kaniyasor

kaniyasor.WordPress.com

KANLI DİKTATÖRLER İHTİŞAMLI ZIRLARLAR

Posted by kaniyasor 20 Kasım 2015

Kanî Yado – 20.11.2015rojbasdede-e1413219006683

Türkiye gibi her şeyin bol biberli/acılı gülünç gözüktüğü yerlerde politikayı seyretmek politikacı olmaktan daha fazla heyecan veriyor. Bu bağlamda, şüphesiz tiyatro seyretmenin tadını tiyatro sanatçısı değil, tiyatro seyircisi daha iyi bilir. Belki acılara doyamadığımız içindir!

İnsan yaşamı boyunca heyecanlarla mutlu olmuyor mu? Biz de heyecanları seyrederek mutlu oluyoruz. Bizim dilimizde acıların bal eylediği yaşam serüvenlerine biz Kürdçe GÎT diyoruz.

Nice belalarla karşılaşmışız!                     

Terör olmadığı zaman devletin canı sıkılıyor ve uzun diktatörün emir ve talimatıyla terör ekiliyor ve terör biçiliyor!

Biz Mezopotamyalı olarak yabani keçiyi ve koyunu, yabani atı ve  eşeği evcilleştirirken, eşeği at ile evlendirip inatçı ve güçlü katır evlat elde ederken, birileri ileride bizi din ile iman ile aldatıp, bizi koyunlaştırarak, sürüleştirerek, sürüngen yapıp süründürerek, at yapıp binerek intikam alacaklarının hesabını hiç yapmamıştık!

Mezopotamya ve Anadolu acıların müzesi durumundadır. Yer yerinde durmuyor, her tarafta acılar fışkırıyor!

Biz geriye bakıp bu acılarımızı görmeye çalışırken diktatörler, diktatörlerin kapıkulları olan palyaçolar şizofren diktatörlerin kara yüzlerini gizlemekle ve kurtarmakla meşgul olduklarını görüyoruz.

Türkiye cumhuriyeti devletinin ulu hakanının istihbarat başı Hakan Fidan’a yapışıp kalanları başka ne şekilde ifade edebiliriz?

Son zamanlarda  Recep Paşa’nın sesi çok yüksek çıkıyor! Doğal olarak, Hakan Fidan’ın Ada istişareleri dopinginin katkısı inkar edilmez. Her kesin Mehmet Metiner olduğu koşullarda diktatör  liderlerin sesi ihtişamlı olur!

Diktatör, pamuk yürekli görünümlü, balyoz yumruklu çelik gibi sert olsun veya olmasın,  tavukların tek hakimi ve tek horozu, çiftliğin tek ihtişamlı anıran hakanı  olduğunda sadakat kapıkulları diktatörün huzurunda secdede kalırlar.

Elbette insanlar durup dururken diktatör olmadıkları gibi, diktatörlere karşı imanlı ve Mehmet Metiner gibi Emine Hatun’a karşı rukuda iki kat olmaları da tesadüfle ifade edilen istisnaî bir olay değildir…

Diktatörü diktatör yapan köle sadakatidir. Yezit diktatöre karşı iki at olanlara gülmüştük ama şimdi dört kat olanlar var!

Diktatörü sırtında taşıyan, acılarını sineye çeken, kanlı elini öpen, yalancı dilini doğrulayan, utanmaz yüzünü nurlandıran özgürlük düşmanı karanlık kafalıların şirklere karşı imanı güçlü olur!

Müslümanların inanış felsefenin temelini oluşturan Yahudi mitolojisine göre insan çamurdandır. İnsan çamur olunca ameli de çamur olur. Çamur diktatörlerin çamurluğu bu asaletinden geliyor.

Günümüzün Ortadoğu bataklığının despot önderlikleri Rönesans öncesi Avrupa’nın acımasız papazlarının ruh haline sahiptirler.

Recep Paşa’nın sadistliğini başka nasıl ifade edebiliriz?

Kumsi kumsa marifetli ellerini, sırı sıra dizilen gemiciklerini, kendi tekçi tahakkümcü keçi inatçı durumlarını muhafaza etmek için girmedikleri roller yoktur.

Üç kıtanın hakimi olma hayalıyla yaşayan uzun diktatör Türkiye’yi aile tavuk çiftliğine çevirince bütün dünyada itiraz sesleri yükseldi.

Bu tavuk çiftliğinde ikinci horoz yoktur. Diktatör her sabah çiftliğin erken öten tek horozudur! Çiftlik bu horozdan sorulur. Tavuklar sıra sıra dizilmiş rukuda dururlar! “bijî bijî yek horoz, bijî bijî tek horoz, en büyük horoz bizim horoz“ demekten başka kimsenin şansı yoktur.

Ortadoğu, çöl putperest barbarları ve Orta Asya barbar toplumlarının istilâsına uğrarken Mezopotamya ve Anadolu uygarlıkları yok edildi. Şimdi kalıntılarını gördüğünüz antik tiyatrolar, şehirler ve diğer kültür sarayları kalıntıları şeriat karanlığı öncesi uygarlığın kalıntılarıdır. Bunların üzerine inşa edilen çanlı kiliseler, atom başlıklı minareler bir başka ihtişamlı görünürler!

Acılı ve acısız, minareli veya minaresiz çöl köleci karanlık kültür geleneklerinin hakim kılınması, toplumun maneviyatını karanlığa gömmekten başka işe yaramadı ama kıyamet de kopmadı, sadece terör koptu ve üçüncü dünya savaşına neden oldu!

Aslında Anadolu’nun bu hale gelmesi “bir varmış, bir yokmuş” ile ilgilidir. Biz daha önce “bir varmış, bir yokmuş” ile başlayan tarihi bir Malazgirt hadisesini anlatırken olayın kahramanı olarak kara Kürd eşeği ile Türkmen dayısı bozkurtu seçmiştik. Eşeğin kurda sevdasını dayı-yeğen sevgisinden geldiğini söylemiştik. tahmin edildiği gibi bu sevgi serüveni kanlı geçti.

 

Yorum bırakın