kaniyasor

kaniyasor.WordPress.com

Ayarlayanlar ve Ayarlananlar

Posted by kaniyasor 11 Ağustos 2016

k.y.Kani Yado – 11.08.2016

Ayarcılar derin karanlıkta, ayarlananlar aydınlıkta meydandalar. Onlar her zaman her kesi görüyor, her kes onları göremiyor. Yolları ve yordamları onlar yapar, ayarlananlar o yol ve yordamda  yürürler.

Yaşam nasıl ayarlanırsa öyle biçimlenir! Kimin yolun sağında, kimin yolun solunda yürümesi gerektiğine onlar karar verirler.

Öyle bir mekanizma kurulur ki, insanlar hem kendine tutsak hem de birbirine tutsaktırlar. Bu bağlamda insanlar hem kendine hem de birbirine işkence ediyorlar.

Geriliğin; tutsaklığın, ezberlerin, magandalığın en fazla olduğu siyasal çevreler kendine tutsak düşmüş bağnaz din gericiliği fanatikler ile siyasi fanatiklerdir…

Bunu nazari olarak anlatmak pek önemli değil, nedenleri çok önemlidir. İnsan nasıl gericileşir?

İnsan yerinde sayarken ilerlediğini sandığında ve kendini yeterli gördüğünde şizofreni bir kişilik edinir.

Bu yanılgıyı tren yolculuğunda, tren garlarda dururken fark edenler olmuştur. Kompartımanda yerinizde otururken aniden treninizin hareket ettiğini sanırsınız. Bir süre sonra treninizin yerinde durduğunu fark ederek yanıldığınızı ve yanınızdaki trenin ilerlediğini görürsünüz.

Bu bir yanılmadır. İnsanlar yanılmalarla kendi kendilerini kandırırlar. O zaman bu yanılgının nedenini düşünürken fizik kanunlarına pratik de olsa başvurursunuz ama siyasette yanılgının nedenini de doğru saptamak için bir vesile yaparken utanmaya gerek yoktur. İnsan kendi geriliğini kalıcılaştırmakta inatçı olmamalıdır.

İnsan kendi geriliğini saklarken girdiği çabanın maliyeti çok büyüktür! Hele isim vermek istemedim bir kesim var, Mekke ve Kerbela çöl asaleti imtiyazından dolayı kendilerini doğuştan ilerici olduğunu sanırlar. Gericilik kimsenin tekelinde olamaz. Gericilik yüzü gözü geriye dönük olan, geriye bağlanan her kese kısmet olur.

İnsanın ilerici olduğunu iddia etmesi ise çok komik oluyor. Nereye kadar ilerici, başı nerededir sonu nerede?

Belki bu örnek kendilerini ilerici görenlere bir yararı olamayacak derecede yanılgılar insanlara egemen olmuştur. Bu durumu geriliğin kaderi olarak kabul etmemek gerekir. Geriliği aşmak için her imkana ulaşma şansı olduğunu unutmamak gerekir.

Sol siyasilerin neden gericileştiklerini saptayabiliriz. Bu yazgı sadece Türkiye’deki ve Kurdistan’daki solun yazgısı değildir. Bu bir dünya sorunudur.

Her ileri, zamanını doldurduğunda eskir. Eski geri ise eskicilik gericiliktir. Sol kendini yeniden yaratmadıkça gerici kalır. Rehavete neden olan övgülerin yalan şemsiyesi altında gerilikte ısrar etmek sol gerilik hastalığı daha da müzminleştirir.

Dünya uygarlıklarını incelediğimizde uygarlıklar da kendi övgülerinde rehavete  kurban olmaya başladıktan sonra gericileşmeye başladıklarını görürüz. Bu zaman diliminde insanlar evrimci yeteneklerini kaybetmiş ve gericileşmeye başladıkları dönemdir.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti Avrupa’nın bir uydusu olarak kurulduğu halde, Avrupa Demokratik Uygarlığa ulaşmış bir sürece girdiğinde o yerinde saydı. Övgülerle geçirdiği yarım yüzyılda biz 1950 yılında hala çarık giyiyorduk. Zalim Osmanlı artığı Kemalist gericiler Ankara caddelerinde tankları yürütürken kendi diktatörlerini yüceltmekle meşguldü.

Dünyann bir çok ülke başkentlerinde de, diktatörlüklerin kuruluş bayramlarında,  kölelerin kendi elleriyle çamurdan yarattıkları cici tanrılarının övgüsünde mutlu gibi görünüyorlardı.

Tanklar başkent caddelerinde tribünlerde oturan köle sahiplerinin önünden geçerken,  seyirciliğe koşturulan çilekeş her kes yarattıkları kendi despot tanrılara tutsak düşmüş nasırlı ellerinin cılız parmaklarıyla zafer işareti yapıyorlardı…

işte bu görkemlerin balonları söndükten sonra yaratılan suni kişiliklerin balonları kolay kolay sönmez. Bu sol ve sağ diktatörler din kurgusunun sahipleri gibi kendi yalanlarının tutsağı olurlar.

Bu komedinin Türkiye ve Kürdistan siyasal fanatikleri her biri aynaya baktıklarında kendilerini Hitler, Atatürk, Stalin veya vatan kurtaran Şaban veya  Cüneyt Arkın olarak görürler.

Ne komik değil mi?

İsmi ‘Mustafa Kemal’ ile başlayan veya başlamayan bazı Kurd liderleri hala kendilerini öyle görüyorlar.

Başka ne yapsınlar bu zavallılar? Öyle değil mi sayın Mustafa Kemal Burkay hocam, öyle değil mi diğer tüm ayarlı ve ayarsız Kürd ve Türk liderleri?

 

Yorum bırakın