AZMAN: hala kiminle NİKAH düşer diye soru soran canlı türü var amk…

YOKSUL YASİN: hahahahahahaha

FETHULLAH AZMAN: ma öyle degil? ben şununla evlenecem nikah düşer mi? :)) ebenin hami amk, hala bu soruyu mu soruyon lan dangalak?!

YOKSUL YASİN: Madem bol oksijen yok niye bu kadar beyin yaratıyorsun Allahım?

FETHULLAH AZMAN: mamoste beyin yarattığı senin hüsnü kuruntun :)))))
melekler artık (uzunca bir zamandır) üstünkörü imalat yapıyorlar, büyük çoğunluğa beyin, bir kısmına tip çekmeyi unutup sallıyorlar vesselam… görevi savsaklıyorlar..
şifa niyetine bir damla beyin yok yahu…

AUDI ya da APPLE gibi arızalı ürünleri geri de cağırmıyo :)))

YOKSUL YASİN: Beyinden bahsederken ”Duanın nefesiyle ile çaydanlıktaki suyu altını yakmadan kaynattığını” söyleyen tıp doktorlarına şahit oldum. Ciddi ciddi bana bu menkıbeyi rivayet etti. Senin deyişinle AMK :))))) başka ne demeli?

FETHULLAH AZMAN: dur çay dedin de, ben şimdi suyu demliğe koyacam .. 3 kulhu bir elham da okuyacam + ayetel kursi ve ihlas…
dua da edecegim, eğer kaynamazsa o hocalara pis söverim haberin olsun… \

YOKSUL YASİN: ana baba karıştırma. ne dersen caizdir :)))

HACI RESUL: Sen olayı anlamamışsın Fethullah, ben yasak olan birine göz koydum bunun bir Kaçar tarafı var mı ? Ben ramazanda sex çok yapıyorum ufak öpüşmeden yada sahurdan sonra dujj yapmada bi zarar var mı? bi kaçarı var mı ? Hocam etme eyleme var de her sene soruyoz he de amk

FETHULLAH AZMAN: haci ben bizim milletten korkuyorum, bu eli götünde gezen dayılar boşuna gezmiyormuş bence :))))
lan millet bi ışık görse gördüğüne dürtecek amk.

HACI RESUL: Hem uçmayı biliyoz hem inbelik yapıyoruz, hocaların suçu yok bizde var ibnelik .

ZELOŞ :))))alemsiniz ha:))))

Yorum bırakın