kaniyasor

kaniyasor.WordPress.com

FIRSATÇI PROFESYONEL POLİTİK ÇELMELER

Posted by kaniyasor 29 Mayıs 2013

Kani Yado – 29.05.2013: Şiddeti yaşam biçimi olarak gören diğer canlılardan aaa-kaniyado.2fırsatçılığı öğrenen insanlar geçmişten günümüze kadar ortaya çıkan sonuçlarla önemli tarihi olaylar ortaya çıktığını görüyoruz. İnsan ihtiraslarına dayalı politik amaçlara sahip olan yapılanmalar fırsatçılık avantajlarını kullanarak kazanımlar elde ederler.

Fırsatçılık, sınıflı toplumlarda çıkarcılığın politikleşmiş şeklidir. Canavarda  şiddete dayalı “yaşamak için öldürme” şeklindeki yaşam biçiminin avcılık tarzı olabiliyor. Bu ölçü ile savaşın canavar insanın fırsatları çıkara çeviren politikanın pratikleşmesi şeklinde ifade edilebilir.

İnsan yaşamına en yakın olan canavarların bu yaşam biçimi yerine, insanların yaşam tarzını ele almamız konunun anlaşılması için yetiyor, artıyor bile.

İnsanı diğer canlılardan ayıran kıstas, toplum halinde barış içinde yaşayabilmek olduğu söyleniyor. O zaman neden “savaşan insan canavardır”  diye tarif edilmiyor? Belki insan kendi canavar yüzünü saklamak için barış erdeminin arkasında saklanıyor. İnsan savaş karşıtlığını geliştirme yerine akil adamlar tiyatrosuna barış oyununu sahneye koyduruyorsa aldatma becerisiyle daha korkunç olduğunu ortaya koyuyor demektir.

Savaş karşıtlığının pratikleşmediği koşullarda barış sadece aldatmadır, çünkü savaşlar acıların nedenidir. İnsanın canavarlaşmasının pratikleşmesi savaşla olur.

Bireysel veya grupsal çıkar tercihleri, aldatmaya vesile edilirken, fırsatlardan yararlanma toplumun kaderini olumsuz yönde etkileyebiliyor.

Orman kıralını efsaneleştiren insan, hayvanların davranışlarını, avlanma biçimlerini fırsatçılıkta önemli deneyimlere sahip oldukları görülüyor.

Bir hayvan grubuna saldıran canavar en hızlı koşabilen hayvanlar yerine iyi koşamayanların veya yakalamaya en müsait yerde avlanması canavar için iyi bir fırsat teşkil ederken aynı zamanda deneyim kazanır. Kürdlerin kendi anavatanında şiddete maruz kalarak tutsak düşmesi, asimilasyon ile yok olma tehlikesiyle karşı karşıya gelmesi olayı buna iyi bir örnektir.

Bu durumda insanların kuşlardan uçmayı, balıklardan yüzmeyi canavarlardan savaşmayı öğrendiğini söylesek yanlış olmaz. İnsanların canavarların kralı aslanlardan övgü ile bahsetmeleri insanların canavarı eğitici komutan olarak kabul ettiklerindendir. İranlılar boşuna zülfikarı aslanın eline vermemişler!

Dünkü yazımızda liderlere eşek dediğimiz için çok tepkiler aldık, tepki gösteren arkadaşlarımızın hatırı için bu gün liderleri aslan denen canavara benzetip fit oluyoruz.

Politikleşen insan canavardan öğrendiklerini başarıyla sürdürdükleri ve akıl üstünlüğü fırsatını da iyi değerlendirdiği için fırsatçılıkta canavar hocalarını aratmadıklarını söyleyebiliriz. Hele politik dinamizmi diktatör olarak kullanma fırsatını kaçırmayan sivri ihtiraslı liderler!

Canavarların ve canavarlaşan politik insanların dedikodusunu yaptığımız için özür dilemeye gerek yoktur. Düşünmenin de kendine göre kuralları vardır.

İnsanlar sınıflı topluma geçtikten sonra düşüncede gelişme ve bu gelişmeye paralel olarak düşünce yasakları ortaya çıktığı için düşünen insanlar cezalandırılmış, baskı altına alınmıştır.

Buna rağmen düşünmek için insanların hayvanlardan ve insanlardan izin alması henüz icat edilmedi ve icat edilmeyecektir. Özgür düşünce her zaman insan vicdanında dokunulmazlığını kullanıyor.

Yüzyıllardır Hıristiyan ve Müslüman papazları “tanrının işine karışılıyor!” veya “liderim, tanrım, serokum varken düşünmek ve düşünceyi pratikleştirmek ayıptır” diyebilecek kadar düşürülmüşlükler olabilir veya insanın düşünme dinamizmine yasaklar koymaya çalışılmıştır. Buna rağmen özgür düşünce durmadan paslanmış eski prangaları kırıp ilerlemeye devam ediyor.

Her seferinde dinlerin ve siyasetlerin Rabbimiz adına veya gerçekler adına söyledikleri yalanlar ortaya çıktıkça yüzleri kızarmayan misyonerler yeni yalan biçimleriyle ortaya çıkıyorlar ve çıkmaya devam edecekler.

Bu sapkınlıklar sosyalizm yerine diktatörlüğü, ulusal kurtuluşçuluk yerine grup, birey veya aile şirketleri kurtuluşçuluğu gelişti. İ

insanların talepleri ve çelişkileri siyaset üzerinden bir fırsat olarak değerlendirilip egoların en keskin biçimiyle değerlendirilebilir. Fırsatların bu şekilde kullanılması günümüzde büyük facialara, büyük bedellerle elde edilen değerler bertaraf edilebiliyor.

Kürd ulusal taleplerinin yoğunluğunu fırsat olarak kullanan TC, Kürdleri siyasal çıkmaz sokaklara yönlendirirken yine fırsatçılardan yararlanmıştır. Kürdlerin kaderi fırsatlar için malzeme olurken bu malzemeden entegre rantlar korkunç bir şekilde boyutlanmıştır.

Sonuçta hem TC hem de özgürlük talebini fırsata çeviren iç dinamikler tüm acıların nedeni olarak toplum vicdanında yargılanmadılar.

Toplumu en fazla ilgilendiren barış konusunda bile toplum kendini değil, MİT’i ve akil adamlar tiyatrosunu yetkili görebilecek kadar fırsatlara kurban zavallılar haline getirilmiştir.

Köleci sistemde insanlar efendilerinin kullarıdır. Bu sistem hala 21. Yüzyılda insanların yakasını bırakmadı ve insanlar liderlerin kulları olabiliyor, liderlerin ayak bastığı toprak öpülebiliyor veya toprak “tebarık” diye yenebiliyor.

Biz burada mağdur olan insanı suçlayamayız, fırsatları kendi lehine kullanan siyasal rezillik sorgulanmalıdır.

Belki tanrı-lider yaratmada becerikli olanlar bilimi de kendi yalanlarına dayanak yapmak için yeni yaklaşım biçimleriyle ortaya çıkarlar ama kendilerini ve kendi rüştlerini gerçekdışı dayanaklarla kabul ettirebileceklerini tahmin etmiyoruz.

Rabbimize en kuvvetli bağlarla inanan biri olarak çıkarcı üst sınıfların Tanrı veya herhangi bir tabu olarak ürettiği korkuluğun gölgesi insanlara hakimdir. Bu korkulara esir düşen insan bu koşullarda düşünemez. Yalana dayalı çok güçlü korkulukları ve korkuların üretildiği koşullara insan beyni ciddi hasarlar gördü.

Coğrafyamızda görüldüğü gibi böyle korkunç hasarların teşhisi ve tedavisi doğru yapılmalıdır. Böyle koşulların yarattığı hasarların fiili ürünleri insanların efendilerine karşı secde biçimini inanca çevirerek secdede kalmayı hem ibadette hem de siyasette icra etmesidir.

Düşünemediği için kölelerin efendilere secde geleneği semavi dinlerle de devam etti ve toplum bununla iflah ve ıslah olmadı, daha fazla karanlığa gömüldü.

Rabbimiz adına söylenen yalanlardan ibaret olan din istismarları sadece Rabbimiz korkuluk olarak gösterilerek onları ruhen tutsak ederler.

Erkek egemenlikli Köleci toplum ideolojisi böylece inançsal bir gelenek halini almıştır, hiç bir kişi inanmıyor, inanmış gibi gözükür ve havada bulup tavada yiyen o din misyonerleri sınıfının çıkar yörüngesine girerler. Siyasette liderlere secde etmenin ve aldatılmışlıkla bağlılığın dinsel fatantizmine dönüştüğünü en iyi Kürdler görüyor.

TC’nin bu marifetini ve Kürdlere oynadığı bu iğrenç oyunundan dolayı elbette tebrik etmeyeceğiz. Çünkü insanları bireye tutsak etme de cinayettin bir biçimidir. Buna biz ruhsal ölüm diyoruz. Bununla Türkiye bölünmekten kurtulabilir ama milyonlar ruhsal ölümle sorun olmaya devam eder.

Tabulara inananlar bilimin mantığıyla Rabbimize inansaydılar yaşam Arap istilaları öncesinde olduğu şekilde Fırat ile Dicle arası gibi gülistan olurdu…

Yorum bırakın