kaniyasor

kaniyasor.WordPress.com

DİNLER DE İNSANLAR GİBİ BİR ÖMRE SAHİPTİR

Posted by kaniyasor 29 Eylül 2015

Kanî Yado – 29.09.2015:rojbasdede-e1413219006683
Yerlerin ve göklerin Rabbi tarafından yaratılan tüm eserler bir ömre sahip olduğu gibi, İnsanların da meydana getirdikleri, ürettiği her şeyin bir ömrü vardır. Bir canlı, bir şahsiyet, bir müessese mutlaka bir ömre sahiptir. Her biri ömrünü yaşar ve ‘son’ dediğimiz mukadderatıyla karşı karşıya gelir. Hani neredeler onbinlerce din ve bu dinlerin peygamberleri? Hepsi ömrünü tamamladı ve unutuldu. Hala yaşamakta olan dinler de ömrünü dolduracaktır. Bu mukadderatı kimse değiştiremez.
Ömrünü dolduran her nesnenin çürümeye başlayacağını çok iyi biliyoruz. İnsan, müessese, devlet ve toplum da eskidikçe çürümeyle karşı karşıya gelir.
Günümüzdeki çöl sosyal yaşam ve inanç sistemine ait çürümüşlüğün kokusu tüm dünyayı sardı. Çöl vahşetinin ürünü olan din istismarcılığı ömrünü uzatmak için bu kokuşmuşluğun içinde kan dökmeye başladı.
Müşrikler putperestliğin dini vecibelerini yerine getirmek için gittikleri Mekke’deher yıl çok kötü biçimde ölüyorlar. Mekke belediyesi tarafından çöp temizleme araçları ile cesetler toplanıp götürülüyor! Bu ölümler normal değildir, cinayettir!
Dinler eski siyaset biçimleridirler, insanları kullandıkları zamanda onların yaşamına saygı duyulur. Rabbimizin adına yalan söyleyip insanları savaştıran dinler sadece Şirk-Tanrıları işaret ediyorlar bize.
Bilim yoluyla Rabbimize varış şekli çok farklıdır. İnsan Rabbimizin eserleri olan maddeyi tanımazsa, Rabbimizin gayri maddi sıfatını nasıl idrak edebilir?
Dinler ve dinlerin taraftarları olan müşrikler, en basitinden yağmurun nasıl yağdığını bile bilmezler. Asırlardan beridir tekamül etmeyerek hala güneşin dünyanın etrafında döndüğü sabit fikrinde çakılı kaldılar.
Biz ister madde ve mana diyelim, ister madde ve düşünce diyalektiği diyelim, bu ikilem olmadan Rabbimizden bahsedemeyiz.
Rabbimizin yaradılış felsefesinde göze çarpan tezatlarda, menfi ve müspet değerler, yani negatif ve pozitif değerler kadar madde ve mana önem kazanır. Nötür ve sonsuzluk bu koşullarda anlamını buluyor…
Matematik biliminin müsbet ve menfi değerlerinden birinin yokluğu durumunu farzedelim! Bu koşullarda dünyanın manyetik yükü olmayacak, dünya yörüngesinde kalmayacak! Dinler bu mantığa sadece inanç ahlakı mevzuunda “hayr ve şer” olarak değinmesi meselenin kavranması için yeterli değildir. Biz bilimsel yöntemi, Rabbimize ulaşmanın en doğru yolu olduğunu iddia ediyoruz.
Dine inanmamayı da din olarak kabul etseniz bile bu gerçek değişmez. Biz dinleri Allah adına söylenen yalanlar olarak tanımlarken dayandığımız mantık dinsel masallar değil, Rabbimizin maddi eserleri ve bilimidir.
Rabbimiz ile manevi bağımız din değil, bilim yöntemidir. Yani fiziğin, kimyanın, astronominin ihtiva ettiği hikmetleri esas alan manadır.
Dinler eski tarz siyasettir. Hiç bir din topluma mutlu bir gelecek yaratmamıştır ve insanlara acı ve gözyaşından başka bir şey vermemiştir! Çünkü çok eski köleci toplum yaşamının siyaseti ve idari biçimidir.
Dün geride kaldı, dini hala savunmak tarihin çarklarını geriye çevirmek ve Rabbimizin kudretini tanımamaktır.
Bu günü yaşıyoruz ve günümüzün çağdaş siyasetleri, hukuku ve idari biçimleri günceldir. Bu gün yarınların gericiliğidir. Zaman hızlı koşuyor. Kim zamanın gerisinde kalırsa dünyanın lanetiyle karşılaşır.
Roma Vatikan Hıristiyan şeriatı bu lanetle karşılaştı. Roma merkezli Katoliklerin gericiliğine karşı bilimin zaferi günümüzün demokratik medeniyetini doğurduğu gibi, Mekke merkezli İslam gericiliğine karşı da Rabbine bilim yoluyla ulaşan toplum zafer kazanacaktır.
Bu günün ileri koşullarında hala şeriat için eli insan kanına bulaşanlar, savaş cehennemini kendi elleriyle inşa ediyorlar. Hala zülfikarı, kılıcı, cübbeyi, sarığı, karanlık yaşamı bize önerenler kendi gerici bataklığında debeleneceklerdir ve tekamülden uzak kalacaklardır.
Çöl, yıllık çok az yağış aldığı için burada yaşayan insanların insan yaşamına elverişli olmayan koşulların ortaya çıkmasına neden oluyor. Bu koşullarda beyni yeteri kadar müspet düşünce melekelerinin tekamül etmesine imkan vermiyor. İnsanların hurafelerden, din istismarcılığından başka meziyetleri olamıyor.
Canavarların “yaşamak için öldürmeli” düşüncesi bu sahalara egemendir. Bu alanlarda çok din ilan edilmiş. Bir kısmı çok taraftar topladığı için hala isimlerinden bahsedilir, diğerleri unutulup gitti.
Bu dinler hala insanların canına kıymaya devam ediyor. Rabbimizin adına yalan üfüren sistemlere inanmanın bedeli olsa gerek!
Bölgemizin geleneksel ezbere yaşamının döngüsünde iradelerini diktatörlere kaptıran ve efendilerinin nazariyelerine bağlı kalan sol ve sağ muhafazakar siyasi dinamikler dünya sorunu haline geldikleri gibi gülünç durumlarıyla ilgi çekiyorlar.
Bu muhafazakar sağ ve sol dinamikler başkalarının diktatörlerine karşı olurken, kendi diktatörlerine toz kondurmazlar.
Bu koşullarda gericilik her renkte kurumlaşırken tabulaşan lidere sadakatin bedeli kan ve gözyaşı olur.
Din istismarcılığında sınıf egemenliğinin temeli vardır. Hıristiyan ve İslam şeriatında her şey Allah’ındır. Hıristiyan şeriatında, insanlar ancak Peygamber’in adına kilisenin komisyonculuğunda Allahın kiracısı olabilir. Burada görüldüğü gibi, asalak ruhani sınıfın tahakkümü ve emeğin ürünü maddi değerlere el koyma temayülü vardır. Bunu yaparken Rabbimizi dayanak olarak kullanıyorlar!
Avrupa’da Hıristiyan şeriat döneminin Papa idare biçimini incelediğinizde bu gerçekle karşılaşırsınız. Hatta bu asalakların cennette arsa satışı yapıp papa mühürlü senet verdikleri tarihi bir vakadır.
Osmanlı İslam şeriat biçiminde ve Avrupa Hıristiyan şeriat dönemlerinde mütegalibenin toprak işletmeciliğinde arazilerin tapusu yoktur. Mütegalibe, arazileri İslam dini otoritelerinden, Hıristiyanlar kiliseden kiralarlar.
Bu dinlerin, ruhen tutsak düşürdükleri müminlere, savaşta öldüklerinde öbür dünyada huriler vaddederek insanın insanı katletme kabiliyetini tahrik ettikleri görülüyor. Rabbimiz yaratır, bu asalak caniler insanların canını alır!

Yorum bırakın