kaniyasor

kaniyasor.WordPress.com

ORTAÇAĞ BARBARLIĞI İLE ÇAĞDAŞ UYGARLIK HESAPLAŞMASI

Posted by kaniyasor 26 Kasım 2015

abd_savas_ucaklariKanî Yado – 26.11.2015:
Günümüzde cereyan eden savaşı, dünya uygar zihniyeti ile Ortaçağ zihniyeti de diyebileceğimiz geleneksel köleci toplum zihniyeti arasında bir hesaplaşma olarak ifade edilebilir. Sonuçta demokratik uygar taraf mutlaka kazanacak ve bölgede sınırlar değişecektir.
Biz sürekli, köleci toplum sisteminin etki alanındaki coğrafyanın sınıf tahlilini yaparken, köle sahipleri sınıfının günümüzdeki temsilcileri olan din istismarcılarının geçmişte büyük acılara neden olduğu gibi, günümüzde de büyük felaketlere neden olacağını vurgulamıştık.
Ortaçağ’ın yaşam biçimi farklı olduğu gibi savaş tarzı da farklıdır. Zülfikarlar ve sair kılıç ve gürz gibi araçlarıyla savaşan çöl vahşileri ile ilgili övgülerle anlatılan din savaşları gerçekleri yansıtamazlar.
Köleci toplum sisteminin geleneksel devlet temeli üzerinden inşa edilmiş Türkiye ve sair İslam devletleri resmi ideolojileri gereği bu acıları farklı biçimde anlatarak veya yazarak vahşeti gizleyemezler!
Halk dilinde gerici unsurlar olarak ifade edilen ortaçağ zihniyetine sahip olan iradesizleştirilip özgür yaşama düşman edilmiş fanatiklerin savaş hukuku da köleci toplum geleneklerine bağlı bir şekilde barbarcadır.
Günümüzde yaşadığımız coğrafyada patlak veren savaş, barbarlar ile uygarlar arasında cereyan ettiğinden dolayı, savaşma tarzı ve savaşın teslim alma ve benzeri biçimler her iki taraf için aynı değildir.
Rus savaş uçağı barbarlar tarafından vurulurken ve pilotlar paraşütle yere inerken Türkiye’den savaş alanlarına gönderilen lümpenlerden oluşan barbar savaşçılar tarafından linç edildi, başka şekilde olması mümkün değildi!
Bir taraf barbarca esir alırken uluslararası savaş kurallarına uymayıp barbarca muamele eder ve esir alınan insanı barbarca öldürür! Uygar taraf ise ona savaşın kurallarını uygulayarak esir muamelesi yapar.
Şengal’de de görüldüğü gibi Türkiye Cumhuriyeti devletinin gayri resmi müttefiki DAEŞ mazlum Êzdî inancına sahip Kürdlerin yaşam alanlarını işgal ederken öldürme biçimleri ile esir aldıkları erkek ve kadın Êzdîlere yapılan muamele bütün dünya ulusları tarafından görüldü.
Halife Ömer’in Mezopotamya işgalinde görüldüğü gibi, esir alınan kadınlar cariye pazarlarına sürülerek satıldılar! İnsanların can, mal, namus ve şeref gibi mağduriyetlerine sahip çıkmak 21. Yüzyıl erdemlerine sahip çağdaş demokratik uygar dinamiklere düşer.
Ortaçağ zihniyetinin taşıyıcıları olan gerici ülkeler arası yeraltı derin ittifak ile inşa edilen DAEŞ denen taşeron örgütler birliğine karşı, sadece uygar güçlerin askeri başarılarıyla sonuç alınması mümkün değildir.
Gericiler askeri tedbir ile bastırılabilir ama gerici zihniyet ortadan kalkmadıkça bölge ve dünya için potansiyel tehlike olmaya devam eder.
Ortaçağ geriliğine çakılı kalan Müslüman toplumların gerici zihniyeti ile çağdaş yaşam ve çağdaş düşünce arasındaki karşıtlığın eylemsel sonucundan ortaya çıkacak bölgenin yeniden doğuşu rönesans ile zihniyet değişikliği sağlanabilir. Çünkü, sorun Mekke merkezli bölge köleci sisteminin günümüze kadar uzanan zihniyetinin selefî anlayışından kaynaklanıyor. Sorunun nedeni doğru anlaşılmadıkça sorunun çözüm biçimi de doğru tespit edilemez.
Türkiye, DAEŞ’e yaptığı yardımlardan dolayı deşifre olunca yalnızlaşma ile karşı karşıya kalıyor.
Türkiye kendini uygar ülkelerin oluşturduğu demokratik ittifakta göstermekle beraber bölgedeki gerici güçlerle ilişkileri devam etmektedir.
Türkiye, lümpenleri örgütleyip Kürdlere ve Batı uygar güçlere karşı kışkırtarak bölgede gericileri ayakta tutmaya çalışmaktadır.
İkinci Dünya Savaşında Nazilerin dünyaya kafa tutması acı, yıkım, gözyaşı ile birlikte faşizmin mağlubiyetiyle sonuçlandığı gibi, Türkiye dahil tüm Ortadoğu gerici ülkelerinde gelişen din istismarcısı faşizmin de aynı sonuçla karşılaşması beklenen bir durumdur. Orta Doğu gericilerinin mağlubiyeti Ortaçağ zihniyetinin tasfiyesi olarak kabul edilecektir.
Derin ve işbirlikçi Kürdlerin, turancı Türkler ile birlikte savundukları Osmanlı hükümranlık sahasında tekrar çöl geleneksel/inançsal karanlık sisteminin tekçi paradigması tutmayacak ve savaşın insanlık lehine sonuçlandıktan sonra bölgede 21. yüzyıla yakışan bölge rönesansı gündeme gelecektir.

Yorum bırakın