kaniyasor

kaniyasor.WordPress.com

Mazlum Doğan’ın Annesi Kebire Ana Tüm Yılların Anası

Posted by kaniyasor 11 Mayıs 2014

Kani Yado

Biz yöremizde gözüpekliğiyle tanıdığımız, ülkesini, insanını seven bir ana ve tüm güzel ana1diğer vasıflara sahip olan güzel kardeşim Mazlum Doğan’ın annesi Kebire Ana’nın şahsında tüm anaların Anneler Günü’nü kutluyoruz.

Biz Analar Günü münasebetiyle  güzel insan Mazlum Doğanın annesi Kebira Ana’yı tanıtma yazısı olan ‘’Kebire Ana direniş ezgileriyle büyüttü Mazlum’u’’ tekrar yayınlıyoruz.

Kebire Ana’yla ilgili pek az bilgi kamuoyuna yansıdı. Kebire Ananın en büyük kızı Arife ile ilkokulda beraberdik. Arife de Kebire Ana gibi daha ilkokulda bize analık yapıyordu. Kebire Ana analığını, şefkatini bütün çocuklarına dağıtmıştı. Her biri bir başka güzel yürekler taşırlardı. Mazlum Doğan, tüm bu güzelliklerin toplamı ve özetiydi.

Hele Fevzi’in dostluğu, Delilin doğru sözlülüğü ve pürüzsüz duruşu tamamıyla Kebire Ananın vasıflarıydı. Genellikle erkekler ile ilgili anlatımlar abartılı olur, her nasılsa analarla ilgili anlatımlar eksik kalır. Kimi tutsaklığa karşın cenneti ayaklarının altına sererek teselli armağanını verir, kimi dine ve siyasete malzeme yapmak için bir kaç kelime yapar. Kebire Ananın asil duruşu, dürüst kişiliği güzel yüreği ne övgülere ihtiyaç duyar ne de başka niyetlere…

Size tarihin o önemli döneminin canlı  şahidi olarak söyleyeyim! Annelerimiz bizim liderimizdi. Her insanın referans aldığı veya etkilendiği bir insan vardır. Tüm olumlu vasıfları annelerimizden aldık. Kebire Ana Dersim’in acılarında kavrulduğu gibi, bebeklerini Dersimin toprağını sobada veya sacda kavurarak kundaklamış, dergûşta Dersimin ninnileriyle sallamıştı.

Annem ise Arap kültürel gericiliğinin en bağnaz, en öldürücü geleneklerinin hüküm sürdüğü karanlıkta gerici erkek yaşam biçiminin katı egemenliğinin sürdüğü bir yerleşim alanında tek başına direnmişti.

Bu yazgısına hep ‘’qedera reş’’ derdi. Türkçe karşılığı ‘kara kader’dir. Biz bilimsel düşünce yöntemi ile bile gericiliği böyle iki kelime ile özetleyemezdik. Evet, erkek egemenliği gericiliği kara kaderdir. Başta baskı sistemlerinin en acımazı olan faşizmin rengi ‘kara’ olarak simgelendiği gibi her türlü despot gericiliklerin rengi karadır.

Kebire Ana Dersim katliamından çok etkilenirken annem gericiliğin kadınları en fazla vurduğu karanlıkların düşmanı olarak beni doğurmuş, büyütmüş ve hazırlamıştı. Belki Dünyaya daha evvel bir Nietzsche gelmemiş olsaydı annelerimiz bize Nietzsche ismini verirdi. Çünkü bizi isyanlarıyla büyütmüşlerdi.

Hiçbir şey tesadüf değildir. Mazlum Doğan’ı doğuran Anne ile benim annemin ortak sorunu onları biri birine dost etmiş, biz onların çocukları olarak bu koşullarda kardeşleşmiştik. Nietzsche hangi koşullarda asileştiyse, biz de o karanlık koşulların asisiyiz. Kemalizm her tarafı kendi rengine boyadığı halde, Kebire Ana hep bize Kurdistan’ın renginde kalarak Dersim’in acılarını aktarırdı.

Kebire Ana hiç bir çocuğuna “Kemal, Zübeyde“ isimlerini koymamıştı. Çocuklarına, arif olmanın, fevz sahibi olmanın, mazlum olduğumuzun delili olarak Dersimin acılarında serab dediğimiz  Mezopotamya’nın serçeşmesi Kurdistan’ı belgeliyordu. Çocuklarına isim verdiğinde, Kurdistan’ın muhtaç olduğu değerleri yansıtan kavramları layık görmüştü ve Kurdistanın acılarına delil yapmıştı.

Eskiden yörelerimizde nüfus bugünkü gibi kalabalık değildi. Mazgirt, Çarsancak, Moxundi, Nazimiye köylerinde kim yaşamış, katliamda kim vurmuş, kim vurulmuş kim kimin çocuklarıdırlar biliyorlardı, isim vererek konuşuyorlardı. Annem ne zaman dışarı fırlayıp rehvan at gibi hızlı hızlı yürüseydi, Kebire Ana ile buluşacağını anlardım. Kuşlarla birbirine haber gönderip bir yerde buluşurlardı şüphesiz.

Onlar eli boş bir yere gitmezlerdi. Geniş elbiselerinde zulaları vardı. Yoksul evlere gittiklerinde mutlaka beraberinde yiyecek, giyecek bir şeyler götürürlerdi. Zaten zengin dostlarımız yoktu, yıldızımız onlarla barışmıyordu. Kebire Ana kelebeğin, arıların ayaklarında taşıdığı özgürlüğü taşır gibi devrimin sorunlarını taşırdı. Dersimin acılarını anlatırdı gittiği yerlerde.

Annelerimiz bizim liderimizdi. Şefkati onlardan öğrendik. Kadınlarda kalleşlik yoktur. dobra dobra devrimcidirler.

Hz. Ali’nin kaynanası, Fatma’nın anası, hasan ve Hüseyin’in büyük anası Hatice de devrimciydi. Kendi coğrafyasında barbarlığa, korsanlığa son vermek istemişti. Ama kadındı, o coğrafyada kadın lider olmazdı! Hatice etrafındaki başta Muhammed olmak üzere diğer işçilerle, okumasız-yazmasız erkeklerle Mekke putperestliğine kafa tutmuştu, bilgisi, kararlılığıyla erkekleri harekete getirmişti.

Daha sonra erkek köleci sistemi egemen oldu ve bu gün Hatice’nin ismi pek anılmaz. Erkek egemenliği onu arkadan vurmuştu. Onun “İslam“ ütopyasına son veren egemen barbar erkekler, erkekliklerini Mezopotamya ve diğer coğrafyaları talan edip zulümle gösterdiler!

Düşüncenin ve sosyal gelişmeler tarihinin, kadınların yürek dilinin neden olduğu önemli gelişmeleri ne kadar gündeme getirdiğini bilmiyorum ama mutlaka kadının bu meziyetleri belgelenmelidir. Erkeklerin yazdığı tarih, erkeklerin ilan ettiği dinler, erkeklerin çıkardığı savaşlar ürkütüyor insanı. İnsan her acıya, her tehlikeye karşı ana kucağı denen bir limana sığınma güdüsüne sahiptir. Anne her zaman şefkati temsil eder bizim için.

Hangi olaya bakarsanız bakın erkek egemenliğinin neden olduğu mağduriyetler, kalleşlikler, talihsizliklerle karşılaşırız. Kebire Ana gibi annelerimiz kimlik bunalımından ve ıstırabından kurtulmak için soyunu ne Mekke’ye, ne Horasana, ne de Taşkent’e bağlardı. Çünkü tüm değerleri, tüm acıları kendi toprağında yaşadığını ve buraya gömüldüğünü biliyordu. İnsan, üstünde yaşadığı topraklarda topraksız, insan kendi yaşadığı değerlerinde soysuz olmaz!

Kebire Ana gibi liderlerimizin hatırına, bizi perişan etmek isteyen TC faşizminin ve derin Kürtlerin inadına birliğimizi bozmadan, oyunlara gelmeden ülkemize sahip çıkalım. Genel Kurmay, Hükümet istediği kadar yönlendirme girişimlerine hız versin, biz birliğimizde kalalım. Biz lider sıkıntısı çekmiyoruz. Naylon çatma liderlere ihtiyaç duymuyoruz. Annelerin yüreğine kulak verilirse her birinin nasıl güçlü lider olabileceğini görebiliriz.

Biz yılda bir kere erkeklerin kadına baskı, işkence, şiddet ve tahakküm ettiklerini, kadın ananın ve yılın 365 gün ve 6 saat hatırına yazılıyor, çiziliyor. “Bu mağdur kadın kim, bu zalim erkek kimdir?” diye kimsenin ciddi bir yaklaşımı olmuyor. Belki bıyık altında gülünüyor! Mevcut olan yaklaşımlar ise süslü puslu laflarla erkeğin sicilini unutturup egemenliğini başka bir renkte kalıcılaştırmaya yarayacaktır.

Kadınların gelenekçi ve muhafazakâr olduğunu söylerler! Hangi kadın çocuğuna hamile kalırken, onu doğururken, onu büyütürken, çocuğunun eline şiddet sopasını alıp analara baskı yapmasını, kadına şiddet uygulamasını ister?

Hangi ana çocuklarını savaşlara sürüp ölmesini ister?

Savaşları analar çıkarmaz, savaşlar anaların canından parçalar koparıp götürür! Her savaşın gerçekliğinin altında erkek egemenliğinin derin nedenleri vardır.

Her ananın eksikliğinde, geriliğinde egemen erkeğin dayattığı kendi egemenlik biçimi, istemi, yönlendirilmişliği vardır. Her ana bir analık yüreği taşır ama her ana özgür değildir. Anaların çocukları erkek egemenliğinin sağ ve sol despot erkeğin sihirbazlarıyla yolları şaşırtılıyor.

Hem Anneler Gününde hem Dünya Emekçi Kadınlar Günü iki anneye sahip olduğumu için her kesten daha çok seviniyorum.  İyi ki böyle güzel, böyle inatçı ve böyle emekçi annelerimiz vardır. Biz Kürdistan Özgürlük Mücadelesini erkek egemenlikli sistemlerin karanlığından uzak tutabildiğimiz kadar anneleri anlamlandırabiliriz. Biz Mazlum Doğan gibi yürek dilini, çağdışı despotizme karşı özgürlüğün dilini bilen çocukları doğuran Kebire Ana’ların var olduğuna inandıkça, Kurdistan Özgürlük Mücadelesi Ankara ayarcıları tarafından rayından çıkarılamayacaktır.

 

ANNELERİMİZ

Her biri çiçek çiçek,

yıldız yıldız annelerimiz,

Siz her gün anneleriniz gibi gülebilir misiniz?

Onlar kadar güzel hediyeler verebilir misinz?

Saçları ak ve  kara,

dalga dalga ve altın sarısı

Gözleri bir alem,

ela, siyah, kahve, gök mavisi

Yürekleri uçsuz bucaksız

mas mavi deniz.

Siz o denizde yüzer misiniz ?

Siz o yürek dilini bilir misiniz ?

Bir ana gördüğümde

kendimi hatırlarım gözlerinde

Yüreği bir başka,

dili bir başkadır bu güzel âlemlerin

Bakan bir cift göz,

Bir tutam saç,

Bir gülen yüz gördüğümde

annemi hatırlarım

Uğur böceğinin sırtında taşıdığı güzel evrende

Her güle bakıp gülende

annem gülümser gülde

Çarşı pazar bir başka süslenir bu gün

Hediyeler sıra sıra,

Hediyeler gider birer birer

Ya anaların bize verdiği hediyeler?

Onlar okyanus gibidirler

onlar dünya,

onlar denizdirler

Onlar sevgidirler

/ KANİ YADO/

 

Yorum bırakın