kaniyasor

kaniyasor.WordPress.com

ŞİZOFREN SİYASETİN KORKUNÇ GİRDABI

Posted by kaniyasor 3 Aralık 2016

k.y.Kani Yado – 03.12.2016:

Altından ırmaklar(Firat ve Dicle) akan Mezopotamya uygarlığı ile Nil bereketinin Mısır uygarlığı arasında zuhur eden çöl barbarlığı dört bin yıldır kuduran çöl vahşet aklıyla insanlık kan revan içide!

Asalak egemen köleci sınıf insanın ruh dünyasını dinlerle, maddi dünyasını siyasal ihtirasla tutsak aldı.

Bu çöl inançsal yaşam biçimi gelenekçileri din istismarının ürünü olan siyasal siyasetle Türkiye’de insan iradesini bir kaç kilo makarna ile satın alabilecek derecede dünyada komedi konusu oldu!

İnsan onurunun bu derecede diktatörlerin ayakları altına düşmesi, diktatörlerin tanrılaştırılması düşkünlük değilse nedir?

İnsan nasıl bu hale geldi?

Her türlü tecavüzcülüğün suç olmaktan çıkarılması çabasının altındaki çirkin niyetin kökeni nereye dayanıyor?

Kürd toplumu nasıl oyuna getirilip toplumsal iradesi tabulara kaptırılarak korsan Türkiye devletinin siyasal taktiklerine kurban edildi?

Üretimden uzak asalak siyaset mantığının kuduran aklı savaşlara , kana ve gözyaşlarına neden olabiliyor!

Kürdistan neden işgalde, bu ölenler kim?  Erdemler ölüyor erdemler! Ana yüreklerinde yangınlar, ana yüreklerinde acılar!

Her gün daha korlaşıyor bu yangılar! Neden bu insanlar ölüyorlar?

Bölgede  asalak sınıfının ihtirasları savaşı, savaşlar acıları üretiyor. Vefasızlığın çirkinliğinde yüz yıllarca sürede mayalanmış insanlık erdemleri çöl vahşeti anlayışlarıyla yerle bir edildi.

Mezopotamya’da ölüm kol geziyor. Mezopotamya’nın bahçelerinde gül kokularının yerini barut kokuları aldı. Zehirli gazlar insanları nefessiz bıraktı!

Bu lanetlik asalak sınfın kuduruk aklı ve karanlık mantığının ürünü olan siyaseti bizi kanatıyorsa, acıtıyorsa, bu acıyı tanımlamalıyız.

Bu koşullar doğru tanımlanamazsa muhterislerin siyaseti toplumu koyun sürüsü olarak güder.

Eğer siyasetin şizofren aklı kudurup toplumu gütmüyorsa toplumun bu hali nedir? Hani makarna ile satılamayan özgür irade, hani korkuluklara köle sadakatinde tutsak düşmemiş erdemler?

Biz yüzyılların kanlı geçmişiyle çağımızda insanın insan üzerine tahakkümü, toplumların toplumlar üzerine tahakküm eğiliminin var olması siyasetin bu kanlı geçmişinin acılarını devam ettirmek eğilimi değilse nedir?

Siyaseti anlamak için bir çaba harcanmazsa siyaset insanın zafiyetini anlamaya çalışır ve tutsak eder.

Zalim TC Kürd ulusunu tutsak alırken canımız acımıyor mu?

Kırmızı, yeşil, kara ve sarı despot tekçilik bize şirin göründükten sonra bizi tutsak aldığında canımız acımayacak mı?

Bu koşullarda siyaseti anlama çabası, insanın çirkin ihtiraslarının bakteri gibi insan yaşamına girip onun sağlığını bozma eğilimlerine karşı toplumsal savunma bağışıklığı şeklinde özgürlük siyaseti inşa edilir.

Siyaseti anlayıp bu bağışıklığı kazanmak bireylerin ve toplumların en vazgeçilmez hakkıdır.

Bu hususta daha sağlıklı düşünmek için insanların dayandığı bilgi kaynakları olmayabilir. Yaşamı anlamak, dinamiklerin hareket biçimlerinin ve amaçlarını anlamak için bilgiye ulaşmaktan çok insan aklının ezberlerle yönlendirilmiş talihsizliğine değil aklıselime güvenilmelidir.

Türkiye ve Kürt toplumu ile diğer İslam toplumları bu konuda çıkmaz sokaklarda saplantıda yaşıyorlar!

Toplumlar Rabbimizin adına söylenen yalanlara tutsak kaldığında bu çıkmaz sokaktan kurtulmaya imkan yoktur.

Eğer siyaset yaşamı ele geçirmişse, her kesi kendine, kendi çıkarlarına, o dinamiklerin tatmin talepleriyle o renge girmeye zorlanmışsa toplumun tutsaklığında bu durum gerçekleşmiştir.

O zaman  toplumun da siyasetin şerrinden korunması için onu denetiminin altına alıp kendi erdem ölçülerinde kendi hizmetine alma çabası hakkı vardır.

Zaten yaşam bu karşıtlıkta günümüze kadar geldi. Peki günümüze kadar acılara neden olan geçmişteki ve günümüzdeki çirkin siyasetlerin üstün çıkmasının nedeni nedir?

Toplumların geçmişinden günümüze kadar, egemen olan tahakküm sınıfları hiçbir zaman toplumların gözlerinin açılmasını istemediler.

Köleci toplumda köle sahipleri kölelerin bilgiye ulaşıp köle sadakatinden vazgeçmesine göz yummazlar.

Feaodal toplumda ve günümüzde üst hakim gücün de aynı şekilde toplumun kendi özgür yaşam erdemleriyle siyaseti kendi denetimlerine almalarını istemezler. Örneğin, üyesi olduğunuz mahalli derneklerde bile muhteris insanların tahakküm güdüsünü görebilirsiniz.

İşte biz bu konuda ezberci yaşamdan, ezberci bilgiden ve sloganlardan  uzak durulması gerektiğinde ısrarcı olmalıyız.

Bilhassa köleci toplum siyasal ve dinsel biçimlerde insanlar hala binlerce yıllık ezberinde yaşıyorsa, ihtiras sahibi parazit üst köleci ve aynı zamanda kendini ruhani sınıf olarak dayatan o lanetlik kokmuş dinamiklerin varlığındandır.

Bu gün şizofrenler kendilerini kurtaramadan toplumun kurtarıcısı oluyorlarsa bunun tarihsel geçmişinin izah ettiğimiz bu vurgulardadır.

Peki ne  istiyorlar bu tekçi şizofrenler?

Bu kudurmuş aklın şizofren siyaseti “ eğer toplum bana itaat etmezse toplumu tutsak ederim, toplum beni kabul etmezse ben toplumun canını yakarım” diyor.

Böyle demiyorlar mı?

Ve böyle dediklerinde, zaman kendi hızıyla ilerlediğinde, onlar zamanın çok çok gerisinde kaldıkları için zamanın arkasında el sallamazlar, tam tersine cinnet getirip “dünyayı yıkarım” diyorlar. Değilse gürültülerin anlamı nedir?

Topluma diz çöktürüp sürü gibi arkasında sürüklemek isteyen şizofren siyaset,  toplumun yakasından düşseydi toplum düşünmeye zaman bulurdu. Bu manzara insanı ürkütüyor.

Topluma hükmetme güdüsüne sahip tekçi anlayış, cesur görüntüsüyle zayıf insanları celbetmeye çalışıyor.

Beyni küçük, egosu büyük ise korkunç oluyor. Kendisini din veya şizofren siyaset cilasıyla ne kadar kamufle ederse etsin, Kürdistan’a hükmedemeyeceğini anladığı zaman dünya ile birlikte ateşe vermekten çekinmezler!

 

Yorum bırakın